1. Bölüm

395 21 3
                                    

  Ateş bu sabah her zamankinden farklı olarak kapı zili ile uyandı. Normalde düzenli bir iş hayatı olan, alarma ihtiyaç duymadan sabahın erken saatlerinde kalkıp işiyle ilgilenen bir adamdı. Gece içkiyi fazla kaçırdığını hatırlayınca kendine kızmayı bırakıp kapıyı açmak için yatağından kalktı. Zira kapıdaki kimse çok ısrarcıydı. Anlaşılan kapı açılmadan gitmeyecekti. Ateş başı ağrıdığı için olsa gerek, epey gergindi. Çalan zile "Aman be!" diye söylenip kapıyı açtı. Görünürde kimse yoktu. Ateş çocukların kapı çalıp kaçtığı bir muhitte oturmadığından duruma şaşırıp kaşlarını çattı. Tam kapıyı kapatacakken gözleri yerde duran pakete ilişti. Paketi yerden alıp elinin tersiyle hafifçe vurarak, "Tabi ya." dedi. Bu çalıştığı yerden özel bir kuryeyle gelen paketi. Elindekini vestiyere bırakıp soğuk bir duş için yukarı çıktı. Duşunu alıp üzerini değiştirdikten sonra kendine sert bir kahve yaptı. Yarı kapalı gözlerine ve çatlayacak gibi ağrıyan başına bakılırsa ayılması epey sürecekti. Kahvesiyle vestiyerdeki paketi alıp çalışma odasına gitti ve bilgisayarının başına oturdu. Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra "Bakalım bu sefer kimden kurtuluyoruz" diyerek paketteki dosyayı itinayla çıkarttı. Merakla dosyada yazan isme baktı. Bir süre öylece kaldı. İsmi bir daha okudu, bir daha ve sonra bir daha... Dosyadaki resme baktı. Bu oydu. Ne kadar istemese de artık emindi.
Hemen eline telefonu alıp tek arkadaşı olan Orhan'ı aradı. Aynı yerde çalışıyorlardı. Orhan bir şey biliyor olmalıydı.
Orhan bu örgütün teknik ve özel işleriyle ilgileniyordu. Yıllar önce bir hevesle bu işe girmişti. Fakat zaman geçtikçe suçluluk duymaya başladı. Yine de "En azından kötü kişiler ölüyor." diye kendini avutup işine devam ediyordu.
  Orhan telefonu çok bekletmeden açtı,

O:Buyrunuz efendim. Her türlü isteğiniz için buradayım.

A:Orhan'ım bırak goygoyu. Bu sabahki dosyadan haberin var mıydı?
 
Orhan ne olduğunu anlamayıp kaşlarını çattı.

O:Evet. Paketi kuryeye ben verdim.

Ateş telefonu kulağından indirip gözünü tavana dikti. Bir "of" çektikten sonra tekrar telefona döndü;

A:Onu sormuyorum. Yazan ismi soruyorum. Haberin var mıydı?

O:Hayır. Dosyayı gizli tuttuklarını söylediler. Direkt kuryeye verdim. Kimmiş?

Ateş dişlerini sıkıp fısıldar gibi konuşarak;

A:İpek yazıyor!

O:İpek mi?

A:Kocaman "İPEK TEKİN" yazıyor.

Orhan gözlerini kocaman açıp bağırarak;

O:Ne?!

A:İpek'den ne istiyor olabilir ki?

Orhan bağırdığını farkedince telaşla etrafa bakınıp olduğu yerden uzaklaşırken fısıldayarak konuşmaya devam etti.

O:Bu adam niye İpek'i öldürmek istesin? Çok saçma!

A:Serkan ofisinde mi?

O:Evet burda.

Ateş telefonu kapattı. Ceketini ve arabanın anahtarını alıp evden çıktı.

Serkan örgütün başıydı. Kimin ölmesi gerektiğine o karar verirdi.
Ateş Serkan ile yüz yüze görüşmezdi genelde. Ama bu işin aslını öğrenmeye kararlıydı. Gidip onunla konuşacaktı.

İpek'in neden ölmesi gerekiyordu?






*Bu bölüm biraz yavaş ilerledi. İlk bölümün günahı olmaz diyelim :)
Bu kurgu uzun zamandır aklımdaydı. Umarım severek okursunuz. Orijinalinden oldukça farklı bir kurgu. Başlarda yadırgayabilirsiniz ama bir kaç bölüm şans verin derim.
Ayrıca 1-2 bölüm sonra bol İpek'li bölümler okuyacağınıza söz veriyorum 🖐🏻*

Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere 💖

Son GörevHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin