Güneş batmak üzereydi. Ikili çoktan kuralları yazmayı bitirmiş, taş oynuyorlardı. Havaya atılan taş iki kez yerde sekerek sadece bir tanesi küçük kaba girmişti. Zaferle gülümseyen felix, sıranın kendisine gelmesiyle elinde ki taşları havaya attı.
Seungmin başını kaldırıp kapıya doğru baktı."Neden hala gelmedi?"
Gözleri taşı izleyen genç ise, omuz silkerek yanıtladı onu.
"Her zaman ki gibi birileriyle uğraşıyordur belki."
"Olabilir."
"EVET! KAZANDIM! AHAHAHA!!!"
Elini masaya vurarak sevinen arkadaşına baktı. Sadece bir oyundu. Yerinden kalkarken onunla beraber hareket etti. İkili odadan çıktığında merdivenlerde ki ikiliyi gördüler.Chan gülümseyerek onların yanına yaklaştı.
"Nereden geliyorsunuz?"
"Jeongın daha yeni olduğu için onu dolaştırıyordum."
Başıyla onaylayan ikili aynı anda konuştu.
"Han hiç gördünüz mü?"
"Evet. Usta Lee ile beraber Göle gittiler."
Gözleri büyüyen gençlerin tepkisine gülen Chan aklına gelen şeyle konuştu.
"Changbin ortalarda yok, hiç gördünüz mü?"
Felix başını sallarken seungmin cevapladı.
"Sabah kelebek koyunun girişinde görmüştüm. Sonra hiç görmedim."
"anladım. Neyse yemek saati yaklaşıyor, odamıza gidelim biz."
"hıhım.."
"Ah.. Usta bunlar çok ağır." isyan eden genci duymazdan gelen Lee Minho kütüphanenin alt katına inen merdivenlere yürüdü.
Arkasından da kollarında kitaplarla gelen müridi vardı. Nereye gittiğini bilmeden önünde ki geniş omuzları izleyerek ilerliyordu ki merdivenlere geldiklerinde ilk adımında ayağını boşluğa attı. Elindeki kitaplarla beraber önünde ki bedene doğru yalpalandı.
Genç adam tek eliyle belinden tuttuğu genci kendisine çekip hızla merdivenlerden indi. Ne olduğunu anlamayan han ise gözlerini açmadan burnunun önünde ki kumaştan gelen hoş kokuyu soludu. Korkuyla hızlanmış kalbi derin nefesiyle sakinleşti.
"Önüne bakarak yürü."
Beline dolalı olan kol çekildiğinde genç teşrar aynı ağırlıkla ayakları üzerindeydi. Kısa süren yolculuğu onu mayıştırmıştı. Gülümseyerek başını salladı.
"Burada bir kütüphane olduğunu bilmiyordum."
"İlgilenmediğin içindir."
"ahah.. Evet." dediğinde önünde ki beden durdu. Yana bir bakış atmış, tekrar ilerlemeye başladığında raflardan birisinin arasına girdiler. Genç oğlanın da gözleri kitaplar üzerinde dolaştı. 'Büyük atalar ve sözleri' 'Doğru yanlış' 'efsun eşi' 'müzik' fısıkdayarak okuduğu kitaplar arasından birisi ilgisini çekmiş olmalıydı ki, olduğu yerde durdu.
Elinde ki kitapları yere bırakıp, ilerleyen ustasına kısaca göz attı. Hemen bakacak ve yerine koyduktan sonra ustana yetişecekti. Aldığı kitabı açtı. Yüzüne yerleşen gülümsemesiyle kitapta ki resimleri incelemeye başladı. Bunu almalıydı. İleride ki ustasına doğru koştu. Ayak seslerini duysa da tepki vermeyen genç adam önünde duran bedene baktı.
"Usta buradan okumak için kitap alabilir miyim?"
"hıhım.."
Cevabı genç oğlanın yüzünde yaramaz bir gülüş oluşturdu. Belki her gülüşü aynı geldiği için pek takmayan ustası ilerlemeye devam etti.
"geride kalma. Yoksa burada kalırsın."
Yerde kalan kitapları alıp ustasının peşine düştü. Verdiği kitapları taşırken bu işkencenin çabuk bitmesini diledi.
***
1 ağustos 2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Be my daddy - hyunlix -
Short Story"Babacığım olun." "Ustan olduğumu unutma felix." "daddy." " Lee Felix!!! Ceza odasında beni bekle." Not: bu hikayenin bir sonu asla olmayacaktır. Cinsellikten hoşlanmıyorsanız çokta tavsiye etmem.