on ikinci seans

2.2K 349 88
                                    

Jeongguk genç adamın elinde tuttuğu resim defterlerine bakarken oldukça garip duygular içerisindeydi. Garip diye nitelendiriyordu çünkü adını dahi öğrenmeye fırsatı olmadığı bu adamı görmek nedendir bilinmez, ona iyi geliyordu. Garip diye nitelendiriyordu çünkü bu genç adamın o güzel elleri, yer yer yanmış resim defterlerini tutarken tir tir titriyordu şimdi. Jeongguk'un yatağının kenarına oturmuştu Taehyung. Gözü karşı taraftaki boş duvardaydı. Öyle acı dolu bir ifadeyle bakıyordu ki o duvara, küçük olan kendi kabusundan sıyrılmak ve uyandırmak istiyordu onu. Ne kadar süredir bu şekilde oturduklarını bile bilmiyordu, bildiği tek şey Taehyung'un geldiğinden beri oldukça kötü bir hâl içinde olduğuydu.

Elini usulca Taehyung'un kucağında buruşturduğu defterlerin üzerindeki parmaklarına götürdü. Genç adam bu temas içeren hareketle irkilerek döndü küçük olana. Göz bebeklerine kadar titrerken minik bir tebessüm bahşedildi Jeongguk'tan kendisine. Beceriksiz bir gülümsemeydi bu, kendisine yetemezken karşısındaki adamı böyle görmeye dayanamadığını gösteriyordu titreyerek kıvrılırken.

Resim defterlerine baktı Jeongguk. Dudaklarındaki kıvrım, ceylan gözlerindeki aciz ifadeye meydan okuyarak daha bir büyüdü. Taehyung önce defterlere ilgiyle bakan iri gözlere, ardından elindeki yanık defterlere baktı. Küçük olanın onlara bakmak için yansıttığı hevesini gördüğünde aldığı tüm riskler yüreğine oturdu. Defterleri daha bir sıkı tutup onları almasını engelledi.

"Bu-bunlar çocuklarımın sana sunduğu cennetlerden değil Jeongguk." diye fısıldadı boğazındaki yumru her kelimesinde daha da büyürken. Öyle ki adını söylediği kısımda acı o kadar artmıştı ki daha çok acıtacağını bilmesine rağmen yutkundu.

"Bunlar... Bu-bunlar..." Taehyung konuşmaya çabaladığı her saniye nefes alamadığını fark ettiğinde bir süre sustu. O an konuşamadığı için bir çığlık bırakmak istedi odaya. Çok zordu, Tanrı biliyor ya Taehyung için tam şu anda her şey o azap dolu anlara dönüş yapmışcasına korkunç ve katlanılmazdı. Yeniden kapana kısıldığını hissediyordu. Yeniden boş duvarlar üzerine üzerine geliyordu sanki. Merdivenlerden bir tıkırtı dahi yükselse krize kapılabilirdi, yanındaki cılız çocuğa yeni bir travma daha yaşatabilirdi lakin istemiyordu Taehyung.

Cennetine onu hak ettiğini göstermeden yanına varmak istemiyordu.

"Benim çilem..." diye başladı yeniden lafa. Derin bir nefes aldı, ağlamamak için kirpiklerini titrekçe kırpıştırdı. Çabasının sonuç vermeyeceğini bile bile kendisine hakim olmaya çalıştı.

"Benim çilem daha okuma yazmayı bilmezken başladı. Ben de... Ben de çizdim işte. Sanki yaşaması yeterince ağır değilmiş gibi, acılarım hâlâ tenime vururken sabahına çizdim her şeyi. Bi-bilmiyordum çünkü başta bana yap... Ba-bana ya..."

Taehyung'un tüm enerjisi anıların hançeriyle üzerinden çekilirken bir hıçkırık yükseldi kabuk bağlamış, zedeli dudaklarından. Ağlıyordu işte, bu kadardı. Tüm çıplaklığıyla Jeongguk'un yanına oturmuş, cehenneminin tapularıyla sığınmıştı sinesine. Islak kirpiklerinin altından baktı Jeongguk'a. Ona iyi hissettirmek için minik dudaklarına yerleştirdiği tebessümün soluşuna anbean şahit oldu. Bencillik ettiğini düşündü. Kendi derdini daha yeni yeni toparlanmaya başlamış bu yaralı çocukla paylaşmanın, onu bu yükün altına sokmanın doğru olmadığını düşündü.

Peki Taehyung'u kim düşünecekti?

"Her şeyimi aldılar Jeongguk... Beni, Kim Taehyung adındaki fakir, kimsesiz bir çocuğu öldü göstererek her şeyimi elimden aldılar. Annemi, özgürlüğümü, çocukluğumu... He-hepsini aldılar elimden. Aldıklarının yerine de bitmek bilmeyen bir azap koydular. Bir tek, bir tek defterlerimi almadılar benden. Korkaklardı çünkü... Bakmayı geçtim, gözlerinin değmesinden bile korkarlardı biliyor musun? Bana yaşatılan her şeye yumdukları gözleri o kadar korkaktı ki, acılarımdan bile korktu onlar."

Taehyung için için ağlarken korkuyla baktı Jeongguk'a. Kendisi gibi ağlayan küçüğü gördüğünde parmaklarının üzerinde donakalmış kemikli elleri sıkı sıkı tuttu. Acısıyla gülümserken titredi dudakları.

"Se-sen de korkar mısın Jeongguk?" diye sordu suçlulukla. "Sen de göz yumar mısın, kapatır mısın onları, gözlerinin ardında bırakır mısın cennetine sığınmak isteyen bu adamı?"

Jeongguk'un soğuk elleri, Taehyung'un sıcak ellerinden sıyrıldığında büyük olanın gözleri hayal kırıklığıyla kapandı, bir damla daha süzüldü pınarından. Cenneti bile acılarını kabul etmemişti, yurtsuz kalmıştı o an. Ölmek istedi, bir cennetinin olamayacağını düşünüp uğruna yaşamaya devam ettiği amacının o an yok olduğunu idrak etti.

Fakat sonra, kucağındaki defterler ağır ağır çekildi.

Jeongguk içli içli ağlamaya devam ederken tek bir mimik dahi oynatmadan, Taehyung'un bir umutla kendisine bakan gözlerine yenilmemeye çalışarak aldı defterleri. Konuşmadı, konuşamadı ama söyledi. Duydu Taehyung o an her daim duymak istediği sessiz fermanı. Yıllardır yüreğini acımasızca ezen yükten bu sessiz fermanla kurtuluverdi. Zira Jeon Jeongguk kabul etmişti.

Çocuk Jeon Jeongguk, çocuk Kim Taehyung'u anılarıyla, acılarıyla birlikte, korkmadan buyur edecekti cennetine...

***

seans gelişimi:

destek bireyi seans süresi sona ermeden görüşmeyi sonlandırdı

detay verilmedi

justicia de iris | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin