"BEN AL DUVAKLI ALACA'YIM! ŞİMDİ SENİ YERİN ALTINA GÖNDERECEĞİM ÇİRKİN İBLİS!" Dedi küçük kız, ve süs havuzunun kenarına çıktı. Başının üzerinde kırmızı bir örtü vardı. Elinde de kargıdan bir sopa, kılıç yerini almıştı. Karşısında da yine kırmızı bir kumaşa dolanmış, Albastı'nın yerine geçmiş başka bir çocuk yerde duruyordu. Fakat kumaşı öyle bir dolamıştı ki yüzü görünmüyordu, kendisi de hiçbir şey görmüyordu. Küçük kız kargıdan kılıcını Albastı'nın yüzüne doğrulttu. Ne yazık ki Albastı bunu görememişti. Kumaşın arkasından boğuk bir sesle hırladı:
"Hepinizi öldüreceğiimmm... Al duvaklı kız, bana gücün yetmez!" Küçük Albastı, küçük Alaca'ya doğru yürümek istedi, fakat henüz bir adım atmıştı ki ayağı takıldı. Tam düşecekken iki tane çevik kol hızlıca çocuğu kaptı.Gerçek Alaca, çocuğu kucağına alırken küçük bir kahkaha attı.
"Yavaş ol bakalım seni karanlık ruh!" Dedi neşeyle. Çocuğun yüzünü açtı ve şaşırmış gibi kaşlarını kaldırıp ağzını açtı."Şuna bakın! O kadar da karanlık bir ruh değilmiş. Küçük ak kuzulara benziyor!" Diye bağırdı ve yeniden kahkaha attı. Çocuğun tombul yanaklarına birer öpücük koyup onu yere indirdi. Bu sırada diğer kız çocuğu da yanlarına gelmişti. Elindeki kargı sopayı sıkı sıkıya tutarak Alaca'ya baktı ve heyecanla konuştu:
"Alaca, bana bak! Ben Al Duvaklı Kız oldum, Balamir de Albastı!"
"Hayır efendim Al Duvaklı Kız benim ve sen de yemek yemeye gidiyorsun." Dedi Alaca keyifle. Ellerini beline koymuş, bu haylaz çocuklara sevgiyle bakıyordu. Sabah aşı neredeyse bitmek üzereydi ve bu yaramazlar kalkar kalkmaz oyun derdine düşmüşlerdi.Fakat kız çocuğu inatçıydı. Kaşlarını çattı ve aynı Alaca gibi karşısında ellerini beline koydu. Çenesini dikleştirip bilmiş bilmiş cevap verdi:
"Hiç olur mu öyle şey, Al Duvaklı Kız benim! Aş yemeye de gitmiyorum!" dedi mızmızlanarak.
Alaca, kızın bu sevimli hallerine tekrar bir kahkaha attı. Sonra da hızlıca kızı kucağına aldı. Beraber aşevine doğru yürümeye başladılar.
"Evet gidiyorsun. Eğer aşını yersen, sonra da Boran'ın doru atının üzerinde amuda kalkıp, aynı zamanda da ok atabilirsen, belki Al Duvaklı Yıldız olabilirsin." Dedi keyifle.Yıldız, bunu duyduğunda gözlerini kocaman açarak Alaca'ya baktı.
" Sen de gerçekten böyle mi yaptın?"
"Tabii ne sandın ?"Dedi Alaca."Çocukları kandırma Alaca!" Diye bir ses böldü konuşmalarını. Aşevinin anaç aşçısı Günseli Hatun yemek yemeyen çocuklara bakmak için dışarı çıkmıştı. Alaca ve çocukları görünce gülümsedi.
"Hele şunlara da bir bak!" Dedi yalandan kızarak. "Biz bir tane Alaca'yı zor zaptediyoruz, Başımıza bir de ikincisi çıkmış. Alkarısı bile ikisinden korkup kenara çekilmiş."
Bunun üzerine Alaca ve Yıldız birbirlerine bakıp gülüştüler. Sonra Alaca,Yıldız'ı indirip küçücük Balamir'i kocaman kırmızı kumaştan kurtardı. Zavallı çocukcağız sıcaktan bunalmış, yanacıkları elma gibi al al olmuştu. İkisi de oyuncaklarını kapının önüne bıraktılar ve Günseli Hanım çocukları apar topar aşevine soktu.Alaca bu görevini de yerine getirdikten sonra arkasını döndü. Bütün Altunkazık hareketlenmiş, herkes bir koşuşturmaca halindeydi. Altunkazık, Sarpgeçit şehrinin en önemli merkeziydi. Şifahane, doğumevi, kilimhane, misafirhane,talimhane, yetimhane,okul ve aşevi büyük bir avlu-meydanın etrafına dizilmişti. Aynı zamanda ilhamlı askerlerin ve Başelçi Boran'ın yaşadığı yer olması hasebiyle kutsal bir noktaydı. Bunun için Sarpgeçit halkı bu yere, Demirkazık'ın bir eşi olarak Altunkazık demişti. Avlu-meydanın orta yerinde taştan bir sütun, sütunun üzerinde de bir kartal heykeli bulunuyordu. Sütunun dibinde de bir sahanlık vardı ki, Boran her gece bu sahanlığa oturur, kendinden geçerek sabaha kadar davul çalardı. Boran'ın davulunun sesi, Altunkazık'ı kötü ruhlardan korurdu. Tabii ki Albastı gibi güçlü ruhları sadece bir davul sesiyle durdurmak imkansızdı. Altunkazık'ı Albastı'dan koruyan kişi Alaca'ydı. Sarpgeçit'in kadınları, lohusalıktan çıkıp yeniden güçlenene kadar Altunkazık'taki doğumevinde kalır, bir uğursuzluk olduğunda da her zaman burada olan Alaca onlara yardım ederdi. Alaca'nın tek ve en önemli vazifesi buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİRKAZIK'IN PERDESİ
FantasíaKaranlık, karanlığa hizmet ve itaat eder... Zamanın çok ötesinde Gök ve Yer'in arasında yaşayan kadim halk; elçiler vesilesiyle Gök'e ve Yer'e dileklerini bildirir, huzur ve refah içinde yaşarlardı. Ancak günü geldiğinde kişioğlu yine kendi kibrine...