''Ben... Senin kardeşinim.''

413 23 3
                                    

Gözlerimi açtığımda daha önce gelmediğim bir odadaydım. Uykulu bir şekilde yataktan kalktım ve odadan çıktım. Birkaç koridor geçtim ve parti seslerinin geldiği bir yere geldim. Ben daha ne olduğunu anlamadan omzumda bir el hissettim. Arkamı döndüğümde Natasha ve Barton'ı gördüm.

''Hey, uyanmışsın.'' dedi Natasha.

''Yaklaşık 36 saattir uyuyordun evlat.'' dedi Barton.

''Burası neresi?'' dedim uykulu bir şekilde.

''SHIELD üslerinden biri. Tony seni kucağında buraya kadar getirdi. Bu parti de zaferimizin şerefine.'' dedi Natasha.

''Uyanmışsın.'' dedi Thor Rogers ile birlikte yanımıza gelirken. Gülümseyerek karşılık verdim. Karnım guruldayınca hepsi bana baktı.

''Şey... Yemekhane nerede acaba. Biraz acıktım da.'' dedim masum bir şekilde. 

''Gel bakalım. Seni doyuralım altın savaşçı.'' dedi Barton ve beni kolunun altına alarak yemekhaneye getirdi. Diğerleri de arkamızdan gelmişti. Bir masaya geçip oturduk. Natasha da bana yemek getirmişti. Ben hızla yemeye başladım. Tabağım bitince ''Biraz daha alabilir miyim?'' diye sordum. Hepsi şaşırarak bakıyordu bana. Natasha bana bir tabak daha getirdi. Onu da hızla yemeye başladım.

''Sakin ol biraz, boğulacaksın.'' dedi Barton gülerek.

''Ayrıca 2 büyük porsiyon yedin.'' diye ekledi Thor.

''Normalde pek yemek yemem. Ama güçlerimi zorlayınca fazla yoruluyorum ve acıkıyorum.'' dedim açıklayarak. Yemeğimi bitirip kalktım.

''Teşekkür ederim.'' dedim.

''Nereye gidiyorsun?'' dedi Natasha.

''Biraz etrafı gezeceğim.'' dedim ve yanlarından ayrıldım. Biraz etrafı gezdikten sonra terasa çıktım. Kimse yoktu. Anlaşılan herkes partideydi. Bir banka oturdum. Birkaç dakika sonra Rogers geldi.

''Oturabilir miyim?'' dedi.

''Tabi.'' dedim. Yanıma oturdu. 1-2 dakika sessizce oturduk.

''Asellus ben... Özür dilerim. Seni fazla küçümsedim, alay ettim.'' dedi. Koskoca Captan America'nın benden özür dilemesine biraz şaşırmıştım tabi.

''Önemli değil.'' dedim ve aklıma gelen şeyle ona döndüm.

''Senden bir şey isteyebilir miyim?'' dedim.

''Tabii ki.'' dedi.

''Beni evime götürür müsün? Almam gereken bazı eşyalar var da.'' dedim.

''Tabi. Hadi gidelim.'' dedi. Başımla onaylayıp garaja, Rogers'ın motorunun yanına gittik.

''Al.'' dedi ve bana bir kask uzattı. Aldım ama bir türlü takmayı beceremedim.

''Bu şey nasıl takılıyor?'' dedim. Rogers gülüp kaskımı takmama yardım etti. Sonra da motora bindi. Ben de arkasına bindim.

''Kollarını sarman lazım.'' dedi.

''Tamam.'' dedim ve kollarımı ona sardım. Rogers ellerimi tutup biraz daha sıktı ve sürmeye başladı. Ona yolu tarif ettim. Ve şimdi o eve gelmiştik. Motordan indik ve kapının önüne gittik.

''Anahtarın var mı?'' dedi.

''İhtiyacım yok.'' dedim ve zihin gücümle kapıyı açtım. İçeri girdim. Burada babamla geçirdiğimiz anılar aklıma gelince kendimi kötü hissettim.

''İyi misin?'' dedi yüzbaşı.

''İyiyim...'' dedim ve merdivenlere yöneldim. Rogers da arkamdan geliyordu. Odama geldim ve etrafa bir göz gezdirdim. Her şey aynıydı, her şey yerli yerindeydi ama o yoktu işte... Babam yoktu... Dolabın yanındaki valizi alıp yatağa koydum ve açıp kıyafetlerimi yerleştirdim.  Duvarda asılı olan fotoğrafları bir kutuya koydum. Telefonumu, şarj aletimi, kulaklığımı, bilgisayarımı ve diş fırçamı sırt çantama koydum. Son olarak da valizime duvardaki posterlerimi koydum ve ağzını kapatıp Rogers'a döndüm.

''Gidebiliriz.'' dedim. Beni başıyla onaylayıp valizimi aldı ve aşağı indi. Ben de sırt çantamı alıp arkasından gittim. Son bir kez evime baktım ve kapıyı kapatıp çıktım.

''Bunu düşünmemiştim. Valizi nereye koyacağız?'' dedi Rogers.

''Sorun yok. Valizi motorun arkasına sabitlerim.'' dedim ve valizimi zihin gücümle hareket ettirip motorun arkasında sabit kalmasını sağladım. Rogers da bana kask uzattı.

''Yine takamayacaksan yardım edebilirim.'' dedi.

''İyi olur.'' dedim. Yaklaşıp kaskımı bağladı ve kendi kaskını da takıp motora bindi. Ben de arkasına binip kollarımı ona sardım.

''Daha sıkı sar. Düşmeni istemeyiz değil mi?'' dedi. Ben de kollarımı daha da sıktım ve başımı sırtına yasladım. Yüzbaşı motoru sürmeden önce evime son kez baktım.

15 dakika sonra üsse gelmiştik. Yüzbaşı valizi aldı ve odalarımızın önüne geldik. 

''Teşekkür ederim, yüzbaşı.'' dedim.

''Rogers'a ne oldu?'' dedi gülümseyerek.

''Ben yüzbaşı demeyi tercih ederim.'' dedim gülümseyerek.

''İyi geceler yüzbaşı...'' dedim.

''İyi geceler Asellus.'' dedi

''Kısaca Asel de diyebilirsin.'' dedim.

''Tamam. İyi geceler Asel.'' dedi. Gülümsedim ve valizimi alıp odama girdim. Valizimdeki eşyaları yarın yerleştirmeye karar verdim ve yatağa yatıp uyudum.

Sabah uyandım ve rutin işlerimi halledip duşa girdim. Üstüme beyaz kolsuz kapüşonlu ve altıma da siyah şort giydim. Altın sarısı saçlarımı kurulayıp taradım ve salık bıraktım. Odamdan çıkıp yemekhaneye gittim. Natasha, Barton, Banner ve Maria birlikte oturuyorlardı. Ben de kahvaltı tabağımı alıp yanlarına gittim.

''Günaydın.'' dedim herkese.

''Günaydın.'' dedi Banner.

''Günaydın. Otursana.'' dedi Natasha. Barton ve Banner'ın arasındaki sandalyeye oturdum ve yemeğimi yemeye başladım.

''Nasılsın bakalım altın savaşçı?'' dedi Barton.

''İyi olmaya çalışıyorum.'' dedim gülümseyerek. Gözlerim bir anlığına sarı oldu.

''Gözlerin...'' dedi Barner.

''Ah! Önemli bir şey değil. Duygu karışıklığından.'' dedim. ''Antrenman salonu nerede?'' diye sordum Natasha'ya. Sormak yerine zihnine bakmamın daha kolay olacağını düşündüm ve öyle yaptım.

''3.katta en soldaki koridorun sa-'' 

''Gerek yok, yerini öğrendim.'' dedim ve kalkıp oraya gittim. İçeri girdiğimde birkaç ajan ve yüzbaşı antrenman yapıyorlardı. 

''Ah! Merhaba bayan Jhonson.'' dedi içlerinden biri ve tüm gözler bana döndü.

''Merhaba.'' dedim ve en köşedeki kum torbasının yanına gittim. Yüzbaşı da yanıma geldi. 

''Selam.'' dedi yanımdaki kum torbasına giderken.

''Selam.'' dedim ben de saçlarımı toplarken. Yüzbaşı torbasına vururken ben de kendiminkine vurmaya başladım. O sırada ajanlardan birkaçının Loki hakkında konuştuğunu duydum. Adını duyar duymaz gözlerim sarıya döndü ve vurduğum gibi torba delindi ve kumlar yere yığıldı. Herkes bana bakmaya başlamıştı. Yüzbaşı gelip elini omzuma koydu.

''Asel! İyi misin?'' dedi. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes alıp verdim. Tekrar açtığımda gözlerim maviye dönmüştü.

''İyiyim.'' dedim. ''Özür dilerim, isteyerek olmadı.'' dedim ve elimi delinmiş kum torbasına doğrultup eski haline getirdim. Ve oradan çıkıp terasa gittim. Arkamdan yüzbaşı da gelmişti.

''Neyin var? Bir sorun varsa bana anlatabilirsin.'' dedi.

''Bilmiyorum. Sanırım hepsi duygu karışıklığından.'' dedim.

''Peki ne hissediyorsun?'' dedi.

'' Öfke, hüzün, mutluluk... Bir de eksiklik. Babam gittiğinden beri kendimi eksik ve güçsüz  hissediyorum.'' dedim. ''Ama aynı zamanda da çok sinirli ve öfkeliyim.'' diye ekledim. Bunun üzerine bana sarıldı.

''Merak etme. Hepsi geçecek.'' dedi. Ben de kollarımı ona sardım. Ayrıldığımızda ''Teşekkür ederim. Anlatmak iyi geldi.'' dedim.

''Ne zaman istersen.'' dedi. 

𝓑𝓲𝓻 𝓨𝓮𝓷𝓲𝓵𝓶𝓮𝔃Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin