🌊1.6

3.7K 330 38
                                    

Jimin giyinip evden çıkmış, maçın gerçekleşeceği stadyuma doğru yürümeye başlamıştı. Stadyum kendisine uzak değildi. Sadece 25 dakika yürümesi gerekiyordu. Bu da ikinci periyotun bitimine yetişebileceği anlamına geliyordu.

Jimin bir süre yürüdü. Stadyumun önüne geldiğinde derin bir nefes alıp içeri girdi. Seyirci sayısı oldukça fazlaydı. Oturacak yeri zor bulmuştu.

Yoongi sinirliydi. Basketbol maçının ilk yarısını, kendi takımı, zor bitirmişlerdi. Geridelerdi. Bir an önce kendilerine gelmeleri gerekiyordu.

Jimin, Yoongi'yi ve onun sinirini fark etmişti. Onu görmek Jimin'e iyi gelmişti. Jimin, tezahürat yapmak için yüksek sesle bağırmıştı.

"BASTIRIN BULLDOGS!"

Yoongi ve takımında bulunan her bir oyuncunun yüzü Jimin'e dönmüştü. Yoongi, Jimin'i görünce bir süre duraksamıştı. Gelmesini beklemiyordu. Moralini yerine getiren tek şey şu an Jimin'in burada olmasıydı. Anında tüm gerginliği geçmişti. Adeta cennette gibiydi.

Anında takımına dönmüş ve taktikleri anlatmaya başlamıştı. Yoongi kendisini diğer takıma kanıtlamak yerine Jimin'e kanıtlamayı tercih etmişti. Bu yüzden hırslanmıştı. Resmen yerinde duramıyordu.

"Jung Soo sen bir sonraki sette Kim Jwa'nın yerine oyna. Rakip takımın hassas noktası savunma. Onları savunmak zorunda bırakın."

"İyi de koç, o zaman hücuma hücum olmaz mı? Kim kendisini savunacak?"

"Size onları hassas noktasından vurun dedim kendinizi feda edin demedim. 2 kişi savunmada dursun geride kalan 3 kişi saldırsın. Çok basit. Rakip takımın en zayıf oyuncusu Park Lee. Ona oynayın. Bu maçı vermeyeceğiz."

Ellerini üst üste koyup kendilerine motive verdikten sonra maç başlamış, oyuncular yerlerini almıştı. Yoongi büyük bir dikkatle maçı izliyordu. Bu maçı kazanmayı çok istiyordu. Ancak kendisi için değildi bu istek, başlı başına Jimin içindi.

Jimin ellerini çenesinin altına koymuş, pür dikkat maça odaklanmıştı. Bir yandan içinden dua ediyordu. O da aynı şekilde Yoongi'nin takımının kazanmasını çok istiyordu.

"Jung Soo'dan deliksiz bir atış!"

Yoongi'nin takımı öne geçmişti. Yoongi'nin verdiği taktik işe yaramıştı. Park Lee'yi iyi yormuşlardı. Rakip takım maçın ortasında oyuncu değişikliği talep etmişlerdi. Park Lee'nin yerine Chris Jonathan isimli, yabancı uyruklu bir oyuncu girmişti ve baya güçlü görünüyordu.

Ancak Yoongi'nin takımının morali gayet yerindeydi. Kazanmak için tüm çabalarını ortaya koyuyorlardı. Chris bu yüzden onlara kolay lokma gibi gelmişti.

Maçın bitmesine saniyeler kalmıştı. Yoongi'nin takımı açık ara farkla öndeydi. Maçın bitmesine 3 saniye kala Yoongi gururlu gözlerle Jimin'e bakmıştı. İkisi de birbirine gülümsüyordu. Jimin, içinden "Başardın Yoongi." diyordu. Çok gururlanmıştı.

"VE BULLDOGS 3-2 YENİYOR! GERİDEN GELEN BULDOGS RAKİBİNE ACIMIYOR!"

Düdük 3 kere çalıp rakip sağ eliyle Bulldogs'u gösterdiğinde ayağa kalkıp alkışlamaya başlamıştı Jimin. Yoongi ve takımı hep birlikte birbirlerine sarılmışlardı. Kazanmışlardı. Kimsenin ümidinin olmadığı takım, güçlü rakibini 3-2 yenmişti. Çok çalışmış ve en sonunda başarmışlardı.

Jimin, seyircilerin arasından ayrılarak, koşarak aşağı inmişti. Yoongi ve takımı, stadyumun içinde bulunan spor salonunun içine girmişlerdi. Jimin de peşlerine takılmıştı.

Yoongi, Jimin'i görünce olduğu yerde durup takımdan ayrılmıştı. Takım ise onları kutlayan seyircilerin yanına gidiyordu. Bunların içinde güzel kızlar da vardı haliyle. Takım oyuncularına hayranlıklarını belli etmek için resmen kavga ediyorlardı.

Yoongi, Jimin'in yanına gelmişti. Karşı karşıya kalmışlardı. Bir süre kimse bir şey söylememişti. Sadece gülümseyerek birbirlerinin gözlerine bakmışlardı.

"Gelmeni beklemiyordum."

"Tezahürat yaparım belki dedim."

"Konservatuvarın olduğunu sanıyordum."

"Ektim."

"Sana zorluk çıkarır mı peki?"

"Sanmıyorum. Daha iznim var."

"Güzel."

Yine aralarında sessizlik oluşmuştu. Jimin, birden Yoongi'nin ellerinden tutmuştu. Kendisi bile bu davranışına şaşırmıştı. Ani bir cesaretle yapmıştı bunu.

Yoongi, neye uğradığını şaşırmıştı. Büktüğü boynunu yavaşça yukarı kaldırmış, Jimin'in parlak gözleri ile karşı karşıya kalmıştı.

İki gözün arasında gelişen şeyler, sözle ifade edilemeyecek kadar anlamlıydı. Güneş, Ay ve Dünya birbirlerine ne kadar uyumlular ise Jimin ve Yoongi de öyleydi. İkisi de birbirleri için yaratılmıştı. İkisi bir arada oldukları sürece dünyada cenneti yaşacaklardı.

"Tebrik ederim. Çok başarılı bir takım yetirmişsin."

"Sen olmasan başaramazdım."

Jimin, Yoongi'nin bu dediğine şaşırmıştı. Neden böyle dediğini anlamlandıramamıştı. Ne yaptığını bilmiyordu bile. Yoongi ise onun sayesinde kazandığını söylüyordu.

"Nasıl yani? Ben ne yaptım ki?"

Yoongi kıkırdamıştı.

"Moralimi yerine getirdi seni görmek. Öyle olunca da hırslandım. Takımın da enerjisini yerine getirdim. Bu başarıda senin de payın var."

Jimin ne demesi gerektiğini bilemiyordu. Bu yüzden sadece gülümsemek ile yetinmişti.

Bugün iki türlü mücadeleyi de kazanmıştı Yoongi ve Jimin. Biri maçta, diğeri ise aşkta...

by the seaside | yoonmin (texting) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin