Taehyung yanağını Jeongguk'un uyluklarına yaslamış, yanındaki makineden yükselen stabil sesin ritmiyle parmaklarını dokunduruyordu yatağa.
"Çok mu yıprattım seni?" diye sordu masumane bir suçlulukla.
Uyutulan bedenden bir tepki alamayacağını bile bile bekledi. Bir mucize olsun da Jeongguk uyansın, onu affettiğini söylesin diye bekledi. Fakat küçük olan ağır bir atak geçirmişti. Yeni bir krize sebebiyet vermemek için kontrollü bir şekilde uyutuluyordu. Zaten uyutulmasa izin vermezdi ki Taehyung'un uyluklarında yatmasına. Büyük olanın yorgun gözleri tükenmişlikle kapandı.
Dayanamıyordu artık.
"Ne zaman kavuşacağım cennetime ben Jeongguk, gücüm kalmadı artık..."
Bir müddet öyle yattı Jeongguk'un dizlerinde. Buraya nasıl geldiğini bile bilmiyordu. Sakinleşmesi oldukça uzun sürmüştü. Şimdi ise darmadağındı. Saçları tamamen birbirine karışmış, kirpik dipleri kanlanmıştı. Her daim parıl parıl parlayan gözlerine anıların yorgunluğu sinmiş, feri sönmüştü.
Biçare hâlde kaldırdı başını Jeongguk'un dizlerinden. Huzursuz bir uykuya ev sahipliği yapan, kılcallanmış göz kapaklarına baktı. Keşke görebilseydi gözlerini, beklemek daha zordu onlardan uzakken. Gözlerini açmayacağını kabullendiğinde istemeye istemeye ayağa kalktı. Sandalyeye bıraktığı ceketini aldığı sırada çöp kovasına takıldı gözü. İris çiçeğini o hâlde gördüğünde bir kez daha pişmanlığının esiri oldu. Çiçeği nazikçe çıkarıp kenara koydu. Kökünün tuttuğu toprakla birlikte çekmeceden çıkardığı karton bardağın içine yerleştirdi. Zedelenmiş narin yapraklarını özür dilercesine sevdi Taehyung, gözleri dolu doluydu.
"Özür dilerim." diye fısıldadı sessiz bir hıçkırık dudaklarından yükselirken. Acı her yerdeydi.
"Özür dilerim..."
Çiçeği komodinin üzerine bıraktıktan sonra derin bir nefes aldı. Bu sırada kapı açılmış, içeri giren bedeni gördüğünde gözlerindeki yaşları hızla silmişti.
"Taehyung, burada ne işin var?"
Bilmiyordu, ne işi vardı ki Taehyung'un sahiden burada? Tek amacı Jeongguk'un duruşma gününe kadar konuşabilmesini sağlamaktı, başka ne işi olabilirdi ki?
"Çiçek..." diye mırıldandı baş parmağıyla arkayı işaret edip.
"Çiçek için geldim."
Cennetimden özür dilemeye geldim.
Müdür Shin şüpheyle baktı genç adama. Yine de sorgulamadı.
"Aslında seni görmem iyi oldu. Bir sonraki seansı iptal ediyorum Taehyung. Jeongguk yeterince yıprandı. Biraz din-"
Sözü genç adamın isyanıyla kesildi.
"Ne demek iptal ediyorum? Bay Shin, siz ne dediğinizin farkında mısınız? Bir ay kaldı duruşmaya, kaybedecek bir günümüz bile yok!"
Taehyung hiddetini içinde korumaya çalışıyordu lakin bu çok zordu. Bay Shin yaşının verdiği olgunlukla buruk bir ifadeyle gülümsedi.
"Bugün onu çok yıprattın. Sana ve yaşadığın her şeye saygım sonsuz, lakin bir anlaşma yapmıştık. Bana kendi travmanı bu seanslara yansıtmayacağına dair söz vermiştin. Sen bugün Jeongguk'un gözleri önünde kriz geçirdin Taehyung. Bunun tekrarlanması onu eskisinden çok daha fazla yıpratacaktır. Buna izin veremem."
Genç adam yorgunca kapattı gözlerini.
"Seanslar sırasında Jeongguk ile baş başa olacağımıza da siz söz vermiştiniz Bay Shin." diyerek terslendi belli belirsiz.
Müdür anlamadığını belli edercesine kaşlarını çattı. O an Bay Shin'in içeri giren hemşireden haberi olmadığını anladı Taehyung. Derin bir nefes alıp yüzünü sıvazladı yorgunca.
"Pekâlâ." dedi yaşlı hemşireyi zan altında bırakmamak için. Ceketini üzerine geçirip gitmek için hazırlandı.
"Siz nasıl isterseniz öyle olsun Bay Shin."
Bunca yıl acılar içinde bekledim ben cennetimi, varsın biraz daha bekleyeyim...
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
justicia de iris | taekook ✓
Fanficyerini dolduramadığım bir kelime var jeongguk. dilim lâl oldu, söyleyemem sana ne denli güzel olduğunu... @valerietkk 🖤 3 1 0 7 2 1