Eğer anneniz Müge Karahan ise güne normal başlama ihtimaliniz yoktu. Kendisi bütün evi inletmeyi severdi.
"Alena kalk çabuk! Yemin ederim terlikle indiririm seni aşağı!" Dolunay da senin kızın! Yorganı kafama kadar çekip bağırdım. Sonuçta canımı seviyordum.
"Anne sabah sabah başımda niye bağırıyorsun!" Yorganın üstünden olsa da bacağıma yediğim terlikle inledim.
"Asıl sen bana niye bağırıyorsun! Sen beni sevmiyorsun, biliyorum." Ağladı ağlayacak sesine göz devirirken, yorganı üzerimden attım. Ellerini beline koymuş bana üzgün üzgün bakıyordu.
"Baba annemi alır mısın şurdan!" Annemin surat ifadesi düzelirken ayaklarımı yataktan çoktan sarkıtmıştım. Odamdan çıkarken babama söyleniyordu.
"Engin yeni numaralar bulmam lazım. Yemiyor bunu artık." Canım anam çok sever beni.
❄
Saçımı topuz yaptıktan sonra merdivenlerden zıplaya zıplaya aşağı indim. Saçım bozulabilirdi ama bozulmamıştı. Aferindi ona.
"Keşke başım ağrıyor deseydim Engin." Mutfağa giriş yaptığımda annem yine bildiğimiz gibiydi.
"Anne yeter mi artık? Valla anladık, tamam. Keşke olmasaydık." Dolunay'ın kafasına bir tane geçirip muhabbete daldım.
"Naneleri yerken bize mi sordunuz?" Annemin kaşları çatılırken, babam gülmemek için kendini tutuyordu.
Dolunay birden ağzıma 4 tane zeytini aynı anda sokmaya çalışmaya başladı. Çatık kaşlarla ona bakıyordum.
"Yarasın yarasın." Anneme döndü. "İkizime katıldığım nadir anlardan." Dolunay'ın kolunu itekleyip ağzımdaki zeytinleri çekirdekleriyle beraber yuttum.
"Sen katılma bana, kalsın."
"Ecrin'imle Asrın'ımı özledim ben. Canım hayırlı evlatlarım." Ecrin? Asrın? Hayırlı evlat? Random anne random.
"Hadi geç kalıyorum, çıkalım." Babamı onaylayıp ayağa kalktık. Kahvaltı da edememiştim. Tüh bana.
Ayakkabılarımızı giyip dışarı çıktığımızda Yiğit bizim arabanın yanında bekliyordu. Dolunay'la birbirimize anlamayarak baktık.
"Hadi kızlar geç kalıyorum." Babamın sesiyle arabaya bindik. Yiğit öne, biz de arkaya binmiştik. Yiğit bize dönüp gülümsedi. Dolunay'a elini uzattı.
"Merhaba. Resmi olarak tanışamadık. Yiğit ben." Dolunay da gülümseyerek elini tuttup, sıktı. Elleri ayrıldığında Yiğit konuşmaya devam etti.
"Hemen yan evinizde oturuyorum. Annemle anneniz konuşmuş, beraber gitmemize karar vermişler." Bizim bundan neden haberimiz yoktu?
Yolun geri kalanı sessizlik içinde geçerken kendimi uykunun kollarına yavaş yavaş bırakmıştım.
Dolunay'ın anlatımıyla...
Okula geldiğimizde Alena'nın uyuduğunu görünce babam daha fazla geç kalmasın diye kolunu dürtmeye başladım. Sanki benim kolumu dürtüyolarmış gibi tepki vermeyen ikizime göz devirdim. Uykucunun tekiydi.
Yiğit'in gülen sesiyle ona döndüm. Dürtüp uyandıramadığımı görmüştü herhalde ona gülüyordu. "İstersen taşıyayım sınıfa kadar, uyanacak gibi durmuyor." Benden önce babam gerek yok diyerek bize dönüp Alena'yı bacağından dürtmeye başladı. Alena neler oluyor burada kardeşim bakışları eşiliğinde gözlerini açtığında kolunu cimcikleyip hızla arabadan çıktım. Sanırım benim yumuşak dokunuşlarımın aksine babamın pat pat vuruşları onu kendine getirmişti. Şu Yiğit denen çocuğa da nedensiz bir şekilde kıl olmuştum. Annemle bir daha bizimle gelmemesi hakkında konuşmayı unutmamalıydım eve gidince.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ikizler
أدب المراهقينKapak tasarımı @tuannimia "Hani bitkilerin yaşamak için suya ve güneşe ihtiyacı var ya benim de sana ihtiyacım var" ...