Aldığım çikolatanın paketini yırtarcasına açıp, uzun süredir yemediğim ve tadını özlemekten delirdiğim çikolatamdan büyük bir ısırık aldım.
Çikolatanın yaşattığı o yoğun haz, bedenimi ele geçirip beni mayıştırırken sadece on dakika önce yaşadığım olay tekrar sinirlerimi bozmaya yetmişti.
Çikolata paketini dudaklarımdan uzaklaştırıp küfür edercesine bir nefes aldım ve işlek sokağın ışıklı köşesinden dönerek grafitilerle dolu sokağı birkaç adımda geçtim.
"Manyaklar beni bulur hep." ağzımın içinden mırıldanıp sinirle karşıma çıkan taşa vurduğumda kaldırımda sürüklenmiş ve köşede ki bardan çıkan siyah giyinimli adamın kafasına yapışmıştı.
Sanki hiç haberim yokmuş gibi kafamı eğdiğimde, kimseye gözükmemeye çalışarak kaldırımın köşesinden ilerlemeye devam ettim.
"Chaeyoung?" kafamı çarptığım bedenle geriye savrulduğumda sinirle ayağımı yere vurdum. Ne oluyordu bana da son zamanlarda böylesine sakarlaşmıştım?
"Kim attı onu?" yolun hemen karşısında ki adam sinirle haykırdığında parmaklarımı Jungkook'un bileğine doladım ve tabir-i caizse bir köpek gibi koşarak peşimde sürüklemeye başladım.
"Canını seviyorsan koş!" anlamsız bakışlarıyla bana baktığında, en sonunda arkamızdan gelen iki adamı farketmiş ve atağa geçerek hızını arttırmıştı. Öylesine hızlıydı ki artık o değil ben sürükleniyordum.
Evimden metrelerce uzakta olan bir ara sokağa saptığımızda ellerimi dizime yerleştirmiş ve sırtımı duvara yaslamıştım. Hızla atan kalbim göğüs kafesimi parçalayacakmışcasına ağrı yaparken, Jungkook'u hep unutmuştum.
"Yah, iyi misin?" bileğinden tutup onu kendime çektiğimde ara sokakta ki yaşlı bir adam ayaklanmıştı.
"Birde soruyor musun?" sinirle bağırdığında gözlerimi devirip çekiştirerek işlek sokağa ilerledim.
"Gidelim," dedim ağzımın içinden mırıldanarak. "Çok istiyorsan daha temkinli bir yerde bağırırsın."
Hiçbir şey söylemeden ilerlemeye başladığımızda dar sokaklardan geçmiş ve evimin biraz ötedeki köşesine varmayı başarmıştık.
"Ben eve gidiyorum." dedim elimde ki poşeti daha sıkı kavrarken. "Sende başının çaresine bakarsın."
Onu evime götürüp, yatağıma yatırıp daha sonra da üzerine atlayıp bir çocuk peydahlamayı istiyordum ama çok yorgundum.
Sanırım biraz daha beklemem gerekiyordu.
"Biraz oturalım mı?" sert bir ifadeyle konuştuğunda önümüzde ki banka oturmuş ve cevap vermemi beklemeden beni yanına çekmişti.
Derin bir nefes aldım ve poşetin içinden çıkardığım çikolata paketini yavaşça Jungkook'a uzattım.
Yüzü anında buruşurken elimi sertçe kendinden uzaklaştırdı. "Fıstık sevmiyorum."
"Unutmuşum." paketi yırtarcasına açtım ve büyük bir ısırık aldım.
"Unutmak ne kolay değil mi?" ağzımda ki çikolata sarfettiği cümleleriyle büyürken tepki vermeden devam etmesini bekledim. "Oysa ben senin hakkında ki hiçbir şeyi unutmadım."
Yalan söylemiştim. Fıstıktan ölümüne nefret ettiğini biliyordum fakat gözüme fındıklı gibi görünmüştü. Unuttuğumu belirtmekte aklıma gelen ilk cevaptı.
"Aklının yetmeyeceği kadar çok şey biliyorum." dedim bir ısırık daha alıp. "Ama unutmayıp sevgimin üzerine evlenmektense unutup sevgimi içimde yaşamayı tercih ederim."
Gözlerinden bir anlık geçen ışık dudaklarını yukarı kıvırırken, aramızda bir şeylerin olup olamayacağını tartmaya çalışıyordum.
"Yani hala seviyor musun beni?" duraksadı ve bakışlarını yüzüme çıkardı.
"Ne değiştirecek?" alayla tek kaşımı kaldırdığımda umursamışa benzemiyordu. "Kalbin tekrar benim için atacak mı?"
"Kalbimin kararlarına ben karışamam Chaeyoung," dedi ve sarkıttığı ayaklarını çaprazladı. "Jimin'in planını uygulamanı istemiyorum."
Duyduklarımla dudağımı birbirine bastırdım. Benimle konuşmasında ki asıl neden belli olmuştu.
Birde aptal gibi ona hala onu sevdiğimi itiraf etmiştim. Neyse ki utanma duygum yoktu da tabanları yağlayıp eve koşmayacaktım."Planda seni rahatsız eden ne?" biten paketi poşetin içine atıp arkama yaslandım ve ellerimi pijamamın cebine yerleştirdim. Evet, bütün bu aksiyonları kurabiye canavarlı pijamamla yaşamıştım.
"Baştan sona her şeyi rahatsız edici." dedi kafasını bana çevirirken. "Çocuk muyuz biz? Oldu bi de bende travesti kılığına gireyim beraber ayartırız Yoongi'yi."
Dudaklarımı büzüp elimi omzuna yerleştirdim ve destek verir gibi gülümsedim. "Kusura bakma ama hiç güzel olmazsın, kalpten götürmeyelim adamı."
Gözlerini devirip elimi ittirdiğinde kıkırdamıştım.
"Son kararın ne?" dedi oturduğu yerden kalkıp jilet gibi olan takım elbisesini düzeltirken.
"O davayı kazanmak istiyorsan, beni bu acılı planda kaybetmeyi de göze alacaksın." alayla gülümsediğimde kaşları çatılmıştı. "Gerçi bu seni alakadar etmez, evlisin sonuçta."
Arkamdan yas tutmazsın. Bir şey demesini beklemeden oturduğum banktan kalktım ve kollarımı boynuna sardım. "Beni umursaman hoşuma gidiyor." kulağına fısıldadığımda bedeni kaskatı kesilmişti. "Eski günlerde ki gibi hissettiriyor."
"Chaeyoung," dedi ellerini belime yerleştirirken. "Biz olamayız, bu doğru değil. Ama neden sevgiliymişiz gibi hissediyorum?"
Dudaklarım şaşkınlıkla aralandığında kollarımı sıkılaştırmıştım. "Birini unutmadan başka birini sevemezsin Kook. Kabul etmesende sol tarafın bana ait ve ben benim olanı söke söke alacağım."
-
"Alice!" taş yolu koşarak geçip zile bastığımda nefes nefese kalmıştım.
Jungkook'un yanından ayrılayım derken peşime köpek takılmıştı ve bir an yanlış villaya sapmaktan çok korkmuştum.
Parmağımla hafifçe tekrar zile dokunduğumda kapı hafifçe aralanmıştı. Karanlık ev, kaşlarımı çatmama neden olurken yüzünü ayırt edemediğim bedeni elimin tersiyle kenara ittim ve merdivenlere yöneldim.
"Bu dolap ne zaman geldi buraya?" elimle merdivenin hemen yanında ki dolabı gösterdiğimde bir cevap alamamış ve merdiven sefama devam etmiştim.
Odamın kapısına gelip kapıyı açacağım sırada, metalik hisle kaşlarımı çatmıştım. Odamın kulpu nasıl tahtadan metale geçiş yapabilmişti ki?
Arkamı dönüp gideceğim sırada bedenimin başka bir bedene çarpmasıyla duraksamıştım. Boynuma çarpan sıcak nefes beni olduğum yere kilitlerken hemen ardından tanıdık ses kulaklarıma ulaşmıştı.
"Ne işin var burada?" gözlerim yuvalarından çıkacak gibi büyüdüğündr yutkunmuş ve yavaşca önüme dönmüştüm.
Bu o adamdı. Ayı gibi omuz atıp beni yere yapıştıran adamdı. Sümük gibi yapışmıştım be!
"Ben," dedim ve duraksadım. "Evleri karıştırdım sanırım, özür dilerim."
Bir elim boynuma ulaştığında uykulu gözleriyle yanımdan geçmiş ve odam sandığım yeri açmıştı.
"Kapıyı kapat ve çık." dedi odaya girerken. "Yeterince rahatsızlık verdin, Park Chaeyoung."
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘄𝗶𝗻𝘁𝗲𝗿 𝗯𝗲𝗮𝗿 ღ 𝒓𝒐𝒔𝒆𝒌𝒐𝒐𝒌
FanfictionJeon Jungkook ailesine en büyük darbeyi nesil zincirini durdurarak yapmıştı. Kısır bir kadınla evlenmişti. Bir şeytandan daha kötü olan annesi ise yurtdışından yeni gelen Roseanne'i oğlunun aklına sokmak için elinden geleni yapacaktı. Lakin hesaba k...