Bir altından daha parlak olan güneş ışınları tüm acımasızlığı ile gözlerime çarparken ellerimi yüzüme siper edip yatağın içinde ters döndüm.
Bugün şirkette ki ilk iş günümdü. Kıyametin başlangıcıydı bir nevi.
Kendimi hiçbir şekilde hazır hissetmiyordum ve çalışmaktan da kesinlikle nefret ediyordum.
Odamın kapısı hızlı denebilecek bir şekilde açıldığında yorganı üzerimden itip hızla yataktan kalktım ve pencerenin kenarına ilerledim.
"Roseanne." annemin sinirli sesi kulaklarıma dolarken yüzüme yerleştirdiğim gülümseme ile ona dönmüştüm. "Neden hazır değilsin, yeni kalktın değil mi?"
"Yoo." kafamı olumsuz anlamda sallarken çoktan dolabımın önüne gelmiştim. "Üç saat önce kalkıp yürüyüşe çıktım ve kahvaltımı yaptıktan sonra da yoga yaptım."
Dolabın içerisinden çiçekli, biraz göğüs dekolteli ve bedenimi tam saran elbisemi çıkarıp özenle yatağın üzerine yerleştirdim.
"Güzelce süslen, seni Jungkook alacak." gözlerim şaşkınlıkla büyürken o rahat halimden eser kalmamıştı.
"Bundan neden haberim yok?" sinirle konuştuğumda bana yapmacık bir şekilde gülümsemiş ardından hızlı adımlarla odadan çıkıp kapıyı kapatmıştı.
Sakin kalmak için derin bir nefes alıp cam kenarına ilerledim. Balkonumun kapısını açıp bedenimi ılık havaya teslim ettiğimde bakışlarımı bahçenin kapısında gezdirmiştim.
Tam da tahmin ettiğim gibi Jeon Jungkook arabasına yaslanmış bir şekilde etrafını gözetliyordu.
Sanki birinin ona baktığını hisseder gibi gözleriyle evi taradığında çok geçmeden bakışları üzerimde duraksamıştı.
Dudaklarım alayla yukarıya kıvrılırken bir eliyle saatini gösterip dudaklarını geç kaldın der gibi oynattı.
Siktir gerçekten de geç kalmıştım.
Ayrıca birinin siktir kelimesini bana yasaklaması gerekiyordu. Nefes alır gibi sürekli siktir diyordum.
Ona bir tepki vermeden açık balkon kapısından geri girdim ve yatağıma ilerlerken üzerimde ki kıyafetleri çıkarmaya başladım. Çiçekli elbisemi üzerime geçirip dün geceden dağılan saçlarımı elimle hafifçe düzeltip makyaj masasına ilerledim.
Hafif bir göz makyajının ardından parlak kırmızı rujumu dolgun dudaklarıma yedirip vücuduma sıktığım afrodizyaklı parfümün ardından kendimi tamamen hazırlamıştım.
Tamam, afrodizyak detayı biraz fazlaydı.
Dün geceden hazırladığım çantamı ve şarjda ki telefonumu alıp odadan çıktım.
"Evet, bekliyor dışarıda." annemin heyecanlı sesi mutfaktan odama kadar ulaşırken yüzümü buruşturdum ve merdivenleri bir çırpıda indim.
"Ben çıkıyorum." masada kahvaltı yapan ailemin 'harika' fertlerine el sallayıp bir cevap beklemeden ayakkabılarımı giydim ve dış kapıdan çıktım.
Ilık rüzgar saçlarımı karıştırıp görüş alanımı darlaştırırken kendimden emin bir gülümseme ile avıma ilerlemeye başlamıştım.
Her adımda kalbimin ritmi daha da artarken bakışlarını telefonundan ayırmış ve tüm bedenimi baştan sona süzmüştü.
Bu ufak hareketi, parmak uçlarımdan saç diplerime uzanan bir titremeye sebebiyet vermişti.
Telefonunu ceketinin cebine yerleştirip sırtını arabadan ayırdığında donuk bakışlarıyla önüne dönmüş ve arabanın etrafından dolaşarak şoför koltuğuna oturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘄𝗶𝗻𝘁𝗲𝗿 𝗯𝗲𝗮𝗿 ღ 𝒓𝒐𝒔𝒆𝒌𝒐𝒐𝒌
FanfictionJeon Jungkook ailesine en büyük darbeyi nesil zincirini durdurarak yapmıştı. Kısır bir kadınla evlenmişti. Bir şeytandan daha kötü olan annesi ise yurtdışından yeni gelen Roseanne'i oğlunun aklına sokmak için elinden geleni yapacaktı. Lakin hesaba k...