Dediğini anlamamıştım. Aval aval bakıyordum. Sinirlerim bozuldu. Yersiz bir kahkaha attım.
-Sen beni bırakamazsın. Dedim. Gözlerini kapattı ve sakinleşmeye çalıştı. Bana inanmamakla kalmamış, bir de gözlerini kapatıp beni takmamıştı. Aman ne harika!
Ellerimi saçına götürdüm ve okşamaya başladım. Önce elimi tuttu, sevinmiştim. Fakat daha sonra elimi iyice sıktı ve kafasından uzaklaştırdı. Yetmişti artık. Kendine gelmeliydi, sürekli peşinden koşturduğum çocuk, şimdi ne oldu da koca adama dönüştü?
-Mertcan! Kendine gel! Diye bağırdım. Hiçbir tepki yok... Beni baside alıyordu her zamanki gibi. Bu kadar tersleyemezdi beni.
-Git... Dedi. Bu muydu yani. Ayağa kalktım ve dolu gözlerimle ona baktım. Nefret doluydum.
-Aptal! Aptalsın işte! Beni seviyorsun sanmıştım! Diye bağırdım ve bir hışımla çantamı alıp kapıya koştum. Titriyordum her zamanki gibi. Ne kadar his, duygu varsa hepsini o odada bırakıp çıkmıştım. Bir ölü gibi yavaşça yürümeye başladım. Hissetmiyordum hiçbirşey. Üzemezdi hiçbirşey beni. 'Bende olan ne kadar iyimser duygu varsa hepsi birer yalan' diye geçirdim içimden. Kendimi kandırıyordum.
Hastanenin otoparkında duran arabama bindim ve kafamı direksiyona yasladım. Başım çatlıyordu.
Nereye gidecektim ki? Bir kafeye gidip kafamı dinlemeliydim. Kaya'nın o şirin mi şirin kafesine doğru sürdüm arabayı.
Kafenin girişine varınca hemen sakince ve yavaşça arabayı park ettim. Umarım ben içeri girdiğimde Kaya orada olurdu. Onu ailesine emanet edip gitmiştim hastaneden. Kim bilir ne oldu.
Hayatımın en sıkıcı kısmını atlayıp kafeden içeri girdim. Heyecanlanmıştım açıkcası. 'Allah'ım ne olur içerde olsun' diye içimden geçirdim. Bir süre etrafıma baktım. Bir kaç kişi bana bakıyordu. Hiç çaktırmadan her zamanki cam kenarındaki yerime oturdum.
Birden bire o tatlı dilli garson yanımda belirdi.
-Hoşgeldiniz. Ne arzu ederdiniz? Dedi. Kibarca gülümseme yerleştirdim yüzüme.
-Ben sadece bir türk kahvesi alacağım. Dedim. Başını yavaşça aşağıya doğru eğdi ve kasiyerin arkasında duran kapıdan içeriye girdi.
Bir süre merakla etrafıma bakarken gözüm kapıdaki kumrala ilişti. Hafif uzun olan parlak saçlarını sağa sola salladı, gözündeki güneş gözlüğünü t-shirt ünün yakasına astı ve karizmatik bir şekilde içeriye adımını attı. Kafedeki 4 kızdan 5 i ona bakıyordu, ben de dahil.
Önce yüzüne dikkatlice baktım, daha sonra gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bu Kayaydı. Onu en beklemediğim anda görmüştüm ve şok olmuştum. Gerçekten değişmişti.
Kasanın oraya doğru havalı tavırlarla yürüdü ve kasiyerin arkasında olan kağıdı eline aldı okudu ve geri koydu.
-Arkadaşlar herkes buraya bakabilir mi. Dedi. Herkes birden Kaya'ya döndü ve dikkatle dinlemeye koyuldu.
-Bu akşam kafemizde olan partiye hepiniz davetlisiniz. Müzikli güzel bir eğlence yapmaya karar verdik. Gelirseniz sevinirim. Dedi ve arkasında duran kapıdan içeri girdi.
Kaya gittiğinde herkes önüne dönüp yanındakiyle partiyi tartışmaya başlamıştı. Ben ise derin derin düşünmeye başlamıştım. Tabii ki gelecektim bu partiye.
Garson yanıma geldi ve kibar bir şekilde kahveyi önüme koydu.
-Afiyet olsun leydim. Dedi ve bir garson selamı olarak elini önünde çevirerek eğildi. Elimi ağzıma götürdüm ve olabildiğince kibar olarak güldüm.
-Tesekkür ederim bayım. Dedim ve kahveden bir yudum aldım. Garson göz kırptı ve aynı kapıdan tekrar içeri girdi.
Kahvemi yudumlarken bir yandan telefonumda oyun oynuyordum. Kafede birden sessizlik oldu. Herkes ya bir şey yiyordu, ya da bir şey içiyordu. Kimse konuşmuyordu. Ürperdim fakat umrumda olmamış gibi oyun oynamaya devam ettim.
Akşamki partinin varlığı benim intikamımın acı olacağını gösteriyordu. Öyle vazgeçilmez , böyle vazgeçilir!
Kahvem bittikten sonra başka masayla ilgilenen garsonun kaldırdığım elimi görmesini sağladım. Elimi gördüğü anda yanımda bitiverdi.
-Buyrun? Dedi.
-Hesabı alacaktım. Dedim.
Hesap gelince gerekli parayı ve artı olarak da bahşişimi verip kafeden çıktım.
Kafenin önünde duran arabama bindim ve bir süre bekledim.
Kafeden çıkan Kayaydı. Birden arabadan indim ve ona seslendim.
-Kayaa! Dedim olabildiğince yüksek sesle.
Arkasına döndü ve beni farketti. Gözleri kocaman açılmıştı. Bir süre yanıma gelmeden bana baktı uzaktan. Ben ise öylece kalmıştım. Ne yapacağımı bilemeden yanına doğru yürüdüm.
-Nasılsın? Görmeyeli çok oldu ya. Dedim ve elimi omzuna koydum.
Bir süre tekrar elime baktı ve sonra kafasını döndürmeden gözleriyle beni süzdü.
- Nida. Dedi. Ben yavaşça elimi çektim ve meraklı gözlerle ona baktım. Ne diyeceğini biliyormuş gibiydi. Çok kararlı bakıyordu.
- Sorun ne ? Dedim titreyen sesimle. 'Bir kazık daha geliyor' dedim içimden.
-Sorun yok, acelem var. Dedi ve güldü. Yapmacıktı.
-Pekala, hoşçakal. Dedim ve arabama yürüdüm. Artık umrumda olan tek birşey vardı
İNTİKAM!Eve gittim ve akşamki parti için dolabımdan kıyafet bakınmaya başladım.
Dolabımdan siyah bir büstiyer çıkardım. Gerçekten üstümde hoş durabilirdi.
Altına da altın rengi, bol pileli bir etek çıkardım.
Kıyafetimi ayarladığımda saat 19:30'du. Daha vaktim vardı aslında.Çünkü tahminimce parti 20:30'da başlayacaktı.
Odamdan çıktım ve salona indim. Evde kimse yoktu. Bana aptalca laf yapan Gaye ve Bahar ortalıkta yoktu. Neyse, cehennemin dibine kadar yolları var.
Saat 20:00'a geldiğinde ayağa kalktım ve ayakkabı dolabıma yöneldim.
Siyah bir topuklu ayakkabı yeterli olacaktır diye düşündüm ve pabuçlarımı ayağıma geçirdim. Saçlarımı her zamanki gibi salık bıraktım.
Askılıkta duran küçük siyah çantayı aldım ve içine telefonumla arabamın anahtarlarını koydum.Aynada kendime son kez bakıp düşündüm;
'Mertcanın canını yakmayı istiyor muydum gerçekten?'
Bu düşünceyi bırakıp bir an önce kendimi arabaya attım. Radyodan rastgele bir şarkı buldum, son ses açtım. Kimse umrumda olmamalıydı bu saatten sonra...
Kafeye geldiğimde aşırı doluydu. Kafenin üst katı boştu, orayı da kiralamışlardı anlaşılan. İnsanlar dans ediyorlardı. Öpüşeni vardı , sarılanı vardı. Yalnız bir kız olarak burada avlanmayı bekleyen bir ceylan olduğum söylenebilirdi.
İçeri adım attım ve beyin uyuşturan bir müzikle karşı karşıya geldim.Öpüşen insanların arasından usulca geçtim. Masaları kaldırmışlardı alt kattan. Sanırım üst kata çıkmakta fayda vardı.
Üst katta alttaki sesten yararlanmak mümkündü. Üst kat bardı. Barmen artist bir şekilde şişeleri çevirirken benden başka ceylanlar onu kesiyordu. Bar sandalyesine oturdum ve beklemeye başladım.
Ben beklemeye devam ederken yanıma birisi oturdu. Böyle ortamlara pek alışık olmadığım için kalbim çok hızlı atıyordu. Mertcan yanımdayken hiç böyle olmuyordu. Kendimi güvende hissediyordum.
Yanıma döndüğümde oturan kişinin Kaya olduğunu gördüm. Hemen önüme döndüm.
-Pek bir cesursun. Dedi ve sırıttı.
-Anlayamadım? Ben mi? Dedim ve tek kaşımı kaldırdım.
Göz kırptı ve barmeni çağırdı.
-Bana tequila, tuz , limon hazırla. Dedi ve barmen tuhaf tuhaf baktı.
-Ne bakıyorsun ? Duymadın mı? Yürü. Dedi ve elini masaya vurdu.
Bir süre sonra barmen viski bardağında tequilayı , tuzu ve dilimlenmiş limonu getirdi, önüne koydu.
Kaya önce bana baktı ve tuzu yaladı. Tequilayı fondip yaptı ve son olarak limonu emdi.
- Bakar mısınız? Diyerek barmene seslendim.
-Buyur. Dedi barmen.
-Bana da aynısından lütfen. Dedim ve Kayaya göz kırptım.
-Ağır gelmesin? Dedi ve kahkaha attı.
-Bakacağız. Dedim ve barmeni bekledim.
Barmen geldiğinde getirdiklerini önüme koydu ve bana baktı.
-Çarpmasın dikkatli olun. Dedi ve gitmesine kalmadan Kaya tequila şişesini istedi.
Kayaya bakarak yaptıklarının aynısını yaptım. İlk anda ciğerim yandı biraz. Fakat dalga geçilmemesi için belli etmedim.
-Helal olsun. Dedi Kaya.
Şişe geldiğinde viski bardağımı doldurdum. Aynı şekilde içtim.
İÇTİM,İÇTİM, İÇTİM... sonu gelmeden içtim.Uyandığımda bir yataktaydım. Beynim yok ta sanki yerinde tuğla vardı. Tüm vücudum ağrıyordu.
Kapı açıldı ve içeriye Kaya girdi.
-Neredeyim? Dedim. Hiç cevap vermedi. Yavaşça yatağa oturdu ve üzerimi sıkıca örttü. Başımı okşadı.
-Uyu. Dedi.
Kaya'nın GözündenNida'yı öyle görmek son isteyeceğim şeydi. 5. Tequiladan sonra gözleri kıpkırmızıydı. Ağlamaya başladı.
-Ben bunları hakedecek ne yaptım? Dedi önce. Sandalyeden kalktı ve sendeledi. Hemen koluna girdim.
-Nida yavaş! Sakin ol! Diye bağırdım ama dinlemedi.
-Bırak beni! Ben sarhoş değilim! Diye bağırdı ve beni itti. Zorla kucağıma aldım, her ne kadar çırpınsa da bırakmadım. Merdivenlerden indim ve ön koltuğa oturttum.
Arabayı çalıştırdığımda gülmeye , kıkırdamaya başladı.
-Neden gülüyosun? Dedim. Daha da şiddetli gülmeye başladı. Sarhoştu, hemde çok.
Evime vardığımızda onu kucağıma aldım ve odama çıkardım. Yatağa yatırdığımda tuhaf gözlerle bana baktı.
-Bana ne yapacaksın? Dedi ve gözleri doldu.
-Hiçbir şey yapmayacağım. Ama uslu dur, üstünü değiştirelim. Dedim. Ben diyene kadar uykuya dalmıştı.
Dolabımdan bana küçük gelen uzun t-shirtlerden bir tanesini çıkardım ve yatağa fırlattım.
Nida baygın gibi uyuyordu. Üstündeki büstiyeri çıkarmadan t-shirtü giydirdim.
Altındaki parlak eteği yavaşça çıkardım. Bir erkek olarak bunu yapmam çok tuhaf diye düşündüm. Ama mecburdum. Tekrar kucağıma aldım ve pikenin altına yatırdım. Yanına oturdum, bir müddet uyurken izledim. Bir ara titremeye başladı. Ne yapacağımı bilemedim. Üstünü iyice örttüm.
-Mertcan... diye fısıldamaya başladı.
Herşey o zaman açığa çıkmıştı. Neden bana yakınlaşmıştı ki? Neden benimle eğleniyordu?Multimedyada Nida... Okuduğunuz için teşekkürler. :) ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK HİKAYESİ
RandomAnnesi öldükten sonra yeni bir hayata başlayan Nida, heyecan dolu ve beklenmedik olaylarla karşı karşıya kalıyor. Yeni insanlar ve yeni karakterler tanıyan Nida, yeni ortamlara giriyor. Küçücük bir kızdan, olgun bir kişiliğe geçen Nida'nın Aşk Hika...