Doktor odadan çıkarken epey saat geçmişti.
Öyle ki bu evde geçen yarım gün geceye dönerken evin ebeveynleri de telaşla erkenden dönmüştü işlerinden.
Evin babası.
Son nefesini verecekti bu gece.
Lakin kendi akıbetinden habersizce merdivenleri tırmandı oğlunun odasına.
"Nesi var."dedi kenafir gözlü Mehmet Bey nefes nefese."Bilmiyorum bir anda..."dedi Feda.
"Kamera görünce.""Oğlum."diye inledi kadın üçer beşer merdivenleri tırmanırken.
"Özgür!""Sen...Gidebilirsin. Şuradaki oda. Özgür ile yukarıda kalacaksın."dedi adam eliyle koridorun sonunu gösterip.
"Onun...Tam olarak nesi var?"dedi Feda tersce.
"Sara krizi gibi bir şey mi?"Adam onu duymazdan gelip doktorun adeta üzerine doğru ilerlerken bıkkın bir nefes verip odaya ilerledi Feda.
Küçük valizi,beyaz bir dolaba yerleştirilmişti.
Krem rengi tek kişilik odaya bakıp göz devirdi bir küfür savurup.
Şimdi tüm eşyaları çantaya yerleştirmesi gerekiyordu yeniden.
Bir de oturup adamı vurduktan sonra valiz toplamakla uğraşamazdı ya da ardından kendine ait eşyalar bırakamazdı.
Aptal değildi.
"Allah zaten belâlarını vermiş bunların da.."dedi kendisine.Telefonuna gelen cevapsız aramalarla bir küfür savurdu.
Pat diye öldüremezdi.
Inadına saniyesinde kanı döküp Mardin'e dönmesini bekleyen yaşlılar sıkıştırıyor,devamlı arıyordu Feda'yı.
Bir gün değil.
Bin asır gibiydi bu evde geçen zaman.Odasındaki duşa girip yol yorgunluğunu atmak üzere kısa ama etkili bir duş aldı.
Ancak boştaki kollarında her an...
Çığlıklarla titreyen bir oğlanın hissiyatı var gibiydi.
Sanki kulaklarına doluyordu o anki iniltiler ve çığlıkları.
Ve nedensiz de af dileyip kendi suratını yırtar gibi parmakları ve tırnakları ile kapatıp çizik hale getirişi.Neydi bu oğlanın derdi?
Ukala bir ergen miydi zihinsel bir hastalık mıydı?
Ya da ikiz ablasının bahsettiği gibi...
Bir takım travmalar mıydı.
"Bu evde ekmek yiyeceksen sual etme."diyen yaşlı ve tombul kadın her şeyi biliyor olmalıydı."Ilahi adalet."dedi Feda kalpsizce.
Çünkü onu daha da mutlu ediyordu onların da kendi gibi darmadağın oluşu.
Onun annesi de nice gece ağlamış feryat etmişti.
Kardeşleri boynu bükük yetim kalmıştı.
Dul ve yaş dolu bir kadınken boynu bükük efkârlarla ağlamıştı o da.
Ama duymamıştı kimse.
Kimse de doktorlarla kapısında durmamışti.Beline bağladığı havluyla beraber dolabın başına geçerken gözlerini devirdi.
Ses seda kesilmişti.
Üzerine bir eşofman geçirip,bir kapşonlu çekti.
Yağmur damlaları gezinen cama göz gezdirdi.
Köy havası verilmeye çalışılan lüks siteye alayla bakındı.Ne de olsa zorlama idi.
Ne de olsa eğrelti.
Tıpkı bu ailenin mutlu aile pozu altındaki kaosu ve entrikası gibi.Kapı tıklatılmasıyla birlikte doğruldu yerinden Feda.
Evin hizmetli genç kızlarından biriydi.
Yeşim ya da Yeliz mi ne.
Müsade isteyerek girdi odaya.
"Tabi."dedi onu buyur etmeden önce."Yemek hazır."diye mırıldandı kız.
"Tamam.Sağol."
Kız gözlerini oğlanın ıslak saçlarından kaçırıp aceleyle adımladı merdivenlerden aşağı.
Ayak sesleri gelirken iyiden iyiye stresten yemek yemeyi unutan midesi daraldı Feda'nın.
O herifin evinde yemek yemek istemiyordu.
Ama dışarıda yedikleri ancak bu saate kadar tutmuştu içini."Benden çalınan."dedi Feda umursamazca.
"Haram onlara."Feda ağır adımlarla merdivenlere inerken duraksadı.
Yarım aralık kapıdan...
Oğlana bakmak üzere uzattı başını.
Huzurla uyuyordu.
Yastığa sarılmış,yüzünü gömmüş...
Bir şeye sığınır veya saklanır gibi sarılıp uyuyordu yüzüne kadar çektiği yorganla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nifak
RomanceIsmini çağırdıklarında kaderini de dillendirirdi koydukları isim. Bir cellat olmak üzere doğmuş,ruhu geçmişin gebe sancısına "Feda." ya da geçmişin gebe sancısından çok uzaklarda büyütülmüş "Özgür." bir halde. "Celladıma aşık olmayacağım ben."diye s...