Bu bölümde doğum günü hediyesi olarak. Bir_Urazzz ithaf edilmiştir.
Yağmaya başlayan yağmurla adımlarımı hızlandırdım. Üç günlük iznim bitmiş, elimde ki torba ile mekanın oldu sokağa girdim. Ve beklediğim manzara kesinlikle bu değildi. Tyler henüz açılmamış mekanın kapısında duruyor mavi neon tabelanın altında sigara içiyordu. Onu görmezden gelip arka cebimde ki kartı okuyucuya tuttuğumda çıkan sesle bana döndü.
"Bende seni bekliyordum." Ona şöyle bir göz ucuyla baktım. Üstüne yapışan mavi bir üst, beyaz bir pantolon neredeyse her parmağında yer eden yüzükleri ve dağınık saçları ile burada çalışan bir eleman sanılması muhtemeldi.
"Boşuna beklemişsin." Ona cevap fırsatı vermeden içeri geçip kapıyı kapattım. Güvenlik sistemi tekrar devreye girdiğinde bara doğru yürüdüm. Bazı çalışanlar aynı zamanda burada kalıyor, her biri 1+0 daire niteliğinde ki odalar ile hem paradan tasarruf hemde hiç bir sitede bulamayacakları güvenlik sistemi ile kafaları rahat oluyordu.
Harry üstünde bir gömlek altında bir kot ile günlük halinde barını toparlarken deske torbayı bırakıp sandalyeye oturdum. Beni fark etmesiyle gülümsedi.
"Bugün erkencisin Jason." Arkasını dönüp buz dolu bir bardak alarak içindekileri boşalttı. O hızlıca bir içki hazırlarken torbadan bir paket alıp önüne bıraktım.
"Bugün iyi günümdeyim o yüzden ufak tefek hediyelerim var." Elini hızlandırıp içine çin kattığı bir mohitoyu önüme bırakıp paketi açtı. Şık bir kol saati ile yüzü gülerken omzuma hafifçe vurup saati bileğine geçirdi.
"Dostum, beni nasıl etkileyeceğini biliyorsun."
"Kim kimi etkiliyor." Duyduğum uykulu ses ile sağıma döndüm. Lola karman çorman saçları ve hello kittyli şortlu pijaması ile yanımıza gelmişti. Uyku sersemi bir şekilde esneyerek yanıma oturdu.
"Bana ne aldın?" Harry başını iki yana sallayıp ona kahve hazırlarken bir paket çıkartıp kıza uzattım. Uyuşuk bir şekilde mor ambalajı yırtıp kadife kutuyu açtı. Gördüğü kolye ile yüzü aydınlanırken otuz iki diş sırıttı.
"Sakın pırlanta deme." Gülerek içeceğimden bir yudum aldım.
"İyi o zaman demem." Omzuma sağlam bir tane vurup heyecanla bana sırtını dönerek saçlarını topladı. İnce sıra sıra pırlanta döşeli kolyeyi boynuna takarken söylendim.
"Hediye alıyoruz ama dayak yiyoruz nasıl iş bu böyle." Her sene içimden gelen rast gele bir günde onlara hediye alırdım. Nedenini tam olarak bilmiyorum. Ya ailemden kimse kalmadığı ve onları aile olarak gördüğüm ya da mutlu etmek hoşuma gittiği içindi. Emin değildim.
Ama şuan karşımda hediyelerini kapıştıran ikili çok hoş duruyordu. Mekanımızın DJ'i Alexe iki yanını kazıtıp orta kısmını uzun bir rasta halinde yaptırdığı saçlarını savurarak kirli çıkan sesi ile kahkaha attı. Tam ona doğru selam verecekken yanında gördüğüm çocukla kaşlarımı çattım.
"Alexe. Mekanın açılmasına daha iki saat var. Ria bundan hoşlanmayacak." En az Victoria kadar çatlak olan kadın boynuna kadar çıkan dövmeleri ile asiliğin tanımı gibiydi.
"Eğer Ria laf ederse onunla özel olarak ilgilenebileceğimi söyle. Bu çocuk kapı önünde bırakılamayacak kadar tatlıydı. Belki de onu işe almalıyız hm?" Tyler, Alexe'nin omzuna attığı eli ile gülüp kibarca reddetti.
"Teşekkürler Alexe ama ben burada dansçı olmak istemiyorum. Başka düşüncelerim var." Son cümlesi ile gözleri beni bulurken, Alexe ellerini abartılı bir şekilde sallayıp kabinine doğru gitmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
URSULA
Romance"Seninle bir kere birlikte olursam peşimi bırakacak mısın?" çıplak göğsümde ki tek kumaş parçası olan kravatı kavrayıp dudaklarıma doğru uzandı. "Beni tatmin edebilirsen seni rahat bırakacağım. Yeterince sert olabilir misin koca oğlan?"