eight

510 47 42
                                    

|mad hatter|

|jungkook & chaeyoung|

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

|jungkook & chaeyoung|

tanrısal bakış açısı

"Sana söylemem gereken bir şey var, Roseanne." Jungkook kapıyı açan kıza tatlı bir sesle söyledi. Elbette, Roseanne Park,Çok masum olmasına rağmen ona her bağıranı affetmezdi. Jeon Jungkook ise bir istisnaydı.


Eliyle yatağa oturmasını işaret etti Rosé. Eğer uzun birşey konuşacaklarsa bu ayakta olmazdı sonuçta. Küçük ellerini Jungkook'un önünde duran yorgana koydu. Kim ne derse desin, Jungkook ilk tanıştıkları zamanı hatırlamadan edemedi.

Sakince bir nefes aldı Jungkook. Bugün o gündü,sonunda daha mutlu olabilirdi. Hafifçe ellerini saçlarının arasından geçirdi. Dolgun dudakları,birşey söyleyeceğini anlatmaya çalışır gibi açıldı. Ne kadar paranız olursa olsun,bazı şeyler insanı gerçekten korkutuyordu. Bir yandan Rosé gibi sakin,masum biriyle hayatının nasıl geçeceğini bilmemesi,diğer yandan eğer reddedilirse ne olacağını veya artık Rosé'nin ona nasıl davranacağını kestirememesinin onu korkuttuğu barizdi.

"özür dilerim, Rosé." Kızın ince beli dövmeli parmak- larının arasına yerleştiğinde aniden irkildi. "Yani,son olanlardan dolayı. Sana bağırmamalıydım."

Fakat bu sözlerin üzerine Rosé şüphelendi. Jungkook bunu söylemek için gelmezdi, en azından tüm günler çuvala girmediyse.

Gözlerine dik dik baktı,neler olduğunu anlamış gibi. Bu-
nun üzerine konuşmaya derin bir iç çekişle devam etti.

"Birinin bana dokunmasından nefret ediyorum ama sen yapınca sürsün diye dua ederdim.
Eşyalarımı paylaşmaktan nefret ediyorum ama sen ne istersen verirdim.
Sessizlik beni rahatlatıyor ama seninleyken konuşmayı kesmek istemiyorum.
Bir gün kafamı kaldırıp bakarsam ve sen yanımda karanlık hayatıma renk vermezsen,beni sakinleştirmek için orada olmazsan ne yaparım bilmiyorum..."

Konuşması bittiğinde derin bir nefes aldı Jungkook. Tanrı biliyor ya,en değerli mülklerine bahis girerken bile bu kadar gerilmemişti.

Yine de tüm bu olayların en çok gerdiği Rosé'ydi,hiç şüphesiz. Yine de cevap vermedi bir süre. Sadece Gülümsedi. Bu gülümseme diğerlerinin aksine biraz daha şeytaniydi.

Jeon, tüyleri diken diken olurken,önünde ki güzelliğe bakmadan edemiyordu. Ta ki ipek pjamasının iki yakasıyda birleşen hafif eller ve sonra onunkilere değen dudaklara kadar.

"Jeon Jungkook,Aç şu lanet kapıyı!" Ne derler bilirsiniz, "İnsanoğlu planlar yapar ve Tanrı güler." Dış kapıdan alışılanın aksine kaba Saba bir adam sesi yerine güzel bir kadın sesi geliyordu.

Kapı aniden açıldığında,uzun boyu dışarıdaki manzarayı görmesine meden olmuştu. Aşçılar,şoför Ji-yeong ve en önemlisi Kim Taehyung, Biricik asistanı.

Lanet okudu Jeon Jungkook. Bir kez olsun güzel bir hayat şansı varken sikik polisler bunu mahvediyorlardı. Kendi kendine o kendini bir bok sana Park Jimin'in canını okuyacağına yemin etti, Roseanne'nin gözyaşlarını izlerken.

🦋

Mad Hatter | RosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin