15 - sonsuz problemler çukuru

1.3K 150 112
                                    

Bugün bir baletsem eğer, yarın bir yazar olmak istiyorum. Aynı anda hem doktor hem sanatçı hem de tembel olabilsem keşke. Tuhafım biraz. Hem bir yere ait olmak istiyorum, hem de hiçbir yere ait olamayacak kadar özgür olmak istiyorum. Sanırım ergenlikte yaşanan "kendini bulma" kısmını atladım ben. Hala bir film izlediğimde ya da kitap okuduğumda herkesten gizli ana karakterine dönüşüyorum ve kitabın ya da filmin etkisi geçene kadar böyle yaşıyorum. Sanki ben, herkes olmayı biliyorum da Byun Baekhyun olmayı bilmiyorum. Bana Baekhyun olmayı öğretecek birinin olmaması biraz üzücü, tam olarak böyle bir şeye ihtiyacım var çünkü.

İnsan kendini nasıl tanır? Google'da aratıp bulduğu birkaç test veya düzenli olarak okuduğu burç yorumlarıyla mı? Henüz ne insan doğasını ne de kendi doğamı çözebilmiş değilim. Ne kadar düşünürsem düşüneyim anlamlandıramadığım bir havuz dolusu şey var. İnsanlar neye aşk diyorlar mesela? İki insan farklı yollara gitmeye karar verdiğinde bile buna aşk deniyor mu, deniyorsa neden? Masallarda bile, "Sonsuza dek mutlu yaşadılar." denmez mi? Beni yargılamayın, sadece anlaşamayıp ayrıldığım birinin arkasından, "Bu gerçek bir aşktı." demek istemiyorum. Çok daha büyülü bir şeyle karşılaşmak ve bu kavramı ona layık görmek istiyorum. Bir gün aşık olursam eğer, muhtemelen aşık olduğumu fark edemeyeceğim. Belki de kendime yeni ve farklı bir işaret bulmalıyım. Aynı kitapları okuduğum biri? Herkesle aynı kitapları okuyabilirsin, bu bir işaret değil. Beni anlayan biri? Galiba çok basit ilerliyorum. Bana kendim olmayı öğreten biri? Bana Byun Baekhyun olmayı öğretebilecek biriyle karşılaşabilir miyim ki?

"Baek!" Refleksle arkamdan gelen sese dönünce Chanyeol'ün kalabalığın içinden bana el salladığını gördüm. Onun yanında duran ve telefonla uğraştığı için yüzünü göremediğim Kyungsoo'yu tamamen görmezden gelip Chanyeol'e gülümseyerek karşılık verdim. Kalabalığı ayırarak hızlı adımlarla yanıma gelirken sanki beni yıllar sonra görmüş gibiydi. Heyecandan parlayan gözleri nihayet beni gördüğü için sevinçten bayram ediyordu, nefes kesici bir görüntüydü. Çok güzel gözüküyordu; farklı bir şey giymemişti, saçı da her zamanki gibiydi. Nasıl anlatayım; sanki başka bir nedene ihtiyacı yoktu, o Chanyeol olduğu için güzeldi, ışıl ışıl gözlerle bana doğru geldiği için.

Chanyeol ve ben sonunda yan yana gelebilmemizin heyecanıyla nefesimizi tutarken, "Çok geç kalmadık, değil mi?" diye sordu Kyungsoo. Pek umursadığından değil de ortamdaki havayı dağıtmak için soruyor gibiydi.

"Hayır, daha on beş dakika var başlamasına."

"Tek misin sen?" Chanyeol dikkatle beni süzüyordu. Sadece bakışlarındaki yoğunluğa bakarak bile tüm planı bozup benimle yalnız kalacağı bir yerlere gitmeyi istediğine yemin edebilirdim, ben de aynı şeyi yapmak istiyordum. Jongdae'nin beni öldürmeyeceğini bilsem yapardım da.

Kafamı iki yana salladım. "Jongdae az önce içeri girdi, sahne öncesi Jongin'i görmek istiyormuş."

"O zaman biz de içeri girelim." Kyungsoo bizi beklemeden kapıdan içeriye girince, sarı ışıklarla aydınlanmış sokağa içimden veda etmek zorunda kaldım. Chanyeol'le aynı hizada kapıdan girip karanlık koridorda Kyungsoo'yu takip etmeye başladık. Kafamı ondan yana çevirmeden önüme bakarak yürüyordum, o da aynısı yapıyordu. Sanki bir haftadır neredeyse her gün beraber değilmişizcesine tatlı bir gerginlik içindeydim. Onunla yalnız kalmak istiyordum, onu özlemiştim. Oysa ki ayrı bile kalmamıştık, bunu nasıl başarmıştım?

"Biraz hızlı yürür müsünüz?" Kyungsoo, omzunun üstünden bize bakıp geride kaldığımızı fark edince sinirle söylenmişti. Onu umursayacak durumda değildim, Chanyeol'ün varlığıyla sarhoş olmakla meşguldüm. Yalnızca yanımda durarak bile içimi böylesine kıpır kıpır etmesi şaşılacak bir şeydi, bende bıraktığı etkinin farkında mıydı acaba? Daha da önemlisi, o da aynı şekilde hissediyor muydu? Midesinde bir gıdıklanma var mıydı veya o da kilometrelerce koşmuş gibi nefes almakta zorlanıyor muydu? Baygın baygın yürümeye devam ederken tenime değen teni beni yüz yıllık bir uykudan uyandırdı. Hala önüne bakmaya devam ederken uzanıp elimi tutmuştu. Bu küçük selamlaşmaya refleksle kafamı ona çevirerek cevap verdim. Bunu bekliyormuş gibi gülümseyip göz kırptı bana. Koridorun sonuna gelirken yeniden kafamı çevirip önüme baktım, yüzüme yayılan geniş gülümsemeyi engelleyememiştim. Romantik bir filmde yaşıyor gibiydim, yaşadığımı kendime kanıtlamak adına koluma bir çimdik atmamak için zor duruyordum.

iyiyi anlamlandırma safhası // chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin