Nasıl olur?
Bunu polislerin bulamaması ımkansız, her yeri araştırmışlardı.Günlüğün olduğu yere baktığımda yakınlığında bir çalı olduğunu gördüm. Yaklaştığımda içinde üzeri tam kapatılmamış bir kemik vardı.
Yoksa bir köpekmi kazıp çıkarmıştı?
Günlüğü alıp geri banka yaklaştım, yerime oturdum. İlk sayfayı açmamla birisi üzerime atladı.
-Kankiiiiiiiiii! Napıyon?
Küçük çığlık atdım, bu kadar da yavaş gelinmez.
-Ödüm bokuma karıştı Zeyneb!
-Bu ne?
Dediğimi kâle almadı. Elimdeki günlüğü işaret ederek kaşlarını kaldırdı.
-Birşey değil, öylesine bir defter.
Defteri gizleterek çantama koymaya çalıştım.
Ona söylemek istemiyordum, yoksa polise vermek konusunda israr ederdi, bense içindekileri merak ediyordum. Biliyorum bu iyi bir şey değil ama Kiraz'ın neden intihar etdigini bilmek istiyordum. Daha sonra Polise reslim edecektim.
-Bakayım bende, üstü ne parlakmış, ışıldıyo resmen!
Diyerek bir anda Defteri elimden almaya çalıştı.
-Bir şey değil diyorum Zeyneb bırak!
-Ne gizliyorsun sen? Kankan değilmiyim?!
Biz deferi cekiştirirken önce defer yere düştü, Zeyneb defteri yerden hızla alırken ben bir sayfasını tutmayı başarmıştım.Zeyneb hızla kendıne çekerken sayfa elimde kalmiştı.
Şaşkınlıkla bir birimize bakarken ben elındekı defteri alarak kopan sayfayla birlikte çantama atdım.
Bir şey değil Zeyneb, günlüğüm anladın mı?
Zeyneb mahçub olmuş bir şekilde bana bakarak "özür dilerim" dedi.
-Günlüğün olduğunu bilmiyordum, keşke önceden söyleseydin. Tekarar özür dilerim.Derin nefes aldım, hafıf gülümsedim:
"Önemli değil, tamam" diyerek ona sarıldım.Kantine geri döndük.Öğle arası bitmek üzereydi. Bizimkilerin yanına oturduğumda Ege bana bakarak sordu:
-Neden çantayla geziyorsun?-İçinde kitaplarım, çizim yaptığım defterim filan var canım sıkılınca onlarla ugraşıyorum.
Bu an boştakı yere elinde kahve olan bir çocuk oturdu. Fırat.
-Merhaba! Neşeyle selam verdi.Sonra bana baktı ve elindeki kahveyi bana taraf sürükledi, gülümseyip göz kırptı.
- Neden oturdun buraya? Ege sinirini bastırmaya çalışarak sordu.
Ege bu çocukla kavgalıydı.
-Hiç, öyle. Oturamazmıyım?
-Oturamazsın! Kalk git benim asabımı bozma.
-Tamam sinirlenme gidiyorum.
Sinirbozucu bir şekilde gülümseyerek kalktı.Giderken bir anda arkasını döndü.
- Ha bu arada, haberi duydunuzmu?
-Ne haberi? Güneş kaşlarını çatarak sordu.
- Kirazın dosyası kapanmış, gerçekten intihar etdiği kanıtlanmış.
Yine sinirbozocu şekilde gülümsedi ve gittdi.
Bizse öylece kalmıştık.
-Ben kirazın gerçekten intihar etdiğine inanmıyorum. Çağan Fıratın arkasından bakarken konuştu.
-Bende. Dedim.
Herkes onaylayarak başını salladı.* * *
Okul bitmişdi, bizde bitmiştik.
Eve doğru yürüyorduk. Güneş beni dürterek:
"Şu köpeklere baksana ne tatlılar"demişti ve yanlarına doğru koşmuştu. Bizde arkasıyca gitmiştik.Biri siyah, diğeri sütlü kahve rengindeydi.
Siyah olan biraz küçük ve çelimsizdi.Zeyneb kahverengi olanını göstererek bu daha tatlı, bunu eve götürmek istiyorum demişti.
Ona yaklaştım ve kokladım.
-Ne sürdün sen üzerine diye sordum.
Telaşla üzerini koklayarak dedi:
- Parfümü yeni almıştım oysaki, kötü mü kokuyor, neden?-Irkçılık kokuyorsunda! Ne demişler, çirkin olanı daha çok seviceksin. Hem çirkin değilki, sadece zayıf biraz.
Ege gülerek dedi:
-Hadi neyse, ben sevdim bunları eve götürmek istiyorum, bahçede beslerim, hem hava çok soğuk.
.........................Birazdan eve varmıştım. Sabırsızlıkla yukarı, odama koştum, günlüğü okumak istiyordum.
Yatağıma atladım, çantamı açdım, içini karıştırdım.
Ama yoktu, defter çantamda yoktu!Çantamı tamamen yatağımın üzerıne döktüm.Günlük yoktu, geriye sadece ondan kopmuş bir sayfa kalmıştı...