3

2.8K 129 25
                                    

Ağzım açık bir şekilde doktorun dediklerini dinliyordum.

"Gerçekten çok üzgünüm, çocuklarınız karışmış. Bu tamamiyle hastanemizin hatası..."

Çocuklarınız karışmış....

Bu iki kelime beynimde yankılanıyordu.

Başta Barlas söylediğinde imkan vermemiştim. Sadece bir yanlış anlaşılma sanmıştım. Haklıydı, lanet olsun ki haklıydı. Cengiz bey de karısı gibi dolu gözleri ile bana bakıyordu.

Birbirimizin hayatını yaşadığımız İdil ise iğrenç bir şekilde bu olaydan memnunmuş gibi sırıtıyordu.

Karşımda annem olduğunu düşündüğüm kadın göz yaşlarını tutamazken, asla bana sevgisini göstermeyen babam ve abim İdil'e şevkatle bakıyordu. Abim ayaklanıp İdil'e sarıldığında kaşlarım daha fazla çatılmıştı.

Annem... Yani üvey annem ben daha çok küçükken  öldüğünü söylemişlerdi. O burada olsaydı belki beni onlarla göndermezdi.

Ateş, Barlas ve bir kaç kişi daha yanıma yaklaştığında Ateş kolunu omzuma atarak beni kendine çekti.

"Abla ağlama lütfen. Bak hem çok çirkin oldun şu an. Silelim hadi göz yaşlarını bir daha akmasınlar."

Ağladığımın farkında bile değildim. Öğrendiğim şeylerden sonra beynim durmuştu. Ateş'e baktığımda onun da ağladığını gördüm. Elimin tersiyle onun gözyaşlarını silerken o da aynısını bana yapıyordu. Barlas da yanımda eğilip elimi tutmuştu. Yanıma biyolojik annem ve babam da gelmişti.

"Bak kızım, evet bu zamana kadar beraber olamadık. Birbirimizi tanımıyor olabiliriz ama bize bir şans vermen için her şeyi yaparım."

Cengiz beyin konuşmasının bitmesiyle vücuduma sarılan kollar bir olmuştu.

"Lütfen bizimle gel.  Bize hemen güvenmeyeceğini de biliyorum. Ama sadece bizimle gel. "

Eliyle göz yaşlarını sildi. Diğerlerine baktığımda onlarında umut dolu bakışlarını fark etmiştim. Üvey ailem normalde beni eve almazken şimdi öz kızlarının ben olmadığımı öğrendikleri için beni bırak eve almayı sokaklarının önünden bile geçirmezlerdi. Acar da kalmaya devam etsem daha 18'ime girmediğim için polislerle kapıya dayanabilirlerdi. Hem ona bunca zaman yeterince yük olmuştum.

"Bir şanstan kimseye zarar gelmez herhalde."

Hepsinin gözlerinin içi gülüyordu. Tebessüm edip ayağa kalktığımda benimle beraber kalktılar. Ateş bana sarılıp siyah bir minibüsün içine ilerlerken kolumu birinin tutmasıyla arkama döndüm.

"Sen benimle gel, eşyalarını almaya gidelim."

"Gerek yok, ben bir ara giderim o eve eşyalarımı alıp gelirim."

Daha fazla üstüme gelmek istememiş olmalı ki ısrar etmedi. 

"Hadi gel." dedi ve elini belime koyup beni arabasına yönlendirdi. Kapıyı açtı ve geçmem için eliyle içeriyi işaret etti. Hızlıca arabaya bindim ve ona izin vermeden kapıyı kapattım. Kemerimi taktıktan sonra kafamı cama yaslayıp gözlerimi kapattım. Barlas'ın bakışlarını üzerimde hissetmemle yerime daha çok sindim.

Bundan sonra ne olacaktı? Resmen hayatım bir günde tepetaklak olmuştu. Daha yeni tanıştığım insanların evinde kalmaya gidiyordum. Buna mecburdum. Onları daha yeni tanısam da benim öz ailemdi.  

"Ben, Bartu. Barlas'ın bir küçüğüyüm."

Birinin konuşmasıyla arabada yanlız olmadığımızı fark ettim.

BorhanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin