Hayatım boyunca hiçbir zaman çok pahalı bir eşyam olmadı. Her zaman standartların altında yaşadım. Geçen sene aldığım kredi kartıyla buna bir dur demeye karar verdim. Hani kredi kartı olunca sanki cebinden para çıkmıyormuş gibi hissediyorsun yaa... Bende kartı elime aldığım gibi o hisse kapıldım. Tabii bu his ilk kredi kartı borcumu görene kadar sürdü. Sonra yine fakir hayatıma devam ettim.
Neyse, asıl konu benim fakirliğim değil. Ah, evet asıl konu benim fakirliğim.
Ben kredi kartını elime aldığımda 2014 Şubat idi. Dedim ki, kış gelmiş şimdi Ankara soğuk olur hadi bir bot alayım kendime. Cebimden para mı çıkacak sanki?
Sonra şöyle bilmem kaçıncı göbekten olan paşa dedemden miras kalmış havasıyla büyük büyük mağazaları dolaşmaya başladım. Sonunda Dockers marka bir botu bana kakaladı satış danışmanı. Hani şu bildiğiniz Cat tipi botlardan. Ne rengi istediğim gibiydi ne de şekli. Ama bende insanlara hayır diyememe gibi enayice bir özellik olduğundan botları aldım. Şimdi bir de cepte kart varya ona da güvendendim. Olmazsa bir daha alırım diye.
Söylemesi ayıptır, o ayakkabıya tam 200 TL bayıldıktan sonra nasıl ayıldım bilemiyorum. Ölüdürseler nakit olarak ödemeyeceğim bir paradır kendisi. Aslında daha görmek bile nasip olmadı Yunus Emre'yi. Ama işte o anki özgüven nerden çıktıysa çektirdim karta aldım ayakkabıyı.
Çok uzatmadan ana konuya geleyim. Benim vücut ucuz şeylere nasıl alıştıysa artık kustu resmen ayakkabıyı. İlk giydim bir ay ayağımı vurdu. Şubat biterken aldığımdan martta kış bitti zaten. Sadece bir ay giydim, o bir ay da ayağımı ağlattı. Dedim, yenidir ondan.
Bu kış tekrar giydim. Yapacak bir şey yok o kadar para ödedim sonuçta. Ama yok arkadaş ayak kabul etmiyor. Giymem ben diyor bu pahalı mereti. Allah sizi inandırsın sol ayağımı mahvetti. Önce ayağımın arkasını vurdu, sonra küçük parmağımı yedi, en sonunda da başparmağımın köşesinde nasır oluşturdu.
Ama bendeki nasıl bir inatsa, dedim parmağımı keserim ama yine de giyerim bu ayakkabıyı.Tabii parmağımı kesmedim ama ayakkabı da illallah ettirdi. Sonunda kış da bitiyor diye kaldırdım attım bir köşeye. Ama ayağım nasır oldu bir kere. Şimdi normal ayakkabı giyerken bile gözümden yaş geliyor. Benim ayak nasıl alıştıysa fakirliğe gururuna yediremedi bu kadar pahalı ayakkabıyı. Fakir gururu dedikleri bu olsa gerek.
Bir örnekle daha pekiştirmek istiyorum vücudumun fakirliğe alışkanlığını. Benim gözlerde sorun var, günümüz bilgisayar bağımlısı her ergende olduğu gibi. Gittim doktora yazdırdım gözlüğü, almak için de gözlükçüye geçtim. Tabii benim cepte kredi kartı hala duruyor. Yeni de borcunu kapatmışım, şöyle tertemiz.
Girdim gözlükçüye, adam allem etti kallem atti bana 195 TL'lik gözlüğü aldırttı. Dedim ki, gözlüktür, bir seferlik kullanacağım bir şey değil sonuçta. Bir de yanında yedek olsun diye bir 20 liralık gözlük vereyim dedi, onu da aldım.
Şimdi sorun ne haldeyim. Pahalı olan gözlükle görmüyorum. Evet ikisinin de numarası aynı ama gözlerim reddediyor sanki gözlüğü. Ucuz gözlükle fıstık gibi görüyorum oysaki.
Ve o an dedim ki "Lan Hikari, paçalarından fakirlik akıyor. Boşver pahalı eşyalarla uğraşmayı. Ne kadar istesen de bünye kabul etmiyor. Sen yine fakirliğin keyfini sür."
Sonra da bir daha elimi uzatmadım öyle kötü şeylere... Mazallah çarpılırım falan...
Özet: ...fakirlik sultanlıktır!!!