14. Bölüm

470 79 314
                                    

Geçenki bölüme en çok yorumu yaptıkları için bu bölüm Biraskerinhikayesi ve Sinsirellaaa_ ve Guleeeeerrr  ve yankicetin  a itafen yazılmıştır.

Umarım hikayenin gidişatını beğeniyorsunuzdur. Hepiniz seviliyorsunuz :)

Hikayede olmasını istediğiniz kısımlar olursa buradan veya instagramdan yazarsanız çok sevinirim.

***
Hikayeyi artık okumak istemediğinizi düşünüyorum. Yani ben gece, gündüz yazıyorum. Okulum, dershanem falan olmasına rağmen teneffüste, yemek molamda falan hep size bölüm yetiştirmek için yazıyorum.

Ama karşılığını alamadığımı farkettim. Hem voteler hem de yorumlar gerçekten çok düştü. Bazen bıraksam mı yazmayı diyorum. Başladığım işleri yarım bırakmadığı sevmediğim için devam ediyorum. Ama artık gerçekler sizin beğenmediğinizi okumak istemediğinizi düşünmeye başladım. Normalde bu bölümü size okulun açılışı için atmayı istiyordum ama sınırlar dolmadığı için atamadım
***

Yorum ve Votelerinizi bekliyoruum...
Hikayemizin şimdiye kadar en uzun bölümü bu bölüm....

Bölüm Şarkısı: İkiye On Kala- İyi ve Güzel Kadınlar Hep Ağlar

Vote Sınırı: 27 Yorum Sınırı: 200

Kapıyı açtığımda gördüğüm manzara karşısında kaldım bir an. Kapıya tutundum. Ben hayatımda hiç bu kadar boktan hissetmemiştim.

Ağlıyordu. Bu zaten yeterince boktan hissettirirken bir de başkasının kollarının arasındaydı. "Melek!" bakışları beni buldu. O itin kollarının arasından hemen çekildi. Hemen yanına koştum. Ayağım kayınca yanına düştüm. "Ne işin var senin burada?" gözyaşlarını sildim. "Ben seni nasıl üzdüm bilmiyorum. Ama gerçekten yaptığım şeyi düzeltmeye hazırım", "Bu it mi üzdü seni?", "Sen kime it diyorsun lan?" küçük elini göğsüme koydu.

"Savaş git", "Melek bak konuşmamız lazım. Bazı şeyleri bilmek hakkım. Ne yaptığımdan haberim bile yok", "Birader anlamıyor musun? Kız istemiyor seni yanında" bakışlarımı Melek'e çevirdim. Neredeyse yanında kalmak için yalvaracaktım ona. "Ayaz bizi yalnız bırakır mısın?" dedi sakince. Yüzümde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. Yanındaki bana ters ters bakarak ayağa kalktı.

"Melek emin misin?", "Ayaz lütfen", "Ben kapının önünde...", "Gerek yok", "Sana zarar verirse...", "O bana zarar vermez. Sen eve git. Yalnız kalalım", "Melek ama...", "Ayaz lütfen" bu kez sinirle bakan bendim. "Gitsene lan. Melek seni istemiyor işte", "Savaş sus. Ayaz sen de git artık" bu piçin Melek'e karşı hislerinin olduğunu görmemek için beyin özürlü olmak lazımdı. Kollarımı direk Melek'in beline sardım. Melek şaşkınca bana bakıyordu. Çocuğun sinirlenmesi için yapmıştım ama o güzel koku beni ona daha çok çekiyordu.

"Sırnaşma", "Sorun ne anlat bana?", "Konuşmak istemiyorum", "O iti niye gönderdin?", "Kavga etmenizi istemiyorum", "Benimle konuşmazsan gider döverim o piçi", "Onun hakkında böyle konuşamazsın", "Senden hoşlanıyor", "Saçmalama o benim çocukluk... Pardon da sana ne?" bakışlarımı ondan çektim. Karşıma bakmaya başladım.

"Ben mi üzdüm?" cevap vermedi. "Neye üzüldün?" yine cevap yoktu. Bakışlarımı ona çevirdim. Başı dizlerine yaslanık duruyordu. "Telefonlarıma niye cevap vermedin amınakoyim", "Telefonum bozuk", "Abin yaptırmış. Sallama lan", "Tuşlu var şu an. Numaran olmadığından bakmadım. Bir de...", "Bir de ne?", "Şey..." elini tuttum. Anında elini çekti. "Seninle konuşmak istemedim", "Tamam ben bir bok yemişim. Ama ne yaptığım hakkında bir fikrim yok", "Gitsene. Beni yalnız bırak", "Konuşmayacak mısın?" cevap vermedi.

Seni Buldum YaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin