Yavaşça çiğnediği lokmayı ittirmek üzere biraz daha portakal suyu yudumladı oğlan.
Öldürücü bir yavaşlıkla.Bir akbaba gibi bekliyordu Feda ise.
Aptal oğlanın lokmasını bitirip,uyumasını.
Daha sonrasında hesabını görüp ilelebet çıkıp gidecekti bu evden.
İntikamını almanın huzuruyla alnı ak,gururla.
Ve endişe denizinden çıkmış şanıyla.Yavaşça yemek yerken pencereden dışarıyı izledi oğlan.
Penceresine konan ak renkli bir kuş camına iki kez tıklatıp,tekrar kanat çırpıp gitti.
Güzel kuş bir daha kondu.
Ak gerdanı,kar beyaz tüyleri ile uzun ince bir vücudu vardı.
Bir kuğu zarafetinde bir güvercin.
Bembeyaz.
"Günaydın!"dedi Özgür onu bekliyor gibi elindeki ekmekle cama adımlarken.
"Nasılsın?"Feda vicdan yapmak istemiyordu ama...
Cidden akıl sağlığı yerinde olmayan hayvanlarla konuşan bu oğlana içten içe acıyordu.
"O bir kuş."dedi Feda alayla.
"Seni anlayamaz.""Ama başka kuşlara anlatabilir."dedi Özgür kuşa ekmek verip camı örterken.
"Hoşçakal.""Ne gibi?"dedi Feda tek kaşını havaya kaldırıp.
"Benden zarar gelmeyeceğini anlar. Karnı aç olan diğer kuşlara söyler. Aç kuşlar da gelmeye devam eder."dedi Özgür yorgunca yarısını zar zor yediği...
Kuş kadar yediği ekmeği bir kenara bırakıp."Uyu."dedi gün ağarırken Feda.
"Okulun yok mu sabah?""Bilmem. Var mı?"dedi Özgür yandaki ajandaya bakıp.
"Yok. Yarın salı. Okulum yok.""Günleri de mi bilmiyorsun."dedi Feda sinirle.
"Gerek yok ki."dedi Özgür yorgunca yastığını kucaklayıp.
"Önemi yok.""Ben uyuyacağım."dedi Feda sinirle.
Duyarsa duysundu.
Taksiciyi arayacaktı.
Sitenin aşağısındaki ana caddeye bekletecekti.
Herifi vurur vurmaz da evden ayrılıp otogara kaçacaktı."Feda."dedi Özgür yorgunca.
"Uzun yola gittin mi?""Hiç kullanmadım diyorum."dedi Feda sinirle.
"Ikinci kez.""Kaç para versem...Beni götürürsün."dedi Özgür cılızca bir sesle hokka burnunu çekip.
Kendisi kadar minik cümlelerle fısıldadı."Ne?"
"Babam."diye mırıldandı Özgür.
"Izin vermiyor hiç bir şeye.Seni bundan ve babandan kurtarabilirim dolaylı olarak şayet uyursan aptal çocuk...
Diyemediği için bomboş süzdü Feda.
"Babam izin vermez zaten hiç bir şeye. Dışarı çıkmamıza da izin vermez. Ölmemizden korkuyor."diye fısıldadı Özgür."Kimden kaçıyorsunuz?"dedi Feda alayla gözlerini korkak mavilere dikerken.
"Katillerden."dedi Özgür yorgunca.
"Ben de tanımıyorum ama katiller varmış bizi öldürmek isteyen.""Sizi neden öldürmek istesinler."dedi Feda yumruklarını sıkıp.
"Masum,kimseye ziyanı dokunmayan insanı kimse öldürmez. Bir şey vardır altında.""Masum."diye fısıldadı dolan mavi gözler.
"Kimseye ziyanı olmayan...""Evet."
"Öldürürler..."dedi Özgür acıyla.
"Hem de...Bunu kendilerine hak görürler. Öldürürler...Onu.""Kimseye bir şey yapmayanı,kimse öldürmez."dedi Feda çenesini sıkıp.
Özgür uzunca inceledi keskin bir jilet gibi uzanan erkeksi çeneyi.
Çıkık elmacık kemiklerini.
Kumral renkli esmerimsi teni. Ama kar beyaz da değildi koyu renkte. Değişik bir tendi onunki. Kirli sakalları kumral koyuyken açık kumraldı saçları. Gözleri...Gözleri griye çalan zeytuni bir alaydı. Belirtmek zordu.
Bilinci ve ilaçla uyuşan zihni bile tanıma koyma gayretindeydi uzun kirpiklerini.
Ve tüm dünyaya nefret saçan gözlerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nifak
RomanceIsmini çağırdıklarında kaderini de dillendirirdi koydukları isim. Bir cellat olmak üzere doğmuş,ruhu geçmişin gebe sancısına "Feda." ya da geçmişin gebe sancısından çok uzaklarda büyütülmüş "Özgür." bir halde. "Celladıma aşık olmayacağım ben."diye s...