"Ulan be! Yine yattı la benim kupon!" Celal sitemle karışık sinirle elini masaya vurarak kalkmıştı. İddia bataklığına düşmüş, yıllar içinde bir çıkıp bir batıyordu. Düşününce 2 kazandıysa 5 kaybetmişti ama bağımlılıktı işte. Kumar değil de bu vardı. Yani biraz kumar da vardı da çok değil.
"İnşallah başka gol gelmez." diyen Davut'tu. 26 yaşındaki adam tam Celal'e layık bir it kopuktu. Çalışmaz, babasının kazandığı üç beş kuruşta gözü var. Nereye çalışmaya girse üç gün sonra işi bırakırdı. "600 nakit baba." dedi sonra Celal'e sırıtarak. Celal uzatmalara giden maça umutsuz bir vaka gibi baktıktan sonra kalktığı sandalyeye oturdu tekrar. Bir ayağını dizine atıp geriye doğru yayıldı ve kahvede gözlerini gezdirdi.
"Çay getiriyim mi abi?" dedi küçük yaşlardaki Hasan. Ortaokula giden çocuk okul sonrası babasına yardıma geliyordu buraya. Yaşına bakma, senden benden iyi laf yapar ağzı. İki çay içecek adama beş çay içtirir, altıncıyı içmedi diye trip atardı.
"Sağ olasın yawrum kalkayım ben." diyerek ayağa kalktı.
"Hayda, nereye şimdi?" Davut gücenmiş bir şekilde sorduğunda, "Tadım kaçtı, gidiyom ben." demişti.
Masanın üstüne koyduğu cüzdanı, telefonu ve araba anahtarını alıp hesabını ödedikten sonra kahveden çıktı.
Evine gidecekti ki aklına gelen adamla benzinliğe sürdü. Bugün mesaide olması gerekti. Hava da soğuktu.
Benzinliğe girdiğinde pompacıyı başka bir arabaya benzin doldururken görmüştü. Sonraki pompanın önünde arabayı durdurup arabadan indi.
O sırada Reşit'in ilgilendiği araba da gidiyordu. "Napıyon?" dedi sarışına göz kırparak.
"İş güç." dedi Reşit. "Ne kadarlık lazım?"
"Doldur kral." dediğinde Reşit arabanın benzin kapağını açıp pompayı takmıştı. Ellerini üstüne sildikten sonra pantolon cebine sokuşturdu.
"Sen napıyon?"
"Maç izliyodum, yine olmadı." dedi sıkıntıyla.
"Sana bırak diyom değil mi şu kumar işini. Hak sana."
"Kalbimi kırıyorsun." diye çocuk gibi dudak büktü. Reşit bir anlık kalın dudaklara bakıp mavi gözlerini kaçırdı. Pompa aklına gelince dönüp baktı. Tam da o anda depo dolmuştu.
"Senin ne kalbin kırılmalı?" dedi pompayı yerine bırakırken.
"Niye bende kalp yok mu?" Kara kaşlarını çattı Celal. Kara kaşlarına deli gönlümü.. "Ben bi- Ne biliyim, ben bi kapı mıyım?"
Merakla sorduğunda Reşit birkaç saniye ona bakıp gülümsedi. Bir de böyle masum masum sorması yok muydu? Bunu seviyordu işte. Onca kurnazlığının, tilki zekasının altındaki bu masumluğu..
"Yoo." dedi Reşit. "En azından kapı bir işe yarıyor. Sen vasıfsızsın."
"Vay be, demek böyle olduk şimdi." Kafasını salladı. "Ben gidiyom o zaman." Ne küsmeliydi bu Celal tilkisi. İşleri güçleri oyundu bu ikilinin. Bunların cilvesi de bu işte.
"Şş, dur da şu tekerlere basalım." dedi Reşit anında. "İnmiş biraz, baksana." Sol arka tekeri ayak ucuyla dürttü. Tekerin bir sıkıntısı yoktu, idare ederdi de işte..
"Bas bakalım." dedi Celal. Sırıttı. "Tekerlere." Reşit ona göz ucuyla baksa da dudağının kenarı kıvrılmıştı.
Celal arabaya binip basma yerine ilerletti arabayı. Motoru durdurup indiğinde Reşit de gelmişti yanına.
Pompayı alıp tekerleğe doğru eğildi. Reşit işini yaparken Celal de arkasında durmuş arada götünü kesiyordu. Reşit işini bitirdiğinde, "İyi oldu böyle." demişti.
"Borcumuz ne kadar pompacı?" Celal elini cebine attı. Taşşaklı bir müşteri gelip ev almıştı ondan. Adama bir güzel komisyon geçirmişti. Cebine para girmişti, ondan zengini yoktu şimdi. Ay sonuna kadar.
"220." derken Reşit de elini cebine atıp bir tomar parayı çıkardı. Para işini hallettiler.
"Hadi kolay gelsin." dedi Celal, boş boş bakışmalarının sonunda. Konuşacak bir şey yoktu. Hem de Reşit çalışıyordu. İş başında uzun uzadıya sohbet etmenin de gereği yoktu şimdi. "Görüşürüz sonra."
Sonra. Ne zaman? Bu belirsizliği ikisi de sevmiyordu.
"Görüşürüz." dedi Reşit kafa sallayarak. "Hadi Allah'a emanet." Celal de kafasını salladı. Bir on saniye kadar ikisi birbirine baktıktan sonra benzinliğe giren arabayla gözler kırpıştırıldı. Celal arabaya binerken Reşit de müşteriye ilerliyordu.
Kara kurdumuz, sarı aslanını dikiz aynasından izledikten sonra elini cebine atıp sigarayı dudaklarının arasına sıkıştırdı. Ona bakarken bir sigara yakmak hep daha güzeldi.
Arabayı çalıştırıp benzinlikten uzaklaşırken karnına garip bir ağrı girmişti. Dayanamadı, dayanmaya da çalışmadı hiç.
Telefonu çıkarıp ona yazdı.
Bu akşam bana gelsene diye.
Çok geçmedi zaten.
Tamam diye geldi cevap.bir barta kulesi üstünde
babamın öldüğü yaştayım :d