Okul kapısına geldiğimde beynimde kopan fırtınalara engel olamamaya başlamıştım. Çünkü okula girip girmemek arasında kararsızdım. Kimsenin yüzüme bakacağını zannetmiyordum. Herkes beni rezil bir kız olarak görüyordu ve bu çok utanç vericiydi.
Geri dönmek için çantamın kollarını iyice kavradım ve gözlerimi kısarak arkamı döndüm. Döndüğüm gibi ise sert bir bedene çarpmıştım. Pahalı parfüm kokusundan anladığım doğru ise, bu kesinlikle Yugyeom'du.
Aynı hızla yanından geçip gitmek için hareket ettim ama kolumu tutarak beni az önce bulunduğum konuma geri çekmişti. Ne yapmaya çalışıyordu, ikinci kez rezil rüsva etme gösterisi mi yapacaktı?
Eğmiş olduğum başımı kaldırarak onun yüzüne dimdik baktım. O ise kolumu tutmaya devam ederken beni inceliyordu. Kaşlarını çatmıştı ve dudağını dişliyordu.
"Ne, ne istiyorsun?" Dedim, son derece sinirliydim. Beni rezil edip bir de hiç bir şey söylemeden bakması sinir bozucuydu.
"Tabi söyleyemezsin çünkü yaptığın şeye pişmansın değil mi? Bak, böyle durumlarda özür dilen-" Benden özür dilemek için beni durdurduğunu düşünüyordum ama o aksine benden özür dilemedi, beni kenara ittirerek sözümü tamamlamamı bile dinlememişti. Kolumu bıraktıktan sonra okula girdi ve göz önünden kayboldu. Yugyeom'u görme korkumu yenmiş olduğumu düşünüyordum. Bu nedenle onun ardından ben de okula girdim.
🔗
"Yeter artık, dersi dinlesene şu çizimleri yapacağına."
Dersi dinlemek yerine defterime Yugyeom ile kendimi çiziyordum. Hayal kurmak o kadar güzeldi ki. İmkansız olduğunu bilmeme rağmen onunla ilgili hayallerim vardı, asla ondan vazgeçmem için yerli bir sebep bulamıyordum. İmkansız oluşu da dahildi.
"Çizmek istiyorum Mina, sen dersi iyi dinle asıl sonra bana da anlatırsın." Gözlerimi defterden, ellerimi kalemden ayırmıyordum.
"Sanki anlattığımda anlayacaksın da, tek düşündüğün bir şey var o da Yugyeom."
Zil çaldığı için Mina yerinden kalkıp kalemimi elimden aldı ve beni kollarımdan çekiştirerek yerimden kaldırmaya çalıştı.
"Ne yapıyorsun? İşim var farkında değil misin?"
"Kantine gidiyoruz, Sana acıkmıştır."
"Siz gidin Mina, ben yemeyeceğim."
"Tzuyu, gelmezsen Yugyeom ölsün."
Aniden yerimden sıçradım. O nasıl sözdü öyle?
"Neler söylüyorsunuz siz? Delirdiniz herhalde. Geliyorum, yeter ki saçmalamayın."
Sana ve Mina, başarılarını kıkırdamalarıyla kutluyordu.
Kantine geldiğimizde Sana sıraya girdi ve Mina'yla beraber onu beklemeye başladık.
Sıra uzundu, Sana'nın gelmesi uzun sürecek gibiydi. Boş bulduğum bir sandalyeye oturdum ve dinlenmek istedim. Fakat benim için dinlenmenin ne kadar imkansız olduğunu şimdi anlayacaktım.
Chaeyoung elinde benim çizim defterimle kantinin ortasına geçince, yine rezil olacağımı anlamıştım. Gerçi zaten bir kere rezil olmuştum, ikincisi beni bozmazdı.
"Bak sen, Yugyeom ile evlilik hayalleri demek! Şu çizimlere bakın. Tzuyu kadar hayalperest başka birini daha görebilir misiniz?"
Oturduğum yerden asla kıpırdamadan, istifimi bozmadan saçmalıklarını dinliyordum.
"Sana diyorum Tzuyu, oppamdan uzak dur artık!"
"Yugyeom senin nereden oppan oluyor Chaeyoung? Yüzüne baktığı bile yok, kendi kendine gelin güvey oluyorsun." Mina sert sözlerini Chaeyoung'un yüzüne vururken Sana da Chaeyoung'a cevabını vermişti. "Hayır yani, iyiliğin için konuşuyoruz. Böyle umutlanıp ona sahiplik edip sonra hayal kırıklığına uğrama diye söylüyoruz."
Chaeyoung bozulmuş gibiydi, kendisini toplarlamaya çalıştı. Elindeki defteri fırlattı ve asıl olmaması gereken şeyi oldurdu.
Defterin Yugyeom'un suratına yapışmasıyla yerimden sıçradım. Şu anda kantindeki herkes 90. Dakikada beraberliği bozacak o golü bekliyor gibi gerilimliydi. Sessiz insanlar, şaşkınlıkla açılmış büyük gözler ve ağızlar.
Yugyeom defteri yüzünden sinirle çekti. Önce etraftaki herkese kin dolu bakışlar attı sonra da defterdeki çizime baktı.
Bu sefer gerçekten de rezil olmanın doruk noktalarındaydım.
Sayfaları şaşkınlıkla çevirmeye devam ediyordu. Her sayfada başka bir saçmalık vardı.
Tüm sayfaları çevirene kadar kimse sesini çıkarmamıştı, herkes onu izliyordu. Ben ise tırnaklarımı kemirip pişmanlık dolu bakışlarımı defter ve Yugyeom arasında gezdiriyordum.
Defteri kapattı ve yavaş yavaş yanıma doğru yürüdü. Sinirliydi, gerçekten çok sinirliydi. Ellerimle yüzümü kapattım ve parmaklarımın aralarda yarattığı boşluklardan geliyor mu diye bakmaya başladım. Evet, Yugyeom üzerime üzerime geliyordu.
Tam yanıma geldiğinde bu sefer gözlerimi de kapattım ve tek duyduğum bir kalemin kağıtla sürtündüğünde çıkardığı o garip hışırtıydı. Ellerimi yüzümden çekip gözlerimi açtığımda bana defterden yırtmış olduğu bir kağıt parçasını uzattığını görüyordum.
Lütfen bu bir görsel sanatlar sınavının açıklanan sonuçları olmasın diye geçirdim içimden. Kağıdı elime aldığımda okuduğum dizili kelimeler şaşırmama sebep olmuştu. Gerçekten Yugyeom benimle buluşmak mı istemişti?
"Akşam saat 20.00'da benim sınıfımda ol."
Okuldan sonra onunla buluşmamı istiyordu, biz ilk randevumuza mı çıkacaktık?!