son söz, af ve teşekkür

2.6K 240 101
                                    

Merhabalar...

Uzun olacağını bildiğim bu lafa nasıl başlayacağımı yine ve yine bilmiyorum. Açık konuşmak gerekirse her daim okuyucularımla bölüm öncesi uzun uzadıya sohbet eder, yeri geldiğinde gülüşür, yeri geldiğinde ağlaşırım. Üzülerek söylemeliyim ki bu kurguda bunu yapamadım. Size nasıl olduğunuzu, bir derdinizin olup olmadığını, gününüzün nasıl geçtiğini, kurgu hakkında takıldığınız bir yerin varlığını soramadım. Çekindim, sizi haddimden fazla üzdüm korkusuyla çok çekindim hem de.

Kötü sonla biten hikayeleri okuyamayan birisiyim. Kaldıramam ve üzülürüm diye çekinirim, bu yüzden de genel olarak güldürmeye yönelik kullanmışımdır kalemimi. Eğer beni diğer kurgularımdan tanıyanlarınız varsa bilirsiniz, ben üzücü bir anı sadece iki paragraf yazmış olsam bile peşinden iyi hissetmeniz için uğraşır, komik olduğunu düşündüğüm bir an iliştiriveririm hemen arkasına. Çoğu kurgum mizah kategorisine girer, dünyanın derdi ve tasasından sıyrılmaya, sizi de kendimle birlikte o irili ufaklı dert ve tasalarınızdan sıyırmaya çalışırım. Kimsenin yüreğine yük koymak istemem, istemezdim.

Ne yazık ki koydum.

Size iki çocuğun vebalini yükledim ben. Kendimle birlikte sizi de ağlattım, belki sizi bilinçlendirmeye çalışırken daha çok batırdım her şeyi, karamsarlığa ittim, kötü hissettirdim. Sizi okumaktan bile çekineceğiniz acılarla yüzleştirdim, en azından bunu denedim, hedef belirledim. İtinayla uyardığım için içim ferah, alnım ak yazmam gerekiyor bu yazıyı ama ben yine de rahat edemedim. İşte bu yüzden bir af bırakıyorum buraya, her birinizden, her birinizin akan gözyaşından, burulan güzel, merhamet yükü kalbinden tüm içtenliğimle özür diliyorum.

Bir yandan öyle huzurluyum ki... Öyle bir kıvanç var ki içimde sizinle bu iki çocuğun acısına ortak olduğum için, herkese göstermek istiyorum onların çektiği acıları, herkes duysun, siz de paylaşın, haberlerde yarım dakikasını ayırıp okuduktan, izledikten sonra üzülen fakat acısını hissedemeden bir diğer habere geçen herkese duyurun istiyorum. Diğer yandan kimse okumasın, kimse üzülmesin, okuduğunuz sizde saklı kalsın istiyorum. Bilinçlenmek, bilinçlendirmek için bu acıyı bu kadar açık bir şekilde betimlemene gerek var mıydı İrem diye soruyorum kendime. Ya kalemin o kadar da kuvvetli değilse, ya sen sandığın, istediğin gibi yansıtamamışsan içinden geçenleri, bu da bir vebal değil mi diye kızıyorum için için. Ama yaptım işte, yazdım, yayınladım, paylaştım. Ağladım, ağlattım ve buradayım.

İstemezdim böyle bir kurgu yazmayı, istemezdim dünyada böyle bir acının var olmasını, keşke sadece gülen yüzünü göstermekle kalsaydım ama mecbur bırakılmış gibi hissediyorum. Bir itirafta bulunayım size, çocuklarla aram iyi olmadı benim hiçbir zaman. Onlarla oynamaya hevesli olmadım, onları görüp şirin sesler çıkararak güldürmeye çalışmadım. Çok alakasız bir anım var belki ne alaka diyebilirsiniz ama anlatmak istiyorum. Bundan dört beş sene önce, lise son sınıfta resim dersinde test çözüyorduk bir gün. Sınıfa hocanın dört-beş yaşlarındaki oğlu geldi. Gerçekten çok şirindi. Herkes peşinde pervane oldu, kucaklamaya çalıştı, yanaklarını sıktı. Ben heves etmedim. Bir tebessüm edip test çözmeye devam ettim. Resim çizmek istediğini söyledi annesine ama resim dersi işlemediğimiz için kimsede araç gereç yoktu tabii. Benim o sıralar fosforlu Stabilo kalemlere takıntım vardı, renk renk kalemlere sahiptim. Çocuğa seslendim, "bak," dedim, "bende bu kalemlerden var istersen kullanabilirsin." Çocuk sinirli sinirli geldi aldı kalem kutumu masama vurdu, her şeyi çevreye saçtı, sonra da hocanın yanına gitti. Şok olduk sınıf olarak. Annesi sordu neden böyle bir şey yaptın diye. "O bana gülümsemedi bile istemiyorum ben onun kalemlerini." dedi. Hem üzüldüm, hem güldüm o gün. Şımartılmış çocuklara tahammülüm olmadığı, bunu pedagojik olarak sağlıklı bulmadığım için genel olarak çocuklara mesafeli yaklaştım ben. Onlar da ketum kişiliğim yüzünden beni sevmedi, olsun, o güzel canları sağolsun...

Gel gelelim, bir çocuğun gülme sebebi olmadığım gibi; ağlama, acı çekme sebebi de olmadım hiçbir zaman. Ben çocukları güldüremesem, bekledikleri ilgi ve sevgiyi veremesem bile onlara garez duymadım, onlara kin beslemedim, onlardan iğrenmedim, şiddet uygulamadım, onlara bir yetişkin gözüyle bakmadım. Bir çocuğun ağlama, acı çekme sebebi olmamak için onlara abartı bir sevgi duymanıza, her gördüğünüz çocuğa ayılıp bayılmanıza gerek yok. Çocuk olduğunu bilmeniz yeterli oluyor. Lakin bu korkunç dünyada bir çocuğun çocuk olduğunu unutan çok fazla insan müsfeddesi var. Ben edebi yazım sanatlarını kullanarak daha fazla etkilenmenize yol açmış olabilirim ama duymadığımız kim bilir kaç çocuk Jeon Jeongguk, kaç çocuk Kim Taehyung vardır hiç uzun uzadıya düşündünüz mü? İçinizi daha fazla karartmayı gerçekten istemiyorum ama burayı yaşanması gereken bir yer olarak görmekten vazgeçen kaç küçüğün gözlerindeki ışığa el konulmuştur? Bilmiyorum, ama ben korkuyorum. Sadece ikisini yazdım, sadece iki çocuğu yazdım ama hâlâ eziliyorum sizi de altına aldığım bu yükte.

Çok buruğum, çok üzgünüm. Kim Taehyung'a cenneti doğaüstü bir şekilde verebilmenin burukluğu bu. İsterdim ki bu denli acılara maruz kalan bir çocuğa ruhunu teslim etmeden, dünyadışı bir cennet vadetmeden gerçek bir teselli, gerçek bir kurtuluş verebileyim. Ama veremem, veremeyiz, kimse veremez. İstismara uğramış bir çocuğa ondan alınanları geri veremezsiniz. İstirmarı uygulayan insan müsfeddesine aynı acıları yaşatmaya çalışsanız dahi bir masumun çektiği acıyla bir suçlunun çektiği acı bir olmaz.

Buraya kadar okuyan herkesten müteşekkirim. Beni kurgu dışında da yalnız bırakmadığınız için çok teşekkür ederim. Fikirlerinizi önemsiyorum, buraya kadar sıkılmadan, usanmadan okuyan her bir güzel okuyucumun bu kurgudan ne çıkardığını, onda nasıl bir etki bıraktığını elbette ki merak ediyorum. Çok bir şey de istemiyorum sizden; kendinizi, fikirlerinizi benden saklamayın yeterli. Zaten bu acıyı benimle paylaşmış olduğunuzu bilmek bile benim için o kadar özel ve değerli ki...

Hepinize bir kez daha teşekkürü borç biliyorum. İki kırgın çocuğun acılarıyla sızlayan yüreğinizi ve yaşlı gözlerinizi kokulu kokulu öpüyor, bu kurguyla birlikte aramızda oluşan o özel bağın gücüyle size veda ediyorum.

Kendinize ve çocuklara çok iyi bakın!

Kendinize ve çocuklara çok iyi bakın!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
justicia de iris | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin