Oy verip yorumda bulunursanız çok sevinirim canlar. Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazmaktan çekinmeyin lütfen, hepsini büyük bir mutlulukla okuyorum.Umarım bölümü beğenirsiniz
❤️Şiddetli Rüzgar uğultulu bir şekilde camlara soğuk nefesini üflerken, Pusat tedirginlikle camdan dışarı bakıyordu.
Hava durumu spikeri aniden yayına girdiğinde Pusat arkasına dönüp televizyona baktı. Kumral, mavi gözlü ve orta yaşlardaki kadın ciddiyetle ekran başındaki insanları hava durumuna karşı kesin bir dille uyarıyordu.
'şu anda 22-27 knot seviyesinde olan rüzgarın ileriki saatlerde 48-55 knot arası şiddetli bir fırtınaya dönüşeceği uzmanlar tarafından bildirildi. Aynı şekilde uzmanlar su kenarlarından uzak durulması gerektiği konusunda da kesin bir uyarıda bulunuyor. Lütfen ağaçlık bölgelerden ve zayıf yapılardan uzak durunuz. Ağaçlar köklerinden kopabilir, binalar hasar görebilir ve çatılar uçabilir. Can güvenliğiniz için iç kesimlere doğru güvenli bir bölgede konaklamanız önerilir. Lütfen Deniz kenarlarını ve ormanlık bölgeleri tahliye ediniz."
Pusat halen Avustralya İngilizcesine hakim olmadığından ötürü Gene ona spikerin söylediklerinin birebir çevirmeye başladı. Endişesi ve tedirginliği her saniye katlanan Pusat, sıkıntı ile Gene ye baktı.
Gene de onunla aynı durumdaydı. Zira orada kendi hocası ile beraber gerçekten değerli olduğun düşündüğü profesörler vardı. Doğrusu mason da dahil kimsenin zarar görmesini istemiyordu. Yetkililerle görüşüp onları içinde onlarca kişinin olduğu araştırma gemisi hakkında bilgilendirmeleri gerekiyordu.
Ancak Şehrin iç bölgelerde kendilerine evlerini açan bir ailenin salonlarında, nereden başlayacaklarını bilemedikleri bir şekilde oturuyorlardı.
Sormazlar mıydı karaya nasıl geldiniz diye. Elbette ki onlara Ariel'i anlatacak değillerdi. Hoş anlatsalar onlara kim inanırdı ki.
Pusat bir an Ariel'in söylediklerini hatırladı. 'onlara uzak denizin öfkeli olduğunu söyleyin' demişti. Şimdi şu durum karşısında düşününce dedikleri anlam kazanıyordu. Gökyüzü de tıpkı denizler gibi maviydi, Ariel'in ulaşamadığı mavi bir deniz. Ariel önceden anlamıştı gelecek fırtınayı ve onları uyarmıştı da, ancak ne Pusat ne de Gene olaylara ve söylenenlere anlam verememişlerdi.
Aslında Ariel onların hayatını kurtarmıştı. Sat ve gene diğerlerinin kötüleşen havanın farkına vararak çoktan limana doğru ilerlediklerini düşünerek içlerini rahatlatmaya çalışıyorlardı.
Pusat'ın aklına öyle şeyler geliyordu ki düşünmek dahi istemiyordu üzerinde. Pusat dayanamayarak kafasındaki fikri Gene'ye açtı,
"Aşağıda telsiz telefonlardan görmüştüm, inip yetkililere isimsiz bir ihbarda bulunabiliriz."
Ciddiyetle bayık bakışlarını Pusat üzerinde gezdirmiş ardından derince bir nefes alıp vererek kollarını göğsünde bağlamıştı,
"Telefon sinyali ve kayıtlı ağdan bulunabiliriz ayrıca ihbarımızı ciddiye alacaklarından da şüpheliyim."
Omuz silkti Pusat umursamazlıktan çok çocukça bir edayla,
"Öyleyse dışarıya çıkalım ve bir telefon kulübesi bulalım. Denemek istiyorum."
Gene kafasını iki yana salladıysa da itiraz etmedi ve evden çıkmanın yollarını düşünmeye başladı.
O hawai'den fırlamış gibi görünen kulübelere ulaştıktan sonra, sevecen ve misavirperver insanlara denk geldikleri için şükretmişlerdi. Aile havanın kötü olduğunu ve her ihtimale karşı şehir içindeki evlerine gideceklerini söyleyerek iki 'çaresiz turisti' de davet etmişlerdi ve şimdi de buradaydılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN SULAR (BXB)
FantasyBir profesör araştırma için gittiği ülkeye asistanını da götürürse ve o asistan yeni keşiflere imza atarsa... Ne olur? Bunu paylaşırdı değil mi? Ancak asistan Pusat, bu keşfi yalnızca kendine saklamaya kararlıydı...