- - -
10| Bu aramızda kalabilir mi?
Park Jimin hakkında emin olduğum ilk şey onun geçmişte bir temas bağımlısı olduğuydu. Buna sonuna kadar emindim.
Şehirden kasabaya fazlasıyla suskun ve karamsar bir havada ama elimizdeki fanusa konulmuş, poşetindeki suda yüzmeye devam eden balıkla döndüğümüzden ve aramızdaki boşlukta şeffaf bir poşete yerleştirilmiş bir CD ile yeni filmlere sahip olduğumuzdan bu yana geçen bir haftada bazı şeyler değişmiş gibiydi.
Bunun asıl nedenini çözmek kulağa pek olası gelmiyordu ama Jimin daha atılgan davranıyordu. Sanki bir şey kanıtlamak istiyor gibi görünürken sinirini bozan bir müşteri olduğunda bile ağlamaktan vazgeçmişti. Hoseok'la daha çok gülmeye ve ona daha çok sarılmaya başlamıştı. Ben kulübede bir arabanın altında uzanmış işimle ilgilenirken ellerindeki soğuk içecekleriyle beni sinir etmek için başımda dikilen Taehyung ve Jungkook ikilisine daha sık katılır olmuştu. Ve en önemlisi çoğunlukla diyaloğa girmekten kaçındığı Namjoon ve Seokjin'le birkaç kelime de olsa konuşur olmuştu.
Onu izlemek bir noktada güzeldi. Kayıtsız göründüğünde, dudakları bir gülüşle kıvrılıp gözleri kısıldığında, batan güneşin o tatlı ışıltısı yüzüne vurup kırmızı saçlarını değerli bir mücevher gibi gösterdiğinde ve sadece kıkırdayarak ortamın tüm enerjisini değiştirdiğinde bundan hoşlanıyordum.
Fakat bir noktada bedenim daha farklı tepkiler vermeye başladığında ve bu beni rahatsız bir duruma sürüklediğinde kendimi kötü hissetmeye de başlamıştım.
Geceleri gözlerimi tavana diktiğimde Hoseok'un yerinde olmayı hayal eden bir tarafım vardı. Jimin'in hiç rahatsızlık duymadan dokunduğu kişi olmak istediğini bir şekilde bana göstermeye çalışan bilinçaltımla korkunç bir kavgaya girişim de bu noktada başlıyordu. Yamalı koltukta kardeşim ve Taehyung arasında sıkışmış bedenin benimle de o kadar yakın oturmasını istiyordum. Evime gelip büyükannemle tanışmasını, belki yatıya kalmasını ve benimle yatağımda, hemen yanımda oturmuşken aldığımız filmleri izlemesini.
Park Jimin'in kıkırtıları dahil olmak üzere tüm o şahane detaylarıyla yalnız kalmak ve her şeyi kendime saklamak istiyordum ve bunu kendime itiraf edişimin şehirden kasabaya döndüğümüzden bugüne kadar geçen bir hafta da mı yoksa aylar önce Hoseok'un beni çağırdığı markete girip o nefret ettiğim taburede oturan kızıl saçlı çocuğu gördüğümden beri mi süregeldiğini çözemiyordum.
Yine de artık daha emindim.
Ve sanırım bu yüzden şimdi bu kadar gergindim.
Büyükannemle amcam hakkında girdiğimiz derin bir kavganın ardından evden çıkıp markete geldiğimde Jimin'in uyuyor olacağını bu yüzden kulübede biraz kestirebileceğimi düşünüyordum çünkü muhtarın arabası yarına kadar hazır olması adına bana emanet edilmişti. Anahtarları vardı ve birkaç saatliğine içinde kestirmek kulağa o kadar da kötü gelmiyordu. Jungkook Taehyung'da yatıya kalıyor olmasa bana asla müsaade etmezdi ama henüz hiçbir şeyden haberi olmadığı için bu saatte evden çıktığımı da bilmiyor olmalıydı.
Elbette bilmeyen bir diğer isim Jimin'di ve beni beklemediği her halinden belliydi. Gittiğimde kulübenin ışıklarının yanmasının asıl nedeni de buydu. Jimin gece yarısından sonra kimsenin gelmeyeceğine emin olsa gerek ki içinde uyumayı düşündüğüm arabanın kaputuna oturmuş yıldızlara bakarken elindeki sandviçini ısırıyordu.
Onunla yalnız kalmak.
Baekhyun ile gizli bir ilişkim olduğunda ve gece yarılarından sonra katın sol ucundaki lavaboda onu beklediğim günlerde karnımda belirsiz bir heyecan olurdu. Bu heyecanının sevgilim olduğunu düşündüğüm çocukla konuşacağım için mi yoksa kat görevlilerinin her an kontrole gelebileceğine karşı duyduğum korkudan dolayı mı olduğunu asla kestiremezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
louder than bombs : yoonmin
Fanficjimin kasabaya döndüğünde geride bıraktığından fazlasını bulacağını bilmiyordu