BÖLÜM 8: CADI AVI

34 12 2
                                    

En uzun ve aksiyon dolu bölümlerden biri, keyifli okumalar. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin💗 İnstagrama da beklerim mercan_koskuu.

Adımları onu,hızla ormanın derinliklerinden gelen seslerden uzağa yönlendirdiğinde atından çok uzakta olmasına lanet etti. Hava da aksi gibi yağmurlu ve serindi. Üzerindeki incecik elbise onu soğuktan korumaya yetmiyordu ama genç kız üşüdüğünü hissedemeyecek kadar korkuyordu. Kalbi çılgınlar gibi atıyor, bütün vücudu panikten alarm veriyordu. Ormanın içinde nereye gittiğini bilmeden deliler gibi koşuyordu. Durup bir ağaca tırmanmayı düşündü ama ağaçların hepsi öyle uzundu ki bu fikrinden çabucak vazgeçti. Soluğu iyice kesilip dizleri bir başkaldırıya hazırlanırken devrilmiş bir ağaç gördü. Koşup onun arkasına saklanmayı düşünmüştü fakat nereden geldiğini anlayamadığı bedenin, kendi bedenine şimşek gibi çarpmasıyla ikisi de yanlarındaki yamaçtan aşağı yuvarlandılar.

Korkunun verdiği adrenalinle, kız öyle hızlı kalktı ki kendisine çarpan beden bir an afallama durumunda kaldı. Yerden ağır bir taş alarak arkasını dönüp ona saldıran kişiye fırlatmak için hazırlandı. Fakat karşısındaki de hızlıca kalkmış saldırı pozisyonu almıştı. Kız taşı elinde tutmaya karar verirken "YAKLAŞMA!" diye bağırdı.

"Bağırma aptal kız!" Dedi karşısındaki.

Kız, şimdi peşinde onu kovalayan kişiye dikkatlice bakıyordu. Orman gibi gür, upuzun saçları darmadağın olmuş, uzun süredir koşmaktan yanakları kızarmıştı. Saldırı pozisyonunda elinde kılıcıyla, ölümcül bakışlar atıyordu. Kıyafetleri tam bir savaşçıya yaraşır gibiydi ve baştan aşağı silah kuşanmıştı. Yüz hatları keskindi. "Öfkeli olmadığı zamanlarda güzel olabilir." Diye düşündü kız. Yeşil gözleri cesurca parlıyor, kıza çakmak çakmak bakıyordu. Boynunda, bütün kıyafetlerine uyumsuz olarak kırmızı ince bir şal bağlanmıştı.

"Ne istiyorsunuz?"Dedi kız elindeki taşı sıkı sıkı tutarak. "Neden peşimdesiniz?"

"Bilmiyorum? Sen söyleyeceksin!" Dedi kız tehditkar bir ifadeyle. O da nefes nefese kalmıştı. Yine de bu gizemli kızı diğerlerinden önce yakaladığına seviniyordu. Şimdi tek yapması gereken, onu Boran'ın yanına götürmekti. Belki Boran, onlara doğru geliyor bile olabilirdi.

"O ne demek? Kimsiniz siz?" Dedi kız, korkusu sürerken.

"Adım Alaca. Seni Başelçi Boran'ın yanına götürmem gerek. Hadi zorluk çıkarma bana. Diğerleri benim kadar kibar değillerdir."

"Anlamıyorum! Diğerleri kim? Seninle bir yere gelmek istemiyorum. Karanlık bir ruh olmadığını nereden bileyim? Evime dönmek istiyorum! Rahat bırakın beni!"

Alaca'nın sinirleri iyiden iyiye gerilmişti. Ürpertici bir kahkaha attı. Yine de kızın korkusunu görebiliyordu. Korkan insan hata yapar. Bu sebepten Alaca, sabrını korumaya ve kızın suyuna gitmeye karar verdi. Kılıcını indirdi ve kıza doğru bir adım attı.

"Bak işte şimdi alındım." dedi gözlerini kırpıştırarak. "Oradan bakınca karanlık ruhlara mı benziyorum? Oysa ki ben seni karanlık ruhlardan koruyacak olan kişiyim. Sana kimsenin zarar vermeyeceğine dair Gök üzerine yemin ederim. Hadi bırak o taşı." Dedi Alaca kıza elini uzatırken.

Kızın kafası karışırken Alaca'ya baktı. Yüzünde az önceki şeytani ifade kaybolmuş, daha sıcak bir hale bürünmüştü. Elini ona doğru uzatmış, minik adımlarla kendisine yaklaşıyordu.

"Güven bana, adın ne?" Diye sordu Alaca. Bir yandan bir an önce oradan ayrılmaları gerektiğini düşünüyordu. Bu ne idüğü belirsiz kızı bir an önce ikna etmeliydi.

Kız, Alaca'nın uzattığı eline bakarken karar vermeye çalışıyordu. Uzanıp o eli tutmak, yeni bir heyecana atılmak istiyordu. Fakat Ağabeylerinin sözleri kafasının içinde yankılandı. Kendini aniden toparlarken, ona iyice yaklaşmış olan Alaca'nın kafasına, elindeki taşı indiriverdi.

DEMİRKAZIK'IN PERDESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin