Jeon Jeongguk.
Bomboş bakan ceylan gözlerinin ardında cennetlerin en güzelini barındıran Jeon Jeongguk.
Taehyung'un vuslat hasretiyle yanıp tutuştuğu, memleket kokulu Jeon Jeongguk.
Yaralı Jeon Jeongguk.
Kanadı kırılmış Jeon Jeongguk.
Daha on dört yaşında bir eteğe olan merakı yüzünden hayatı karartılan Jeon Jeongguk.
Yetim Jeon Jeongguk.
Kimsesiz Jeon Jeongguk.
Kabuslarına esir düşen Jeon Jeongguk.
Aynalara meydan okuyan, yüreğini onlardan sakınmayan sırma saçlı Jeon Jeongguk.
Cesur Jeon Jeongguk.
Taehyung'un dilini döndürüp de ne denli güzel olduğunu söyleyemediği Jeon Jeongguk.
Bir çocuk, Jeon Jeongguk...
Bir çocuktu, acılarıyla büyütüldü. Hüzün katığı, yaralar aşı oldu. Kimse görmedi onu, kimse duymadı, kimse elini uzatmadı. Gördüğünü, duyduğunu, elini uzattığını düşünen kişiler bile bir yanılsamanın esiri olduklarını bilemediler. Sadece Taehyung gördü onu, sadece Taehyung duydu, sadece onun boyalı elleri uzandı küçüğüne. Saçlarındaki bitlerine, tenine işlenmiş pis kokusuna kadar sevdi onu. Tepesinden tırnağına, hayalinden zahirine, gecesinden gündüzüne kadar sevdi Taehyung Jeongguk'u. Dünyevi değildi aşkı, solup gitmiş bir ömre sığamazdı. Başkaydı, bambaşkaydı.
İşte bu yüzdendir ki, toparlanamaz sandılar. Taehyung'un, onun gözleri önünde kendi canına kıymasını yediremediler. Gerek var mıydı diye sordular. Onu iyileştirmek için gecesini gündüzüne katmışken, onu hayata bağlayan yegâne unsur olmuşken yanından uçup gitmesini her daim yadırgadılar. Bunun bir veda değil de, en büyük aşıkların visali olduğunu bilemediler.
Fakat Jeongguk bildi.
O korkunç silah sesleri yükseldikten sonra oluşan karmaşanın, çığlıkların içinde bildi Jeongguk. Kim Taehyung cehennemine veda ederken, cansız bedeni o çatıda kanlar içinde yığılıp kalırken gözlerini kapamaya çalışan hemşiresine, ona ağlayarak gitmeleri gerektiğini söyleyen Bay Shin'e rağmen durdu. Gözleri doldu, her bir parçası savruldu. Gülümsedi titreyen dudaklarıyla. Yılların biriktirdiği ağır yükle ezilmiş yüreğinden kopup giden hüzünlerle birlikte gülümsedi. Bir bahar vardı şimdi içinde tatlı meltemiyle esen.
"Hoşgeldin," dedi.
"Seni bekliyordum..."
O tatlı meltem bir kez daha salınırken içi huylandı. Kıkırdamak istedi midesinden gözlerine yükselen bu kıvrıma, lakin mecâl bulamadı. Derin bir nefes çekti içine. Misk-i amber kokularıyla doldu ciğerleri. Jeongguk, temastan dolayı kriz geçirmesini göze alarak onu kucaklayan ve binlerce insanın arasından sıyırarak terapi merkezine götürmeye çalışan Bay Shin'den bir gram dahi rahatsız olmadı. Hissetmiyordu ki yaşlı adamın dokunuşunu, değmiyordu elleri ona. Kimse dokunamazdı artık Jeongguk'a. Tepeden tırnağa Taehyung sarmıştı dört bir yanını. Biliyordu Jeongguk, buradaydı. Benimlesin demişti.
Onunlaydı...
Bay Shin'in kollarında, zayıf bedeniyle bir ölü misali hareketsizce dururken gözlerinden süzülen yaşlarla gökyüzüne baktı Jeongguk. Bir güz sabahına inat aydınlıktı gök şimdi.
"Görüyor musun?" diye sordu. Korkunç hengamenin içinde cılız sesini sadece kendisi duyuyordu. Son silah sesini duyduğu andan beri varlığını her bir hücresiyle hissettiği o ılık meltem kalbine indi, uçup giden acıların bıraktığı boşluğa yerleşti. Öyle bir huzurdu ki bu, belki de son defa üzüldü Jeongguk. Bu huzura ulaşamadığı her an için, her anı için üzüldü. Bilinci kapanırken son bir damla süzüldü kirpiklerinden kopup yanaklarına. Gök bile gözlerinin altına sığındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
justicia de iris | taekook ✓
Fanficyerini dolduramadığım bir kelime var jeongguk. dilim lâl oldu, söyleyemem sana ne denli güzel olduğunu... @valerietkk 🖤 3 1 0 7 2 1