Avaz

2.1K 234 61
                                    

"Alo?"dedi Feda kendi telefonundan ağayı ararken.
"Dayı?"

"Buldun puştoyu?"dedi adam kinle.
Yarım ağız eksik dişleriyle Kürtçe bir küfür savurdu.
"Buldun?"

"Buldum,aldım işi."dedi Feda gergince.
"Çok da sorgulamadı araya soktuğunuz herife güvendi. Sigortayı başlattırmadım. "

"Eyi."dedi adam.
"Çek vur geceleyin. İtin soyuna nefes haram."

"Ev çok kalabalık."diye yanıtladı sigarasından bir nefes veren Feda.
Mekanın birinden iğrenç tatta karton kutuda çay içip arabada oğlanı beklerken fısıldadı yeniden.
"Hizmetlisi eksik olmuyor herifin."

"Gece vakti,uyurlar. Baktın..."dedi adam derin bir nefes verip.
"Tohumunu da vur,bitli yosmasını da..."

"Vuracağım."dedi Feda heyecanla direksiyonu kavrarken.

"Anan senden haber bekliyor,kurut ananın gözündeki yaşı."

Feda sivrileşen çenesiyle salladı başını.
Bunun için doğmuştu.
Bunun için yetişmişti.
Boş arazide cam şişeleri tek tek kurşunlarken babasının katilinin göğsünü hedefler gibi istikrarla devirmişti şişeleri.
Ceketindeki emanetle.
Bitirecekti yılların kederini.

Kanı,kanıyla ödeyecekti.
Döktüğü kanla.

Oğlan gireli neredeyse iki saat olmuşken üniversiteye ters bir bakış yolladı Feda.
Gereksizdi.
Kendisi okul yüzü görmemişti böyle ama çok daha varlıklıydı.
Emrinde hizmetliler çok daha fazlaydı.
Marabaları da çoktu.
Il merkezinde bile gayrimenkulleri bir ömür geçindirirdi.
Epey güzel gelecek bırakarak gitmişti babası.
En azından...
Ömrünün yettiğince.

Ama dükkanlar,hanlar ve saraylar derin öfkeyi söndüremiyordu işte.
Silah alevlenmek istiyordu.
O tetiği çekmek istiyordu bir defa o parmak.
Feda,susamış gibi hissediyordu.
Eksikliğinin sebebi olan ailenin lanetine.

Pencereye iki kere tıklatılmasıyla birlikte yerinden sıçrayıp yana döndü.
Oğlan dışarıda yağmurda bekliyordu elleri cebinde öylece.
Sessizce.
Sedasızca.
Orada olduğunu bile belirsizdi.
Direk gibi durmuştu araba kenarında boş gözlerle göğü izleyip duraksayarak bekliyordu.
Neyi beklediği muamma vaziyette.

Onun için...
Kapısını açtı Feda.
Zoruna gidiyordu uşağı gibi olmak.
Kastı çenesini.
Sıktı yıllarca yaptığı gibi kendini.
Kaderin bu cilvesine göz yumdu açarken kapıyı.

Ses seda vermeden yorgunca uyur gibi yeniden oturdu bu ruhsuz oğlan.
Başını cama yaslayıp ellerini kendine sarıp,kendine sarılır gibi yeniden seyre daldı dışarıyı. Yağmurlu havayı,gri bulutları.
Kayıtsızca izledi.
"Evi tarif etmeme gerek var mı?"

Ukala dümbeleği.
Feda,namluyu onun ağzından yollamamak için direksiyonu hiddetle kırıp kökledi motoru.
Oğlan ise hissiz ve ruhsuz bir biçimde başını camdan uzatıp yağan yağmuru seyretmeyi sürdürdü.
"Uzun yol sürebiliyor musun sen?"dedi sessizliği bozan oğlan.

"Ha?"dedi Feda sinirle.

"Uzun yol kullandın mı sen hiç ?"diye fısıldadı Özgür.

"Çok değil. Üç saat."dedi Feda.

"Yedi saat?"dedi Özgür mimiksiz ifadesiyle camdaki yağmur damlalarını süzerken.
"Çok mu uzun yedi saat?"

"Kullanılır. Neden?"dedi Feda oğlanı döver tonda konuşmaya engel olamayan sesiyle.

"Yarısı sayılır. Üç saatlik iki yarım kadar. Ama tüm olur."diye mırıldandı Özgür sessizce. Ellerini birbirine kapatıp bakındı öylece.
"Yedi saat içinde gidilir ama?"

NifakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin