Dakikalardır bakıştığım büyük villa, arkamda sert bakışları ile beni izleyen Jungkook ve ister istemez hızlanan kalbim ile birlikte çimlerin üzerinde dikiliyordum.
"Bir tepsi için fazla mı heyecanlısın?" sesini saran hoşnutsuzluk ve sinir gülümsememe sebep olurken tabanlarımın üzerine basarak ona döndüm.
Arabasının kaputuna yaslanmış bir şekilde kollarını göğsünün altında birleştirmişti. Tanınmamak adına taktığı şapkası ve maskesi bile onun yakışıklılığını gizleyemiyordu.
"Belki de bütün heyecanım Yoongi'yi görmek içindir." dedim ve villanın bahçesine ilerlerken ekledim. "Bilemeyiz."
Ardımdan homurdanan Jungkook'u umursamadan evin sınırları içerisine girdiğimde ben zile basmak için henüz bir çaba bile sarfetmemişken kapı açılmıştı.
Açılmıştı açılmasına lâkin içerisinden hiç beklemediğim bir insan çıkmıştı.
Min Minseok.
Namıdiğer pedofili ve şirketimizi batırmaya çalışan 59 yaşında bir aptal.
Gözleri arsızca bedenimde dolandığında hemen arkasında Yoongi belirmişti. İçinde bulunduğum bu durum ne kadar rahatsız edici olsada sesimi çıkaramıyordum. Çıkarırsam hem kendi sonumu hemde şirketin sonunu getirmiş olurdum.
"İçeri gel." Yoongi bileğimden kavrayıp beni evin içerisine çektiğinde hızımı alamamış ve kafamı sertçe duvara çarpmıştım. Tabii bu ben dışında kimsenin umrunda olmamıştı.
"Teklifimi düşün Yoongi," Bay Min buruşuk suratı ile konuştuğunda varlığımı belli etmeden, ses çıkarmamaya özen göstererek tüm dikkatimi onlara vermiştim. "Servetine servet katacaksın, sadece söylediklerimi uygula."
Alaylı bir gülüş sergileyen Yoongi cevap vermeden kapıyı kapattığında yüzünde bulunan gülümsemeyi silmiş ve beni ardında bırakarak mutfağa ilerlemişti.
Peşinden gitmeli miydim? Sinirli bir anına denk gelip suratıma tokat yemekten çekinmiyor değildim.
"Chaeyoung!" mutfaktan başlayarak bütün evde yankılanan adım gözlerimi devirmeme sebep olurken ayaklarımı yere sürterek yanına ilerledim.
Dudaklarımı ıslattım ve "Tepsiyi almaya gelmiştim." diyerek sırtımı duvara yasladım. Aklımda binlerce soru vardı ve bütün bunları ona soramamak beni delirtiyordu. Babası gibi kötü bir insan mıydı? Çocuklara yan gözle bakıyor muydu?
Tezgahın kenarında duran tepsiyi uzattığında gülümseyerek almış ve bir şey demeden arkamı dönerek mutfaktan çıkmıştım.
Onunla konuşacak ve flört edecek havamda değildim çünkü o adamı görmek bütün moralimi yerle bir etmişti. Oksijen israfıydı.
"İyi misin?" kalın sesi koridorda yankılandığında dış kapının kulpunu kavrayarak usulca ona döndüm. İlk defa ona yürümek dışında her şeyi yapmıştım. Ona da normal gelmiyordu bu.
"Değilim," dedim kendimi saklama gereği duymadan. "Ama yarın akşam bir randevuya çıkarsak iyi olabilirim."
Annemin o hiç beğenmediği somurtkan suratım ile dikilmem tuhafına gitmiş olacaktı ki birkaç adımda aramızda bulunan mesafeyi azaltmıştı.
"Neden bu kadar istiyorsun?" dedi ağzının içinden mırıldanarak. "Ben randevuya çıkıp kızlarla takılan bir tip değilim, benim hayatım yok."
Gözlerimi devirmemek adına derin bir nefes aldım ve tepsiyi daha sıkı tuttum.
"Seninle ilgileniyorum." liseli aşık gibi sesimi incelttiğimde duvarda dolanan bakışlarını yüzüme çevirmişti. "Neden sıkıcı hayatını benimle birleştirip biraz eğlenmek istemiyorsun? Pişman olmayacaksın."
Deli gibi olacaktı.
Eğer babasının yaptığı hataları destekliyorsa onu karanlık hücrelere gömecektim.
"Beni alacağın adresi gönderirim." cevap vermesini beklemeden evden çıktığımda kapıyı ardımdan kapatmış ve hızlı adımlarla beni bekleyen arabaya ilerlemiştim.
Koskoca şirketi koruyabilmek için beni kullanıyor olmaları oldukça gülünçtü. Tüm bu işler bittikten sonra onlarla dalga geçmeyi ihmal etmeyecektim.
"Neden bu kadar uzun sürdü?" ben kemerimle cebelleşirken Jungkook çoktan kafasını kurcalayan soruları tek tek dile getirmeye başlamıştı. "Ne yaptınız içeride?"
"Yarın akşam randevuya çıkmayı teklif etti." dedim halimden memnun bir şekilde. "O kadar sevgi dolu bakıyordu ki 'hayır' diyemedim."
Alayla gülümsedi. "Sevgi dolu? Min Yoongi?!" kolunu koltuğumun arkasına attığında aramızda bulunan mesafe azalmıştı. "Bende çok sevgi doluyumdur, biliyor musun?"
Olumsuz anlamda salladım kafamı ve "Daha önce hiç göstermedin." diyerek dudaklarımı büzdüm.
Kabul etsede etmesede beni kıskanıyordu. Bensiz nasıl harap olduğunu biliyordum ve kalbindeki yerimi Miyeon'a kaptırmak gibi bir düşüncem de yoktu.
"Bu gece benimle çık." bazı kelimeleri Busan aksanına kayıyordu. "Tatlı bir adam olacağım."
Olumsuz anlamda salladım kafamı. Fazla istekli görünmek bana göre değildi ancak ikinci soruşunda kabul edebilirdim. Prensip meselesiydi.
"Evli insanlarla flörtleşemiyorum, kusura bakma." dediğimde alaylı gülümsemesi büyümüştü.
Benden uzaklaşıp arabayı çalıştırdığında dakikalardır Yoongi'nin evinin önünde fingirdeştiğimizi yeni farkedebilmiştim. O yakınımdayken algılarım tamamen kapanıyordu.
"Benimle konuşmuyor, insanı yoruyor." bir sır verir gibi ağzının içinden konuşuyordu.
"Kötüymüş," dedim. "Ben olsam her zaman mutlu olurdun."
Gülümsedi. Gülümsemesi için her şeyimi verirdim ancak o benim için bunları yapmazdı.
"Geç değil, Miyeon ile benden gizli savaşman hoşuma gitmiyor. Gözüme sok Chaeyoung, beni ne kadar istediğini göster!"
Alayla karışık bir kahkaha dudaklarımdan firar ettiğinde mimiği dâhi oynamamıştı.
'Kıçımı kaldırın' cümlesini takdire şayan bir biçimde yumuşatmıştı. Yine de istediğini alamayacaktı.
Şimdilik bir metres gibi yaşamak bana yeterli olurdu. "Sen bunları bırak da akşam karını atlatıp benimle nasıl randevuya çıkacağını düşün."
♡
evet kisa oldu hemen sovmeyin hahahaha bi sonra ki bolum uzun ve hot olcak 🐇💋🐿️
oy vermeyi ve yorum yapmayi unutmayinn <3
alin basimi yediniz winter bear yb yb yb diye attim sonunda
birisi sey demis dag kecisi gibi inatcisin NDOSMSPWMXO bayiliyorum size asklarim muah optum bb
<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘄𝗶𝗻𝘁𝗲𝗿 𝗯𝗲𝗮𝗿 ღ 𝒓𝒐𝒔𝒆𝒌𝒐𝒐𝒌
FanfictionJeon Jungkook ailesine en büyük darbeyi nesil zincirini durdurarak yapmıştı. Kısır bir kadınla evlenmişti. Bir şeytandan daha kötü olan annesi ise yurtdışından yeni gelen Roseanne'i oğlunun aklına sokmak için elinden geleni yapacaktı. Lakin hesaba k...