Heyecandan tırnaklarımı kemiriyordum, sonuçta beni reddetme ihtimali vardı. 3 senelik karşılıksız aşkım artık sonsuza dek karşılıksız kalabilirdi.
Sana ve Mina sınıf kapısından içeriye girip yanıma yürüdüler. Sana sıramın üzerine bir şişe su koyduktan sonra merakla sordu.
"Gerçekten Yugyeom'a açılmayı mı düşünüyorsun?"
Sıkıntıyla başımı sıramdan kaldırdım, su şişesini elime alıp suyu inceledim.
"Biliyorsunuz, o bulabileceğimin en iyisi."
Mina ve Sana'nın koluna girdim ve beraber koridorda yürümeye başladık.
"Ah, yüksek ihtimalle seni reddedecek. Sonra kalbin gerçekten kırılacak. İyi düşün Tzuyu."
Mina'ya döndüm ve endişeli bakışlarımı gözlerine sabitledim.
"Gerçekten reddedecek."
"O seni tanımıyor bile, biliyorsun Tzuyu."
Sana da Mina'ya destek verince, içten içe kendimi yiyip bitirmeye başlamıştım. Evet, tanımadığı biriyle ne randevuya çıkardı, ne de sevgili olurdu.
"Tanıştırırız öyleyse."
'Ne diyorsun?' Dercesine baktım Mina'ya. O ise kantin kapısından otomatlara doğru yürüyen Yugyeom'a bakıyordu.
"Onunla tanışmak istiyorsun, değil mi?"
"Dalga mı geçiyorsun Mina, tabiki de istiyor." Diyince Sana'ya bakıp gülümsedim.
Mina, Yugyeom'u incelemeye devam ederken birden ağzından coşkulu bir şaklatma çıkıverdi.
"Ne oldu?" Dedi Sana.
"Tanrım, bu Tzuyu'yi sevdiğin kadar beni de sevsen keşke."
"Ne oldu diyoruz Mina!?"
"Kör müsünüz? Otomat bozuldu."
"Yani?"
Mina omuzlarımdan tutarak beni kendisine çevirdi. Cesur ve gururlu bir anne edasıyla yüzüme baktı. "Sen otomatları düzeltmekte iyisindir. Git ve ona yardım et!"
"Ne?"
"Söylediğimi yap! Bu şansı kaçırma, seni tanımasını istemiyor muydun? Hadisene."
Mina bedenimi otomatlara çevirip beni desteklediğini belli edercesine bir kaç kez omzuma dokundu.
Sana'nın da beni itmesiyle otomatlarda hâlâ içeceğini almaya çalışan Yugyeom'a çok yaklaşmıştım.
Belli belirsiz bir göz hareketiyle bana baktı ve tekrar otomatla uğraşmaya devam etti.
Bir kaç saniye daha otomatı düzeltmek için uğraşmasını izledim. O fazla yakışıklı görünüyordu.
Bütün cesaretimi toplayıp eteğimin pilelerini avcumun ve tırnaklarımın esiri yaptım.
"İsterse-"
Ağzımı açıp iki kelime söyleyeceğim sırada Chaeyoung denen yılışık kız Yugyeom'un etrafında belirmişti.
"Oppa, bana da çilek aromalısından alır mısın?"
Başını hafifçe kaldırıp Chaeyoung'a baktı. Onu umursamıyor olması beni sevindiriyordu, ama beni de umursamıyordu ki.
"Yoksa.. otomat yine mi arızalandı? Burası nasıl bir okul anlamıyorum. Sözde en iyi devlet okullarından biri, fakat gel gör ki bir otomatı yaptıracak kadar paraları bile yok!"
Bu okulda sevilen bir öğrenci değildim, öğretmenler ve yönetim kurulu tarafından da sevilmiyordum ama sonuçta bu okulda okuyordum ve okulumuzu yalnızca bir otomat için kötülemesi sinirlerimi bozmuştu.
"Ya, Chaeyoung sadece bir otomat yüzünden neden koskocaman bir okulu kötülüyorsun?"
Hem Chaeyoung, hem de Yugyeom bana döndü. Chaeyoung parmaklarını saçlarına dolamış lüle yapmaya çalışıyordu.
Dudaklarını şaşırmışçasına ayırdı, ağzındaki sakızın çiğnenme sesi fazla rahatsız ediciydi.
Gözlerini kocaman açtı, bana sert sözler etmek için hazırlanıyordu ama nedense vazgeçip "Yugyeom, çok şanslısın. Otomat uzmanımız da buradaymış!"dedi.
Gözlerimi kırpıştırdım, Chaeyoung üzerime vahşice adımlarını atarken Yugyeom'u kenara ittirdi ve beni kollarımdan yakaladı.
"Hadi Tzuyu-yah, otomatı oppam ve benim için düzeltebilir misin?" Yugyeom'un koluna girdi ve gülümsedi.
Yüzümü buruşturdum, evet zaten yardım etmek için gelmiştim ama bu şekilde değil. Bu kızın Yugyeom'la içecek içmesini sağlayacak mıydım? Ne yazık ki evet.
Dudaklarımı büzdüm, gözlerimi kıstım ve otomatın kasasına tıklattım.
İçecek kasada sıkışmıştı, biraz geriye çekildikten sonra kasaya sertçe tekme attım. İçeceklerin ikisi de otomattan düşmüş oldu.
İçeceklerin birini Chaeyoung'a, diğerini Yugyeom'a uzattım.
Çok utandığım için başımı önüme eğmiş, gözlerimi sım sıkı kapatmıştım.
Yugyeom içeceği elimden alırken işaret parmağı baş parmağıma değdi, aniden elimi çekmemle içecek yere düştü.
Hemen eğildim ve içeceği aldım. Bu kez bana iğrenirmiş gibi bakıyordu, yine tek kelime etmedi ve içeceği sertçe elimden çektikten sonra kantinden çıktı.
Ayaklarımı yere vura vura Mina ve Sana'nın yanına ilerledim.
"Başarısız değil mi?"
Sana'nın sorusuna başımı hayır anlamında sallayarak cevap verdim.
Başarısız.