Nurse 💢 rosé + kihyun ✔

0.6

Tam beş gün olmuştu çalışmaya başlayalı ve Roseanne'in yüklü bir parası olmuştu bile, parasını günlük aldığı için. Tabii çalıştığı ev sahibinin zengin olması da cabası.
Hafta sonu olduğu için çalışma zorunluluğu yoktu Roseanne'in. Ama yine de o eve dopru hazırlanıyordu Roseanne. Çünkü Seo Jun'a söz vermişti, onu sinemaya götürecekti.

Hızlıca hazırlandı ve kahvaltısını hazırlamaya başladı.
...

Seo Jun homurdandı, canı sıkıla sıkıla. "Biz ikimiz gezecektik sadece sen neden geldin ki!"
Seo Jun'un isyanına karşı Kihyun gülümsedi. Kardeşinin çocuk aklıyla bunları söylediğine yordu her şeyi. "Aşk olsun Seo Jun-ah, beni istemiyor musun?"
Seo Jun kaşlarını çattı. "Sence 'Sen neden geldin' diye çıkışan biri, çıkıştığı kişiyi ne kadar istiyordur o an? Hiç."

Roseanne gülerek ikisini izliyordu. "Ben Roseanne ile birlikte baş başa eğlenmek istiyordum."
Roseanne lafa atıldı bu sefer. "Ama Kihyun da gelebilir bizimle bence. Hem ikimiz de onu seviyoruz değil mi?"

Kihyun parmağını salladı Seo Jun'a doğru. "Aşk olsun, bunu asla unutmayacağım!"
Seo Jun gülümseyerek Kihyun'ın elini tuttu. "Şaka abi, sadece yüzünü güldürmek istemiştim. Zaten ben istiyorum ki siz ikiniz başbaşa kalın!"

Roseanne duymamazlıktan gelerek telefonuna sarılırken Kihyun kardeşine doğru 'sus artık' der gibi işaretler yapıyordu. Seo Jun en sonunda bir kahkaha patlattı. İkisinin de bu telaşlı halleri çok hoşuna gidiyordu. İkisinin de zayıf noktasını bulmuştu. Artık sürekli bununla dalga geçmek için elinden geçeni yapacaktı.

Roseanne en sonunda utancından "Ben önden gidip filmlere bakayım." dedi ve yanlarından gitti. Kihyun ise arkasından Seo Jun'a dönüp "Kızı zor durumda bırakma Seo Jun. Bir daha böyle bir şey istemiyorum!" dedi.

Seo Jun gülümsemeye devam ederken konuştu. "Abi, onun gibi kibar birini bulamazsın. O, bana hep anlattığın ölmüş ablamıza benziyor. Onun gibi nazik ve melek gibi. Hissediyorum. Senin gelecekteki karın Roseanne olacak."