3-"İMKANSIZ"

304 52 181
                                    

Hiçbir tesadüf senin kadar muhteşem değildi.

°°°°°

Dün yaşanılanlardan sonra gece asla uyuyamamıştım. Tam unuttuğum zaman karşıma çıkan o adam bütün düzenimi yerle bir etmişti resmen.

Alarmım çalıyordu ama zaten fazlasıyla erken uyanmıştım. Alarmı kapatıp kısa bir duşa girdim. Çıktığımda üzerime formalarımı giyip aşağı indim. Yine her zamanki yüz ifadeleri, her zamanki mutsuzluk vardı. Yüzlerinin hiç güldüğünü hatırlamıyorum. Bana bir kere bile gülümsediklerini hatırlamıyorum.

Annem beni doğururken ölmüş. Babam, anneme çok aşıkmış ve onun ölümden sonra bunu kaldıramamış. Yaklaşık 8 yaşıma kadar teyzemin yanında büyüdüm. Aslı ile aynı odada kalıyordum. Ve buranın aksine orada bir evin, ailenin sıcaklığı vardı.

8 yaşındayken bir gün kapıya babamın korumaları geldi ve apar topar beni bu eve getirdiler. Geldiğimde beni üvey annem Nesrin karşılamıştı. Doğduğum günden beri görmediğim babamı görmek için can atsam bile 1 ay boyunca eve gelmemişti. Nesrin anne ise bunun benim suçum olduğunu söyleyerek sürekli onların hayatında bir fazlalık olduğumu dile getiriyordu.

Babam 1 ay sonra ilk defa eve geldiğinde ayakta bile duramıyordu. O an anlamasam da şu an farkındayım. Deli gibi sarhoştu. Hayatımda ilk defa gördüğüm babamın yanına yaklaşmıştım ve küçük ellerimi olabildiği kadar sarmıştım ona.

Çok net hatırlıyorum. Elinin tersi ile beni itmişti. Küçük bedenim yere düştüğünde yanımdan geçip gitmişti. Bir daha ona sarılmaya çalışmamıştım.

Şimdi hâlâ karşımda aynı sert ifade ile yüzüme bakıyordu. Bir kez bile şefkat görmedim gözlerinde. Bir kez okşamadı başımı. Bir kez bile gurur duymadı benimle. Hâlbuki ben sırf benimle ilgilensin diye ne çok önem verirdim derslerime.

Düşündüklerimden sonra kaçan iştahım ile masadan kalktım ve hiçbir şey söylemeden evden çıktım.

Ahmet amcanın gülümseyen yüzünü görünce bende istemsiz gülümsedim. "Kızım bırakayım mı seni okula?" dediğinde kafamı olumsuz anlamda sallayıp "Yok Ahmet amca zaten yakın biliyorsun." dedim.

Kafasını sallayıp işine dönünce evden çıktım.

Okula geldiğimde beklemeden sınıfıma çıktım. Okul nerdeyse bomboştu. Saatime baktığımda derse daha 1 saat olduğunu gördüm. Tabii ki boş olacaktı.

Sınıfa girip kendi sırama oturdum. İlk ders edebiyattı. Onu görecek olmanın verdiği heyecanla sıramda kıpırdandım. Yavaş yavaş dolan sınıf ile daha da heyecanlanıyordum.

Neden heyecanladığımı bile bilmiyorum. Sahi neden heyecanlanıyordum? Neden bu kadar etkileniyordum?

Sınıfın açılan kapısı ile düşüncelerimden ayrılıp beklenti ile gözlerimi kapıya çevirdim. Okyanus mavilerini gördüğüm zaman istediği şeyi alan çocuk gibi yüzüme bir gülümseme yayıldı.

Masaya oturup sınıfa göz gezdirdikten sonra yüzüme takılan gözleri ile gülümsemem biraz daha büyümüştü. Derin bir nefes aldı ve yüzünde çok küçük de olsa bir tebessüm yakalamıştım. Hızlı bir şekilde ayağa kalkıp ders anlatmaya başlayınca onun kaçışının verdiği zevk ile sandalyeme yerleştim. Kollarımı göğsümün altında birleştirip onu izlemeye başladım. Tahtaya yazdığı cümleyi bitirdikten sonra arkasını döndüğünde bir dakika bile ayırmadığım gözlerime baktı.

"Tahtadaki cümleyi yazın lütfen." dedi ve masasına geçti. Çantasından bir defter ve kalem çıkarıp bir şeyler yazdıktan sonra kağıdı sessiz bir şekilde koparıp katladı. Diğer öğrencilere baktığımda herkesin tahtaya baktığını görmem ile rahatladım. Masadan kalktı ve sıraların arasından yürümeye başladı.

Efsunkâr +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin