Hala arabadaydık.Ve cidden sıkılmıştım.Karnım da acıkmıştı.Toprak'a acıktığımı söylemeye karar verdim.
"Allah aşkına iki saattir yoldayız.Ve ben ağzıma bir lokma yemek atmadım.Acıktım ben yemek yiyelim!"dedim cırtlayarak.
Toprak yüzünü buruşturarak "Böyle cırtak bir sesinin olduğunu bilmiyordum.Şurada bir pastane var sanırım.Arabada cici cici otur.Yaramazlak yapma"diyerek arabayı park etti ve arabadan indi.Tabi ki arabayı kilitlemeyi unutmamıştı.Aklıma gelen ani fikirle kemerimi çözdüm ve arka koltuğa geçtim.Ama arabanın kapısını açamayıp geçemediğim için,için sürücü koltuğu ve benim oturduğum koltuğun arasından sürüklenerek geçtim.Arabanın üstünde açılan bir cam vardı.Ayakkabılarımı çıkarmadan koltuğun üstüne çıktım ve üst camı açıp kafama uzattım.
"Yardım edin beni zorla kaçırıyorlar.Ve şuan o pastanede!" diye bağırarak tepinmeye başladım.Ayağımda topuklu ayakkabı vardı.Ve tepinirken koltuğa "cup" diye düştüm.Oda yetmezmiş gibi koltuktanda düştüm.Ayağımı çok kötü burkmuştum ve canım çok acıyordu.Acıya rağmen tekrar ayağa kalkıp üst camdan yine kafamı uzattım.Kimsenin dikkatini çekememiştim.Bunun nedeni sokaktan geçen neredeyse kimsenin olmamasıydı.Bu sefer üst camdan kaçmaya karar verdim.Kafamı uzattıktan hemen sonra bir ayağımı(burkuk olmayanı) arabanın üst kısmına attım.Yani bir ayağım arabanın içinde havada,diğeri ise arabanın üst kısmındaydı.Şimdi farkındayımda asılı kaldım.Burkulan ayağımı hareket ettiremiyordum.İşte bu yüzden olduğum yerde kilitli kalmıştım."Toprak!Gelmezsen öleceğim!"diye bağırdıktan sonra toprak pastaneden elinde bir poşetle çıkmış ,arabaya doğru geliyordu.Çok düşünceli (!) Toprak,yardım etmek yerine kahkahaya boğuldu.
"Gerizekalı kurtarsana beni!"sonunda kahkaha atmayı kesti ve beni indirdi.
"Toprak ayağımı burktum.Hastaneye gitmemiz gerekiyor"
"Sen uslu durmayı beceremeyecek misin?"
Ona tipik bir bakış yolladım.Mesajımı anlamış olacak ki arabayı sürmeye başladı.Pastaneden poğaça ve portakal suyu almıştı.Büyük bir iştahla yedim.O sırada hastaneye gelmiştik.Toprak'ın yardımıyla arabadan indim ve hastaneye girdik.
********************************
Ne harika değil mi?Ayak bileğim çatlamıştı.Sırf bu salak yüzünden olmuştu.Bu salaktan kaçarken.Topraksa bu halime hâlâ gülüyordu.Ayrıca sonunda evine gelebildik.Bana gösterdiği odaya girdim.Ve kendimi yatağa attım.Kısa süre sonra Toprak geldi."Toprak,ben acıktım"
"Daha yeni pastaneden poğaça yedin?"
"Yeni mi?Yaklaşık olarak 1 saatten fazla oluyor.Hem bana nazik davranmak zorundasın.Senin yüzünden ayağımı çatlattım"
"Cidden fazla konuşuyorsun.Ben birşeyler hazırlayıp getireyim"diyerek odadan çıktı.
Kısa süre sonra elinde bir tepsi ile geldi.Iki bardak süt ve bir tabak kurabiye.Sütü görünce yüzüm alaycı bir ifade aldı.
"Vay vay,bizim barlarda takılan kötü çocuk süt mü içermiş?"
Ardından bir kahkaha patlattım.Bana göre komikti ama o gözlerini devirmekle yetinmişti.Ve söze başladı.
"Anlat bakalım Obur Prenses.Kimsin,nerelerdensin ve niye buralara düştün?"
"Ben obur falan değilim"dedim ağzıma bir kurabiye tıkıştırırken.
"Cidden söylediklerimden buna mı takıldın?"
"Evet?"dedim sorarcasına.Ve yine gözlerini devirdi.O sırada çok tatlı oluyordu gerçekten.
"Anlat bakalım hikayeni"
"Özel hayatım seni ilgilendirmez"
"Hadi ama anlatmak iyi gelir"
"Istemiyorum"
Büyük bir of çekti.Bu sefer konuşan ben oldum.
"Pekala anlatacağım ama bana Obur demeyeceksin"
Bu olanları birine anlatmam gerekiyordu rahatlamak için.Annem kimseye bahsetme demişti.Ama Toprak benim yakınlarımı tanımadığı için annemin kulağına gitmeyecekti.
"Tamam sana obur demeyeceğim.Başla anlatmaya"
"Ben eskiden zengin bir züppenin tekiydim.Bu yaz tatili için Antalya'ya gidecektim.Kuzenim ve teyzem orada.Tatil maksatlı gittim yani.Gideli 1-2 gün olmamıştı ki annem aradı.Ve babamın öldüğünü söyledi.Ama boşuna Istanbula gelmememi söyledi.Neden gelmemi istemiyordu bilmiyordum.Teyzemlere Istanbula geri döneceğimi söyledim ama izin vermediler.Bende gece gizlice kaçtım.Yanımda para vardı.Uçak bileti alıp gittim Istanbul'a.Evimin önüne geldiğimde kapıyı çaldım.Annem kapıyı açtı.Ona sarılmak için kollarımı açtığımda,neden bilmem ama birden tokat attı.Yere düştüm.O denli şiddetli vurmuştu yani.Bana geldiğim için kızdı ve eve almadı.Üstelik hayatında yeni bir adam vardı artık.Yakında yurt dışına gideceğini, evi de satacağını söyledi.Babamın mezarı nerede onu bile bilmiyormuş.Kalacak bir evim yoktu.Bir annem ve bir babam da yoktu.Sokakta boş boş gezinmeye başladım.Param azalmıştı.Otelde kalmam gerekiyordu.Param yalnızca iki geceye yetiyordu.En iyi arkadaşımı arayıp onunla konuşmak istedim.Ama o bana haber bile vermeden yurtdışına gitmişti.Hatta taşınmıştı.Arkadaşım da yoktu artık.Bu aslında büyük bir sorun değildi ama diğer olanlar...Gözlerim ağlamaktan şişmişti.Güçlü olmak bana göre değil.Fazla da duygusalımdır zaten.Yaşadıklarım fazla geldi benim için.Kendime zarar vermek istedim ve bileklerimi kestim.Sarı saçlarım vardı.Ama dünyam artık siyahtı.Ve saçlarımı siyaha boyadım.Renkli kıyafetlerimi yırtıp attım.Otelde sürem bitince yolum buraya düştü işte."
Bunları söyledikten sonra gözlerim dolmuştu.Bunlar benim için cidden fazlaydı.Alışık değildim.Toprak nazikçe bileğimi tuttu ve bluzun kol bilek kısmını yukarı çekerek bileklerime baktı.Bardayken fark etmemiş olacak ki kesiği görünce ağzı minik bir "o" şeklini aldı.Daha sonra bana baktı ve birden bana sarıldı.Her ne kadar şaşırsamda birine sarılma ihtiyacı duymuştum ve bende ona sarıldım.Sonra yine bana baktı ve "Merak etme,eskisi gibi üzülmeyeceksin artık.Ben senin dediğin gibi kötü birisi sayılmam.Ama çok iyi birisi de sayılmam.Fakat neden bilmiyorum ama sana yardım etmek istiyorum.Yani arkadaş olabiliriz"deyince tebessüm ettim.Daha sonra odadan çıktı.Bende kurabiyeleri yemeye devam ettim.Sütümüde bitirince yatağa iyice uzandım.Yorganı da çektim.Kısa süre sonra da uyku bedenimi ele geçirdi.
Arkadaşlar merak etmeyin bu ikisi âşık falan olmayacak :D .Bu hikayede ikisi üzerine de kurulmuş olmayacak.Umarım beğenmişsinizdir.Eleştirilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum :*