"Lütfen içeri hemen girmeyin çocuklar. Öncelikle kontrol etmeliyim tamam mı? Misung, tırnaklarını yememelisin. Hey Soojin, küpelerini görmemiştim, çok beğendim! Evet çocuklar! Şimdi beni burada bekleyin tamam mı? Eğer kapı açılırsa yavaşça içeri girin. Çok gürültü yapmazsanız sevinirim."
Taehyung her zaman ıssızlığından yakındığı bu kata hayat getiren çocuklarının meraklı ve sabırsız gözlerine son kez baktıktan sonra kendisi için aralanan kapıdan içeri girdi ve kapıyı kapattı.
Gergindi.
Belki Jeongguk şimdiden rahatsız olmuştu gürültüden, belki de Taehyung'un çocuklarını görmek ona sandığı kadar iyi gelmeyecekti. Hafif hafif pişman olmaya başlamıştı bile, lakin yine de çekingen adımlarla ilerledi. Kafasını öne doğru uzatmış, seslerin kaynağına bakmaya çalışan Jeongguk çocuk sesi duyduğundan eminken karşısında sadece onu her hafta ziyarete gelen adamı gördüğünde sorgularcasına baktı ona.
"Şey..." diye kem küm etti Taehyung. Oldukça utangaçtı. Eliyle kapıyı işaret etti.
"Sana çocuklarımı getirdim."
Jeongguk garip bir ifadeyle kendisine bakmaya devam etti. Oldukça genç gözüküyordu oysaki. Nedendir bilinmez, evli olabileceğini bile düşünmemişti. Taehyung onun bu garip ifadesini gördüğünde telaşla ellerini salladı.
"Ha-hayır! Çocuklarım derken, yani çocuklar benim değil. Hayır benim çocuklarım da, ben doğurmadım! Amaaan, öğrencilerim yani!"
Jeongguk anladığını belli edercesine gözlerini kırpıştırdı lakin bu telaşlı genç adamın onları buraya neden getirdiğini anlamamıştı. Taehyung onun iç sesini duymuş gibi konuşmaya başladı.
"Sana hediyelerini sunmak için geldiler. Onlara sürekli seni anlatıyorum biliyor musun? Diyorum ki, kocaman gözleri size ilk bakışta boş gelebilir, lakin evrenin oluşumundaki gibi bir patlama bekliyor galaksileri barındırmak için!"
Taehyung bir süre hevesle Jeongguk'a baksa da, sessiz ve bunu istemeyen bakışları gördüğünde usulca omuzlarını indirdi. Kendini olumsuz bir cevaba hazırlamıştı lakin yine de bir umut kabul etsin istiyordu. Jeongguk'un yorganı tamamen üstüne çekerek içeri gömüldüğünü gördüğünde, aslında sorunun çocukları görmek istememesi olmadığını anlayıverdi. Mahzun bir tavırla indirdiği kaşları havalandı. Seri adımlarla Jeongguk'un yanına adımlayıp kafasına kadar çektiği yorganı hafifçe sıyırdı. Karşılaştığı buruk manzarayla birlikte tıpkı Jeongguk gibi doldu gözleri. Yine de gülümsedi, tüm anlayışıyla gülümsedi hem de.
"Sen kendini pis hissedebilirsin, lakin onlar bunu sorun etmez Jeongguk. Onları böyle yetiştirmedim. Onlar için pislik kavramı kötü bir koku veyahut paçoz bir görüntü değil."
Jeongguk kendi pis kokusunu almamak için tuttuğu nefesinden dolayı hafifçe kızaran suratıyla, kirpiklerinin altından dolu gözlerle baktı genç adama. O boş gözlerde belki de ilk defa bir anlam vardı. Gerçekten bunu sorun etmezler miydi, nasıl bu kadar güzel yetiştirebilirdi ki toy bir adam çocukları?
Taehyung usulca başını salladı söylediklerini tasdiklemek için. Ardından küçük olanın derin bir nefes alıp burnunu çekmesini ve elinde sıktığı kumandanın tuşuna basarak kapıyı aralamasını onunla gurur duyduğunu belli eden bir tebessüm ile izledi.
Sonra o küçük, ışık almayan, pis kokulu hastane odasını çocukların dünyaya bedel cıvıltıları doluverdi.
Aslında sessiz olmaya çalışıyorlardı, lakin bu oldukça zordu, olgunlukla ne kadar erken tanışmış olurlarsa olsunlar çocuktular işte, merak dolu parlak gözleriydi onları çocuk yapan. Ses çıkarmamak isterken daha çok gürültü yapmalarıydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
justicia de iris | taekook ✓
Fanfictionyerini dolduramadığım bir kelime var jeongguk. dilim lâl oldu, söyleyemem sana ne denli güzel olduğunu... @valerietkk 🖤 3 1 0 7 2 1