Elbisem hala üzerimdeydi. Tabi uçları çamur olmuştu. Ama hala güzel gözüküyordu, galiba sadece kendimi kandırıyordum. Arif abi önden yürüyordu bende hemen arkasından. Güneş daha batmamıştı. Hava turuncu ve mavi karışımıydı, tabi turuncu daha ağır basıyordu. Güneş ışınları Arif abinin yüzüne vuruyor, rüzgar saçlarını okşuyordu. Gerçekten çok tatlıydı. Yavaş yavaş sona doğru geldiğimizi hissediyordum. Mutluydum. Hiç olmadğım kadar. Özgür hissediyordum kendimi, güvende hissediyordum. Güneş yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Arif abi ile bir ağacın altına oturduk. İkimizde çok yorulmuştuk. Arif abi kafasını ağaca yasladı ve manzarayı izlemeye başladı.
Bende kafamı ağaca yasladım ve manzaranın keyfini çıkarmaya başladım. Sessizliğimiz çok uzun sürmedi.
Arif: Kaç gün oldu be. Sadece sayılı günümüz kaldı. Ama burada oturmuş manzaranın keyfini çıkıyoruz. Korkmuyor musun? Ya zamanında yetişemezsek.
Masal: Korkmaz olur muyum hiç? Korkuyorum hemde çok korkuyorum. Ama ailemi kurtaramasam bile, Burada bir ailem daha var.
Arif abi elimi tuttu ve gözlerimin içine baktı.
Arif: İnsan ailesini seçemiyor ama kendi ailesini oluşturabilir.
Dedi. Ne dediğini pek anlamıştım. Ellerimi bıraktı ve tekrar eski pozisyonunu aldı. Gülümsedi. Ve "Bir gün ne dediğimi anlıcak sin güzelim." deyip göz kırptı. Bende gülümsedim ve arkama yaslandım. İkimizde öylece uykuya daldık.
Saat: 06:45
Güneşin ışıkları ile açtım gözümü. Hala ağacın altındaydık. Ayağa kalktım. Şelaleye doğru yürüdüm. Ayaklarımı suya soktum. Elbisemin ıslanmasını hiç umursamadım. Kendi etrafımda döndüm. Bu çok güzeldi. Kollarımı açtım. Rüzgarın vücuduma dolanmasına izin verdim. Dönerken gözüm Arif abiye takıldı. Durdum ve bir süre onu izleyip güldüm. Azıcık dışımdan.
Masal: Sonsuzluk istiyorum Allah'ım. Sonsuzluk.
Suyun içinden çıktım. Ve çantamdan yedek kıyafetimi çıkardım. Ağaçların arkasında üstümü değiştirdim. Arif abinim yanına geldim. Yavaş yavaş uyanmaya başlamıştı. Yanına gittim.
Masal: Günaydınn.
Arif: Günaydın güzelim.
Arif abi yavaş yavaş kalktı. Çok geçmeden yola koyulduk. Arif abi durdu ve telefonunu bir tane kayaya sabitledi. Kamerayı açtı ve bana dönüp. "beraber hiç fotoğrafımız yok" dedi. Gülümsedim ve kafamı salladım. Arif abi yanıma geldi ve fotoğraf çekilmeye başladık.İlk fotoğrafımız bu oldu. Arkamı dönmeye çalıştım. Ayağım taşa takıldı, tam düşüyordum ki Arif abi beni tuttu.
Yanlışlıkla olmuştu ve o anı kamera fotoğraf çekmişti. Arif abi gülümsedi ve beni kaldırdı. Ellerimi tutup anlımı öptü.
Birbirimizden ayrıldık. Arif abi telefonunu aldı ve yola devam ettik. Çok geçmeden bir yere geldik. Cennet gibi bir yerdi. Bir adım attım. Ağaçlardan kurtuldum. Cennet gibi olan yerin içine girmiştim. Arif abiyi ellerim ile yanıma çağırdım. Ama Arif abi adım atar atmaz, acı içinde kıvranması bir oldu. Yere düştü. Arif abinin yanına gitmek istedim. Ama oradan geri çıkamadım. Sanki görünmez bir duvar vardı aramızda. Görebiliyor, duyabiliyor ama dokunamıyordum. Yere çöktüm. Arif abinin gözlerinin içine bakmaya başladım. Ağlıyordum bir yandan. Arif abi çok acı çekiyordu. Gözleri dolmuştu. Arif abiye bağırmaya devam ediyordum.
Masal: Abiiiğii.😭😭
Masal: Nolur kalk. 😫😭
Masal : Beni bırakmaa.
Arif abi çok geçmeden acıya yenik düştü ve olduğu yerde bayıldı. Onu öyle görünce o kadar çok korkmuştum ki. Bağırmaya devam ediyordum. Yavaş yavaş benimde gözlerim kapanıyor. Kendi sesim kulağıma boğuk bir şekilde geliyordu. Şelalede dilediğim dilek aklıma geldi. "Sonsuzluk istiyorum Allah'ım. Sonsuzluk" ve o an anladım ki "s" harfini kısık söylemişim. "S'onsuzluk." Gözlerim kapandı olduğum yere düştüm. Sonrası karanlık...
DEVAM EDİCEK...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynı Masal Farklı Son
Adventure~Umutlara kanma umutlar bir gün imkansızlaşır, hayatı toz pembe yaşıyorum sanma her renk bir gün siyahlaşır.~ (Bizim masalımız başka 2)