10 - ted'in tavsiyesi ve kurabiyeler

1.4K 196 150
                                    

Genelde kafam yerinde değilken yaptığım her şeyden pişman olurum. Örneğin bazı geceler gereksiz yere çok konuşasım gelir, dilimin bağı nedensiz yere çözülür. Yanımda kim varsa onunla uzun uzun sohbet ederim. Sonra ertesi gün olur ve ben insanlara söylediklerimi hatırlayınca çok rezil biriymiş gibi hissederim. Halbuki kendimi rezil etmemişimdir, sadece biraz fazla konuşmuşumdur ama buna kendimi ikna edemem işte. Beynim o geceyi defalarca düşünerek büyük bir sorun haline getirir. Der ki; insanların senin hakkındaki bu saçma şeyleri duymak istediğini mi düşünüyorsun gerçekten, neden bu kadar boş konuştun ki? Neden onu öptün mesela?

Ted Mosby gece ikiden sonra alınan kararların yanlış olduğunu söyler. Ted Mosby'yi severim, iflah olmazlığı dışında iyi adamdır ve bu konuda da oldukça haklıdır. Bahsettiği saatlerde kafamız yerinde değildir, beynimiz görevinin tamamına yakınını çoktan kalbe devretmiştir. Bundan dolayı geceler mantıklı ve radikal kararlar almak için uygun değildir.

Benim kararlarımın yanlış olması içinse saatin gece ikiyi geçmiş olması gerekmiyor. Mantığımın işlevini kaybetmesi için bir şeyler içmem de gerekmiyor. Bir anda oluveriyor; konuşasım geliyor ve konuşuyorum, gidesim geliyor ve gidiyorum. Sonrasında kendime kızıyorum ama iş işten geçmiş oluyor. Çoktan ağzıma geleni söylemiş, ayrılmamam gereken bir yerden ayrılmış ya da öpmemem gereken birini öpmüş oluyorum.

Beni yanlış anlamayın, Chanyeol'ü öptüğüm için pişmanım demiyorum. Ama pişman değilim de demiyorum. Kalbimin hızını, kırmızı ışıkları, şarkının ritmi ve gözlerini dudaklarıma dikmiş Chanyeol'ü her düşündüğümde (ki sizi temin ederim sürekli bunu düşünüyorum) onu öpmek verdiğim en doğru kararmış gibi geliyor. Fakat hemen sonrasında içimi bir huzursuzluk kaplıyor. Aklıma öptüğüm kişinin herhangi biri değil de Chanyeol olduğu geliyor. Hiç düşünmeden sözleriyle beni ezdiği tüm o anılar, bana karşı olan tutarsız davranışları ve içimde büyüttüğüm kin gün yüzüne çıkıyor. Bu yüzden beynim hemen devreye giriyor ve onu neden öptüğümü soruyor; neden çekip gitmediğimi, onunlayken hiçbir şeyin yolunda gitmeyeceğini neden akıl edemediğimi, Ted Mosby'nin tavsiyelerini neden dinlemediğimi...

"Vay canına," Sesini duymayı beklemediğimden bedenime yayılan titremeye engel olamadım. "Seni bu saatte burada görmeyi beklemiyordum."

Dikkatimi dağıtan sesi, alelacele karıştırdığım okul dolabında neyi aradığımı unutturmuştu. Çaktırmamak için büyük bir çaba sarf ederek Chanyeol'e doğru döndüm. "İnanır mısın ben de kendimi burada görmeyi beklemiyordum ama bazen beklemediğimiz şeyler de olabiliyor hayatta." Hızla okul dolabımı kapattıktan sonra çantamın fermuarını da çektim.

"Dışarıdan sabahki dersine geç kalmış bir öğrenci gibi gözüküyorsun."

Dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı salladım. "Öyleyim çünkü." Bugün düşündüğümden daha kötü başlamıştı. Gece iyi uyuyamadığımdan şiddetli bir baş ağrım vardı. Tek istediğim çok dikkat çekmeden derse girip bedenimi esnetmekti ama herhangi biriyle karşılaşma ihtimalimi hiç akıl edememiştim, özellikle de Chanyeol'le. Birkaç gündür yollarımız hiç kesişmemişti ki bana kalırsa belli bir süre daha kesişmemesi gerekiyordu.

"İlk dersi boşverip ikincisine git sen en iyisi." Numaradan bileğindeki saatine bakıyordu. Ders saatlerim hakkında hiçbir fikri yoktu, ne kadar geç kaldığımı bile bilmiyordu. Ama bana sataşma fırsatı eline geçince durumu değerlendirmek için elinden geleni yapıyordu.

"Daha o kadar geç kalmadım."

Gözlerini kısıp beni inceliyormuş gibi yaptıktan sonra, "Kalmışsındır bence." dedi. Gözlerimi devirişime karşılık olarak da dilini büyük bir keyifle, ağır ağır dudaklarında gezdirdi. Neydi bu, biz öpüştük demenin farklı bir yolu mu? Eğer öyleyse kesinlikle mesajı almıştım.

iyiyi anlamlandırma safhası // chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin