"Afra hadi be kızım seni bekliyorum yarım saattir!""Geliyorum hemen."
Zincir bilekliğimi de taktıktan sonra artık hazırdım. Sena'yı daha fazla bekletmeden aşağıya indim.
"Ben de sorguluyordum 2 saattir napıyor bu diye, sanat yapmış gelmişsin. MaşAllah sana yavrum!" sırıtarak kurduğu cümlelere karşı kahkaha attım.
"Bana diyene bak, bu gece de Çağlar'ı ziyarete gidersin hastaneye. Fenalaşırsa falan." cümlemin sonunda gülerek göz kırpmıştım.
Sena bana kısa bir bakış attıktan sonra sırıtarak ceketini giymeye başlamıştı. Ben de ayakkabılarımı giydikten sonra aynada kendimi süzmüştüm.
Koyu kırmızı, göğüs hizası dantelli, sırtımdan kalçamın hemen üstüne kadar açık ve derin dekoltesi olan bu kısa elbise gerçekten çok şıktı. Bilek hizası inci boncuklar ile kaplı olan kısa topuklu ayakkabımda kombinimi güzel bir şekilde tamamlamıştı.
"Özgeler geçmiş mekana, hadi bizde gidelim artık." Sena'nın konuşmasıyla bakışlarımı ona çevirdim ve kafamı sallayarak dışarıya doğru ilerledim.
Arabaya bindik ve Sena'nın arabayı çalıştırmasıyla konuşmaya başladım.
"Sena bu Çağlar konusunu anlamadım ben, hoşlanıyor musun sen ondan?" sorduğum soruyla bakışlarını titrek bir şekilde yola çevirdiğinde konuşmaya başladı.
"Bilmiyorum, çok cana yakın ve samimi davranıyor. Ayrıca çok hoş birisi, kafam karışık Afra." direksiyonu tutan elleri de titremeye başlayınca sorumun cevabını çok iyi bir şekilde almıştım.
"Ben anladım seni, zamanla tanıdıkça kafandaki soruların cevabını bulacağına eminim akışına bırak ve sakin ol. Sadece soru sordum." son cümlelerimi söylerken gülüyordum. O da titreyen ellerini yeni fark etmiş olacak ki derin nefes alıp sırıtmıştı.
Aradan geçen 20 dakika sonunda mekana yaklaşmamıza az kalmıştı. Sena yarım ağız sırıtarak bana bakmaya başladığında kafamı ne oldu dercesine salladım.
"Özge'nin doğum gününü kutladığımız gece, sen Merih'e gitmişsin. Bulantı veya halsizlik var mı kuzum?" sorduğu soru karşısında birkaç saniye boş boş yüzüne baktım.
Sonunda ne ima ettiğini anladığımda yalancı bir sinirle ona bakmaya başladım."Sena saçma saçma konuşma, canımı sıkma benim. İma ettiği şeye bak terbiyesiz seni."
"Bir zamanlar Merih'in dudakları hakkında 2 saat konuşuyordun. Abuk subuk benzetmeler yapıyordun çocuğa. Ben de ilk baş başa kaldığınız gece değerlendirirsin sandım ne var bunda Allah Allah." söylediklerine göz devirirken dalga geçer bir sıfatla beni taklit etmeye başladı.
"Ulan Demiral, dudakların bir şarap misali ve ben doya doya içip ömrümün sonuna kadar sarhoş kalmak istiyorum."
"Şuna bak dalga geçiyor bir de, Sena sus sinirlendirme beni!" kahkahasını bitirdikten sonra konuşmaya başladı.
"Gerçekten olmadı mı bir şey?" meraklı bir şekilde sorduğu soruya cevap verdim.
"Bir şey olabilir miydi sence? Ona aşık olabilirim ama gururlu bir insanım. Hâlâ birçok şeyi kendi içimde bitirmiş değilim."
"Sadece uyudunuz mu kızım? Hiç konuşmadınız mı?"
"Konuştuk tabi, pişman olduğunu, beni istediğini ve her şeyi düzelteceğini söyledi. Ha bir de Hazal anlık bir hevesmiş onun için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia | Merih Demiral
General FictionQuerencia : İnsanın kendini en güvende, en güçlü ve evinde hissettiği yer. ‧͙⁺˚*・༓☾ ☽༓・*˚⁺‧͙