12 - Get Fired

35 4 2
                                    

Herhalde çok daha berbat bir şey daha yaşayamazdım değil mi? Yugyeoma rezil olmak kaderimde varsa ölmeyi tercih ederim!

Yugyeom beni burada gördüğü için şaşkına dönmüştü. Yutkundu ve dişlerini sıkmaya başladığını görebiliyordum.

"Tzuyu?!" Birden, şaşkın-sinirli-öfke kusan-yine şaşkın-alev püskürmek üzere olan bir ejderha gibi ve yine şaşkın bakışlarına eşlik edecek şekilde yüksek sesle seslenmişti.

Harfleri bastıra bastıra ve tekrarlayarak sadece "Ben..." diyebilmiştim. Evet söyleyecek hiç bir şey yoktu. Duygularımı itiraf ettiğimde bana aptalmışım gibi hissettirip, sonra umutlandırıp üstüne bir de kandıran ve hâlâ hoşlanmayı başarabildiğim Yugyeom'un evinde TESADÜFEN çalışmaya başlamıştım, ve onun evinde onunla karşılaşmak çokta şaşırtıcı olmasa gerekti! Yine de keşke ilk günden bu sürprizle karşılaşmasaydım.

Ben aptal gibi bakmaya devam ederken Yugyeom atkıyı yumruk yaptığı elinde sıkıca tutuyordu. Sonra onu bir kenara fırlattı. O an iyi şeyler olmayacağını anladığım için hızla arkamı döndüm ve koridorun sonuna koşmaya başladım.

"Tzuyu!" Arkamdan sesleniyordu ve yetmezmiş gibi o da peşimden geliyordu. Tam bir gerilim sahnesiydi. "Chou Tzuyu!"

Merdivenleri hızlı hızlı inerken ayağım fena burkuldu ve son iki basamak kala sert şekilde yere kapaklandım. Hani Yugyeom'a rezil olmaktansa ölmeyi tercih ediyordun Tzuyu! Şimdi de tercih et ve öl o zaman.

Düştüğümü görünce adımlarını yavaşlattı. Ne de olsa ben acı içinde yerde kıvranırken çok uzaklaşamazdım, hatta hareket bile edemezdim.

"Sana sesleniyorum Tzuyu. Yoksa Tzaya mı demeliydim?"

Nasıl bu kadar çabuk yakalanabilirim diye içimden yakınıyordum. Bir insan hayatta ancak bu kadar talihsiz olabilirdi. Başıma talih kuşu konsa kesinlikle kafama dışkısını bırakır ve şans getirmeden ortadan kaybolurdu.

"Sen, çalışmak ve büyükannem. Bir alaka arıyorum ama bulamadım. Belki sen bana aradığım şeyi verirsin. Söyle, neden büyükanneme bakıcılık ediyorsun?"

Oturur pozisyona geçtim ve incittiğim bileğimi yoklamak için hafif baskı uygulayarak dokundum. Sanki konuştuklarını duymuyor gibiydim. Biri bana bu şekilde davransa çok sinirlenirdim ama benim şu an verecek bir cevabım yoktu.

"Tzuyu-"

"Ah!" Büyükanneden çok yüksek sesli ve acı içinde bir çığlık gelince ikimizde hızla onun odasına doğru ayaklanmıştık.

Ben ayağımı burktuğum için Yugyeom'a göre daha ağır adımlar atıyordum.

Odaya geldiğimizde Yugyeom büyükannesinin yanına koştu. Büyükanne eline örgü ördüğümüz tığı batırmıştı ve kanıyordu.

"Büyükanne, ne oldu?"

"Acıyor!" Bayan San Ha'nın elinde ciddi bir kanama yoktu ama yine de acımış olmalıydı.

"İlk yardım çantası nerde?" Diye sordum. Yugyeom telaşlı görünüyordu ve bana döndü.

"Aşağıda, salondaki komodinde duruyor. Hızlı ol."

Burkulmuş ayağıma rağmen elimden geldiğince hızlı davrandım ve aşağıdan ilk yardım çantasını getirdim.

Yugyeom içerisinden tentürdiyot ve ufak sargı bezlerinden çıkardı. Önce tentürdiyotla mikrobu kırıp yarayı temizledi sonra da sargı bezini San Ha'nın kanayan eline sardı.

"İyileşecek büyükanne." Anlamıyordum, alt tarafı küçücük bir kanamaydı. Ben az önce merdivenden düşmüştüm, bileğimi mahvetmiştim ama onun umrunda değildi!

Yugyeom büyükannesini yatağına taşıdı, ben onları öylece izliyordum. Büyükanne Yugyeom'a "Biraz benimle kalır mısın?" Diye sordu. Yugyeom'da onunla kalabileceğini söyledi. Ben kendimi burada iyice gereksiz hissetmeye başlamıştım. Zaten çalışma saatimde dolmuştu.

"Ben artık gideyim, geçmiş olsun Bayan San Ha."

Arkamı dönmüştüm ve odadan tam çıkacakken Yugyeom "Chou Tzuyu." diye seslendi. Başımı onlara doğru çevirdim.

"Aşağıda beni bekle, konuşacağız."

📎

On dakika kadardır koltukta oturmuş odanın dizaynını, halının motiflerini inceliyordum. Sürekli saate bakıp duruyordum. Ne zaman gelecekti acaba büyükanneciğinin yanından?

Geldiğinde ona ne cevap verecektim? Kesin bu eve gelme sebebimin o olduğunu zannediyordu! Dolaylı olarak bakıldığında aslında öyleydi ama tamamen tesadüf eseri bu evde çalışmaya başlamıştım. Acaba beni gördüğü için biraz da olsa sevinmiş olabilir miydi? Sonuçta bir kaç gündür hiç karşılaşmamıştık.

"Tığ nereden çıktı?" Öyle bir dalmıştım ki, geldiğini fark edememiştim bile.

"Ne?"

"Tığ nereden çıktı?" Gerçekten tığın nereden çıktığını mı soruyordu? Tabiki de fabrikadan çıkmıştı ben yapmış değildim ya?

"Anlatmamı ister misin gerçekten?" Dedim.

"Söyle."

"Tığ fabrikasından. Demiri eritiyorlar, ince bir çubuk haline getiriyorlar ve çubuğun ucuna gül ağacı dikeni şeklinde bir kıvrım yapıyorlar-"

"Tzuyu ne saçmalıyorsun? Ben bu tığ bu evde ne arıyor diye soruyorum sana!"

Muzip esprimi komik bulmadığı aşikardı. Bence de komik değildi ama ortamı yumuşatmaya çalışıyordum.

"Ben aldım."

"Neden aldın?"

"Bayan San Ha ile beraber örgü yapacaktık ve tığ gerekiyordu. Evinizde tığ bulunabilecek her yeri aradım ama yoktu. Ben de gidip aldım."

"Neden yoktu sence Tzuyu? Bu evde büyükanneme zarar verebilecek hiç bir şey yok çünkü. Ve sen zararın büyüğünü vermek için o sivri uçlu şeyi büyükannemin eline verdin."

"Ne? Hayır, hayır Yugyeom ben-"

"Benden intikam almak için evime bile girdin demek, büyükanneme bile yaklaştın. Başka ne yapacaksın? Evimi, odamı ateşe verecek misin?"

Fazla abartıyordu, çok suçlayıcı davranıyordu ve ortada bir suç bile yoktu. Ben iyi niyetimle buradaydım. Hem kendim hem de büyükanne için çalışıyordum. Asla zarar vermek için değildi.

"Yugyeom, biraz fazla abartmıyor musun?"

"Abartmak mı? Dalga mı geçiyorsun benimle Chou Tzuyu? Senin yüzünden Büyükannemin canı yandı!"

"Özür dilerim. Böyle olacağını tahmin edemezdim." Suçlu değildim, ben de biliyordum ama özür dilemekten başka ne söyleyebilirdim ki? Dinlemiyordu bile.

"Al." Dedi, sert bir şekilde elime benim ördüğüm atkıyı verdi, sarsılmıştım. "Bu garip şeyi de al ve git. Bir daha evimin yakınından bile geçme. O saçma intikam planını da aklından çıkar."

Elimdeki atkıya baktım. Gerçekten özenerek işlemeye çalışmıştım, nasıl garip olduğunu söylerdi ki? Hiç mi önemi yoktu onun için yaptıklarımın?

Hayatta hiç bir şey istediğim gibi olmuyordu. Yine bir şekilde yanlış anlaşılmayı başarmıştım ve her yanlış anlaşılmamda galip gelen Yugyeom oluyordu.

"Ben bunu sana-"

"Hâlâ bunu sana yaptım mı diyeceksin? Sana söyledim Tzuyu, sen bana göre değilsin. Tekrar hatırlatmamı ister misin? O gece söylediklerimi yine söylemem gerekiyor mu?"

"Hayır!" Ağlamaya başlamak üzereydim. O gece söylediği her şey yüzünden şu an buradaydım. Ve burada tekrar söylerse bu sefer kaldıramazdım.

Koltuğun üzerindeki çantamı aldım ve evden çıktım.

Stupid Girl | Tzugyeom Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin