Episode 19

230 8 0
                                    

"Bir şeyi atlıyorum bir şey eksik ama ne olduğunu bilmiyorum..."

"Çok yoruldunuz Bay Jeon. Günlerdir bununla uğraşıyorsunuz. Bence bugün eve erken gidin ve güzelce dinlenin. Sizin zaten bu olayı çözeceğinizden adım kadar eminim ben."

"Belki de haklısın Jimin. Gerçekten çok yorgun hissediyorum."

Jungkook bakışları yanı başındaki Jimin'i bulduğunda gülümsedi.

"Ama eve gitmek istemiyorum. Evde daha da çok çalışasım geliyor. Uzun zamandır dışarıda içmedim. Eğer senin içinde uygunsa bana eşlik eder misin?"

Jimin'in bu teklifle kalbi maraton koşmuş gibi hızlanmıştı.

"Bu harika olur! Yani bende uzun zamandır dışarı çıkmıyordum."

Heyecanlı görünmemeye çalışarak (!) söyledi Jimin.
Jungkook onun tepkisine gülümseyerek elini omuzuna sardı.

"Peki, gidelim o zaman."

.

.

.

Flashback

"Park Jimin!"

"Burada!"

"Jeon Jungkook!"

"Burada!"

Diyen Jungkook'la istemsizce ona baktı Jimin.
Yoklama da isimlerinin art arda olması bile kalbini deli gibi hızlandırıyordu.
"Tam bir aptalım." diye düşündü kendi kendine.
Tam bu esnada bakışları onu bulup gülümseyen Jungkook'la mümkünmüş gibi daha da hızlanan kalbine lanet etti.
"Sanırım aptallıkla, aşk çok benzer şeyler Jeon..."

.

.

.


"Neden dedektif olmadığını anlamıyorum Jimin. Okulda çok başarılıydın. Bir sürü teklif aldığını da biliyorum."

İçinden "Çünkü senin yanından ayrılmak istemiyorum." diye geçirdi Jimin ama

"Dosya işleri bana daha çok uyuyor. Bilirsin ben biraz içine kapanık biriyim."

diyebildi sadece.

"Yani tabii ki mutlu olduğun sürece bulunduğun pozisyonun hiçbir önemi yok. Ayrıca birlikte çalışıyor olmamız beni çok mutlu ediyor."

Jimin utançla bakışlarını kaçırıp sojusundan bir yudum aldı.

"T-teşekkür ederim."

"Rica ederim. Bu arada bunu daha sık yapmalıyız. Yani bir yerlerde oturup bir şeyler içip sohbet etmek... Bunu özlemişim."

"E-evet, bende özledim. Liseyi anımsattı bana."

"Aynen. Keşke ilk senemizde tanışsaydık seninle. Ikimizin de farklı arkadaş ortamı olduğu için benimle konuşmak istemezsin diye düşünmüştüm. Malum lise ortamı biraz farklı."

"Bende öyle düşünmüştüm."

"Ben şuan hiçbiriyle görüşmüyorum bile. Peki ya sen?"

Bu esnada içtiği sojunun genzine kaçmasıyla öksürmeye başladı Jimin.
Konuyu açtığına bin pişmandı. Jungkook ise endişeyle hafifçe ayaklanıp sırtını sıvazlamıştı.


"İyi misin?"

"İ-iyiyim. Kusura bakma."

"Asıl sen kusura bakma. Sanırım bahsetmek istemediğin bir konuya değindim."

"H-hayır. Sadece şaşırdım. Yani biz biraz tatsızlık yaşadık denilebilir."

"Çok özür dilerim. Bilmiyordum."

"Sorun değil. Nereden bilebilirdin ki. Onlar bizden farklı bir lisedeydiler zaten."

"Bak ben gerçekten üzgünüm."

"Sorun değil dedim ya."

"Ama sen ağlıyorsun."

Jungkook'un soylemesiyle ellerini yüzüne götürdü Jimin ve ağladığını ancak o zaman idrak edebildi.

"B-ben gitmeliyim."

"Dur biraz. Bu halde mi?"

Yalpalayarak kalkan Jimin yüzünden korkuyla ayağa fırlayıp onu yakaladı Jungkook.
Jimin onu bir hışımla savurdu ama saniyesinde pişman olmuştu bunu yaptığına.

"Ö-özür dilerim. Lütfen peşimden gelme."

Restorandan dışarı fırlayıp hemen kendisini arabaya attı.
Biraz uzaklaştıktan sonra kenara çekip kafasını direksiyona gömdü ve kendini tutmayı bıraktı.
Bir an her şeyi anlatacak gibi olduğu aklına geldiğinde kendine lanet etti.
Bunu Jungkook'a söyleyemezdi. Kendisinin de arkadaşlarının da birer canavar olduğunu söylemeye çok yakındı o an ama yapamazdı.
O anıları zihninden, duyguları ise kalbinden söküp atmak istiyordu ama olmuyordu.
Ne kimseye anlatabiliyor ne de içinde tutabiliyordu artık.
Bilinci kapanmadan hemen önce kendi kendine fısıldadı Jimin.

"Bununla sonsuza dek yaşamak zorunda olmak... Bu senin lanetin Park Jimin..."

[M]urder // ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin