Geumjae, Jimin'e, Yoongi'nin kazasını anlattığından beri Jimin kendinde değildi. Gözyaşlarına hakim olamamış, ağlamaktan gözleri kızarmıştı.
Jimin, "Yoongi bunu atlatamazsa ne olacak?" diye kendine sormadan edemiyordu. Vereceği her bir olumsuz cevap ise daha kötü hissetmesine sebep oluyordu.
Otobüs Durağı'na gidip Daegu'ya giden ilk otobüse bilet almıştı. Yaklaşık yarım saat sonra gelen otobüse, biletinde yazan koltuğa, oturmuştu. Kafası çok doluydu. Bu yüzden ne ara bindiğini, ne zaman Daegu'ya vardığını anlayamamıştı.
İndiğinde etrafına iyice bakınmıştı. Taksi durağına doğru ilerleyip işlek olan taksilerden birine binmiş, hastanenin adını söylemişti. Yolculuk yeniden başlamıştı.
Jimin, Yoongi'nin kazası aklına geldikçe daralıyordu. Nefesi kesiliyor, göğüs kafesi sıkışıyordu. Ne yaşandığını çok merak ediyordu. En merak ettiği şey ise şu an Yoongi'nin nasıl olduğuydu.
Hastanenin önüne geldiğinde şoföre parayı ödemiş ve taksiden inmişti. İçeri girip girişte bulunan danışman kadının yanına varmıştı.
"Merhaba, ben Min Yoongi'yi soracaktım size ama..."
"Bir dakika lütfen. Hemen bakıyorum."
"Peki." Jimin, endişesinden bir türlü düzgün duramıyordu. Sürekli hareket ediyordu. Danışman kadının ise bunu çok umursadığı söylenemezdi. Sonuçta böyle kişilerle her gün karşılaşıyordu.
"Ameliyathaneden yeni çıkmış. Şu an 102 numaralı odaya almış olmalılar. 3. kat."
"Teşekkür ederim. Kolay gelsin."
Jimin, içindeki hareketlilikten dolayı asansöre binmek yerine merdivenlerden yukarı çıkmayı seçmişti. Bu, hayatında verdiği en kötü kararlar sıralamasında ilk 5'e girebilecek bir karardı.
Zaten korkudan dolayı kesik kesik solumasını hesaba katmayıp 3 kat merdiven çıkan Jimin, haliyle nefes nefese kalmıştı. Kalbi patlayacak kadar hızlı atıyordu.
Oda numarasını bulabilmek için kapıların üstüne bakıyordu. 98, 99, 100, 101 ve 102. En sonunda Yoongi'nin olduğu odayı bulmuştu. Kapılardaki numaralardan gözünü ayırıp önüne baktığında Geumjae'yi görmesi de bir olmuştu.
"Selam, sen Jimin olmalısın."
"Merhaba Jae Hyung." Jimin elini uzatmıştı.
"Merhaba Jimin." Geumjae de Jimin'in elini sıkmıştı.
"Yoongi'nin durumu nedir?"
"Kafasına dikiş atıldı. Göğüs kafesinde bir baskı oluşmuş ve kolu kırılmış. Onun harici şu anda iyi. İçeride yatıyor."
"Ebeveynleriniz nerede Jae Hyung?"
"Aşağıda kayıt işlemlerini tamamlıyorlar. Birazdan gelirler."
Jimin, başını onaylarcasına sallamıştı. Az yarayla kurtulmasına sevinmişti ancak yaralı olması bile onu derinden sarsmıştı. Yoongi'nin canı kim bilir ne kadar acımıştı? Jimin, onu görmek istiyordu. Onu göremediği her an meraktan deliriyordu.
"Yoongi'yi görebilir miyim?"
Geumjae gülümseyerek başını sallamıştı. Jimin, Geumjae'den için,"Hepsi de kediye benziyor." diye düşünmeden edememişti.
Derin bir nefes alıp kapıyı çalmıştı. Ses gelmemişti. Anlaşılan hâlâ bilinci kapalıydı. Jimin, kapı kolunu çevirip içeri girmiş, ardından da kapıyı kapatmıştı.
Önündeki duvardan dolayı öncesinde yalnızca ayaklarını görmüştü. Yaklaştıkça Yoongi'nin bedeni de yavaş yavaş görünmeye başlıyordu.
Jimin, Yoongi'nin yanına yavaşça yürüyüp onu izlemişti. Bir kolu alçıdaydı ve boynuna başka bir bez ile asılmıştı.
Yoongi'nin uyurken ne kadar masum olduğunu düşünmüştü Jimin. Yatağın yanına oturup Yoongi'nin eline yaklaştırmıştı kendi elini. Ardından da narin dokunuşlarla elini tutmuştu.
"Jimin..." Yoongi, uykulu bir biçimde onun ismini söylemişti. Jimin'in yanında olduğunu bilmiyordu. Daha çok, sayıklıyor gibiydi.
"Buradayım Yoongi. Geldim yanına. Bir şey yok. Hepsi geçecek."
"Canım... acıyor..." kelimelerin arasında nefes alarak konuşuyordu Yoongi. Jimin, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Ama onun canının yandığını biliyordu. Bu onun da canını çok yakıyordu.
"Hemşire çağırıp geleceğim tamam mı? Sen beni burada bekle."
"Hayır." birden mızmızlanırcasına konuşmuştu Yoongi.
"Gitme yanımdan. Sana ihtiyacım var."
Jimin, bunu duyduğu zaman şaşırmıştı. Bir yandan mutlu da olmuştu. O her zaman Yoongi için burada olacaktı.
"Buradayım Yoongi. Hiçbir yere gitmiyorum."
Yoongi'nin sağ gözünden bir damla yaş düşmüştü. Gözlerini, Jimin geldiğinden beri, hiç açmamıştı. Muhtemelen rüyada olduğunu düşünüyordu. Jimin, Yoongi'nin yanağını okşayarak silmişti gözündeki yaşı.
Jimin, Yoongi'nin yüzüne yaklaştırmıştı yüzünü. Uzun süredir hasretle beklediği dudaklarına bakmıştı bir süre. O cesaretle, uyuyan güzeli uyandıran prens misali, öpmüştü dudaklarını.
İki evren birleşmişti, onların dudakları birleştiğinde. Cehennem dünyada oluşan cenneti hissetmişti ikisi de. Yoongi'nin acıları, anlamadığı bir şekilde birden dinmiş, Jimin'in ise dayanılmaz hasreti son bulmuştu.
Yine de bir umuttu Jimin'in Yoongi'yi öpmesi Jimin'e. Yoongi, yarına bunları hatırlamasa bile, Jimin hiç unutmayacaktı.
Aynı aşk sarhoşluğu gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
by the seaside | yoonmin (texting)
Fanfic𝘢𝘨𝘶𝘴𝘵𝘺𝘰𝘰𝘯 𝘴𝘪𝘻𝘦 𝘮𝘦𝘴𝘢𝘫 𝘨ö𝘯𝘥𝘦𝘳𝘮𝘦𝘬 𝘪𝘴𝘵𝘪𝘺𝘰𝘳 𝐤𝐚𝐛𝐮𝐥 𝐞𝐭✅ | 𝐫𝐞𝐝𝐝𝐞𝐭❌ 𝐚𝐠𝐮𝐬𝐭𝐲𝐨𝐨𝐧: sonunda saatlerdir aradığım oğlanı buldum 𝐚𝐠𝐮𝐬𝐭𝐲𝐨𝐨𝐧: fotoğrafı geç paylaşmışsın Yoonmin Texting fanfic [namjin] [ta...