Toplantının olduğu akşam Alaca ve Kubilay, Boran'ın odasında olanları tartışmak niyetiyle toplanmışlardı. Fakat yaptıkları tek şey Kubilay'ı sakinleştirmeye çalışmak oluyordu. Kubilay, bir şişe borun hepsini içmesine rağmen hala sinirli sinirli solumaya devam ediyor, elini kılıcından ayırmıyordu.
"Oracıkta boğazını kesiverecektim!" Dedi bardağını sertçe masaya çarparken. Yanında oturan Alaca birden irkildi.
"Ablanın kocasının?" Dedi Alaca kaşlarını kaldırıp Kubilay'a bakarken. "O senin enişten Kubilay!"
"Sarpgeçit'te zengin adam mı yok?" Dedi Kubilay pervasız bir öfkeyle. "Başkasını buluruz ablama."
"Daha neler!" Dedi Alaca ve dudaklarında belli belirsiz gülümsemesiyle onu izlemekte olan Boran'la göz göze geldi. Boran gözleriyle ona boş vermesini söylerken Alaca eğilip yan tarafında oturan Bozkurt'un başını sevdi. Bozkurt, keyifle hırladı.
"Daha çok para kazanmak için her şeyi yapıyorlar." Dedi. Alaca, Kılıçhan 'ın bunları daha fazla para kazanmak için yapmadığını biliyordu ama bir şey diyemedi. Kubilay diğer bor şişesiyle bardağını tamamen dolduramadan Alaca şişeyi Kubilay'ın elinden aldı. Kubilay, yeniden sinirle ofladı.
Alaca, kendi bardağına da biraz içki doldurdu ve tadına baktı. Borun mayhoş, acı tadı boğazından aşağı inerken ısındığını hissetti.
"Ama yapamadılar." Dedi Boran, sakince.
"Bundan sonra yapamayacakları anlamına gelmiyor ama." Dedi Alaca bardağını koyarken.
"Hele bir yapsınlar!" Dedi. Kubilay tükürükler saçarken. "Bu sefer ne siz ne de babam beni durdurabilir!"
"Sakinleş artık Sancaktar!" Dedi Alaca gözlerini devirirken.
"Ben gidiyorum." Dedi Kubilay öfkeyle kalkarken. Alaca ve Boran, onu durdurma zahmetine girmediler. Kubilay odanın kapısını sertçe çarparak çıktığında Bozkurt genizden gelen bir ses çıkarıp kapıya doğru baktı. Boran, konuşmak için derin bir nefes aldığında Alaca ona doğru döndü.
"Alaca, bugün meclisin karşısında yaptığın şey...."
"Yanlış yaptığımı mı düşünüyorsun." Dedi Alaca uzatmadan.
"Doğru mu yanlış mı bilmiyorum." Dedi dönüp gri gözleriyle ona bakarken. "Bunu zamanla öğreneceğiz."
"Gökçehan'ı ortaya çıkarmanın başka yolu yoktu." Dedi Alaca başını iki yana sallarken.
"Bunu Gökçehan için mi yaptın yoksa Altunkazık için mi?"
"Ne farkeder ki? Sonuçta işe yaradı. Bir taşla iki kuş vurduk."
"Böyle zafer konuşmaları yapmak için çok erken Alaca. Kılıçhan Bey'in gözüne batıyorsun. Sandığından daha güçlü ve karanlık biri o. "
"Korkuyor musun? "Dedi Alaca inanamaz gibi.
"Tehlikeye atma şansımızın olmadığı şeyler var." Dedi Boran gözlerini kısarken. Alaca, bu konuşmayı çok fazla uzatmadı. Çok geç olmadan onun da doğumevine gitmesi gerekiyordu. Bozkurt'un başını son kez okşadıktan sonra o da bir şey demeden Boran'ın yanından ayrıldı.
Toplantıdan sonraki ikinci günün sabahında kılıç sesleri Altunkazık'ın arka bahçesinde yankılanırken, Alaca önündeki manzaraya keyifle baktı. Yetimhaneden gelen küçüklerin yanında Altunkazık 'ta yaşayan diğer genç kızlar da sonunda Alaca'nın talimlerine katılmaya başlamışlardı. Hatta Altunay bile, utana sıkıla yanına gelmiş, derslere katılıp katılamayacağını sormuştu. Şimdi o ve Aşina, talimlerine kaldıkları yerden devam ediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİRKAZIK'IN PERDESİ
FantasiKaranlık, karanlığa hizmet ve itaat eder... Zamanın çok ötesinde Gök ve Yer'in arasında yaşayan kadim halk; elçiler vesilesiyle Gök'e ve Yer'e dileklerini bildirir, huzur ve refah içinde yaşarlardı. Ancak günü geldiğinde kişioğlu yine kendi kibrine...