8 - kör düğümlere sarılmak

1.2K 184 80
                                    

Nasıl anlatsam size, kafamın içi düğüm düğüm. Ama böyle bildiğimiz küçük düğümler gibi değil. Kocaman, kör düğümlerden bahsediyorum. Bir şey düşünmek istediğimde düşüncelerim o kör düğümlere takılıyor. Bir şey yapmak istediğimde o kör düğümler ayaklarıma dolanıyor ve yere kapaklanıyorum. Yardım çığlıkları atmak istiyorum, insanların kuyunun dibinde mahsur kalmış Baekhyun'a yardım etmelerini istiyorum. Ama bir bakıyorum ki düğümler boğazıma sarılmış, beni boğuyor.

Bu kuyuya nasıl yeniden düştüğüm hakkında hiçbir fikrim yok. Bir sabah gözlerimi bir açtım, karanlık ve ıslak bir yerdeyim. Gün ışığı buraya pek ulaşmıyor, ayrıca üşüyorum. Etrafımdaki kör düğümleri çözmezsem buradan çıkamam, fakat kıpırdayamadığım için kör düğümleri de çözemem. Hiç gerçekleşmeyecek bir mucizeyi beklemekten başka bir şansım yok.

"Derslere geri döner dönmez azarı yedin." Baygın bakışlarımı başımda duran Mina'ya diktim. "Nasıl başarıyorsun bunu?"

"Çok da zor olmuyor." derken sıkıntıyla saçlarımı karıştırdım. Kelimenin tam anlamıyla felaket bir dersti. Bir yerlerimi kırmadan bittiği için gerçekten şanslıydım. Tabii azarı yemiştim, o ayrı.

"Bayan Lee derse asistanını göndermeyip kendi geldiği için şanslısın Baek. Asistanı olsa ağlayarak çıkardın dersten." Jongin haklıydı, Bayan Lee'nin aksine asistanı korkunç biriydi. Bu hataları onun karşısında yaptığımı hayal dahi edemiyordum.

"Kaç kere düştüğünü biliyor musun Mina?" dedi Zuny. "En az altı kere düştü."

"Sayamamışsın," dedi Jongin kaşlarını kaldırarak. "Tam sekiz kere düştü."

"On kere de Bayan Lee tarafından uyarıldı." dedi Mina. İşi gücü bırakıp yanlışlarımı mı saymışlardı? Yok daha neler!

"Ders sonunda yediği azarı sayarsak on bir." Hayretle dudaklarım aralandı. Ben acı içinde kıvranırken onlar benimle dalga geçiyorlardı. Bunu hak edecek ne günah işlemiş olabilirdim ki?

"Ne kadar da kötüsünüz!" Ellerimi yüzüme kapattıktan sonra kendimi geriye bırakıp ağrıyan sırtımı zeminle buluşturdum. Ne kadar sert düştüysem artık, dizlerim ve avuç içlerim acıdan yanıyordu.

"Biz kötü değiliz Baekhyun, sen fazla tembelsin. Bileğini bahane ettiğin süre boyunca her gün esnetmeliydin bedenini." Ellerimi yüzümden çekip Zuny'ye baktım.

"Yaptım zaten!"

"Yetmemiş demek ki." dedi Jongin'le Mina aynı anda. Yanlış teşhis koyuyorlardı ama onlara diyecek tek bir kelimem yoktu. Ne konuşarak enerjimi harcamak ne de işin doğrusunu onlara anlatmak istiyordum.

Zuny, ikisini de birkaç saniye boyunca kısık gözlerle süzdükten sonra yeniden bana odaklandı. "O zaman niye böylesin? Hasta da değilsin ki, kafan mı karışık?" Ona haklı olduğunu söylemek yerine gözlerimi kapattım. Sahiden de kafamın içi karman çormandı. Sorunlarımın hangi birini ne yaparak çözeceğimi bilmediğim için, hiçbir şey yapmayarak boğulmayı tercih ediyordum. İçimdeki fırtınalar dışa yansıyınca da işler böyle ters gidiyordu işte.

"Ben demiştim ama," Bugün bunu yüzüncü söyleyişi olabilirdi. "Bu kadar ara vermemeli demiştim, toparlayamayacak demiştim. Dememiş miydim Jongin?" Jongin, Mina'nın haklı olduğunu belirtmek istercesine kafasını salladı.

"Çok da üzülmeyelim ya," Jongin'in moralimizi düzeltmeye çalıştığı belliydi. "Birkaç gün sıkı çalışırsa bedenini eskisi gibi dengede tutabilir. Benim de çalışmam lazım zaten, yardımcı olurum Baek'e."

"Senin neden çalışman lazım?" Gözlerimi merakla açıp ona doğru döndüm.

"Söylemedin mi Baekhyun'a?" dedi Zuny çatık kaşlarıyla. İşte şimdi daha çok merak ediyordum. Zuny'yi taklit ederek kaşlarımı çattım, bakışlarım hala Jongin'in üzerindeydi.

iyiyi anlamlandırma safhası // chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin