aşk

930 118 11
                                    

"Hyunjin, nereye götürüyorsun beni?" Hyunjin, Jeongin'in elinden tutup çekiştiriyordu kendine doğru. Fazla acele etmiyordu çünkü Jeongin'in gözleri kapalıydı.

"İki dakika sabret." cümlesini kurduktan tam iki dakika sonra Hyunjin, Jeongin'in elini bırakıp ona göstereceği yeri son kez ayarladı. Jeongin'in arkasına geçip gözündeki siyah bez parçasını çıkarttı.

"Ta daaa!" Büyük bir sevinçle ellerini çırptı sarı saçlı.

Jeongin ise gözlerini doğrudan eski oyun evine dikmiş, anılarını görür gibi bakıyordu.

"Burası..."

"Tam 15 yıl önce oynadığımız oyun evi. Site bekçisi çok eski diye depoya kaldırmış ama buldum bir şekilde. Burası benim için çok farklı. Çünkü ben ilk kez burada, bir erkeğin bir erkeği sevebileceğini keşfettim. Buraya girerken ayağın taşa takılıp yere düşmüştün ya hatta alnın çizilmişti. O gün eve gidince çok ağlamıştım. Annemden, anneni aramasını söylemiştim ve senin iyi olduğunu duyunca öyle uyuyabilmiştim."

Jeongin, eski anıların doldurduğu gözlerini sevgilisine çevirmiş, huzur dolu bir ifadeyle Hyunjin'e bakıyordu.

"O gün evcilik oynamıştık. Biz koca koca olmuştuk. Demek o günden beri bana halleniyorsun." demişti Jeongin şakasına. Hyunjin de gözlerini devirip kendine çekti Jeongin'i.

"Hallenmek ne demek Jeongin? Nesin sen mal mı? Eşya olduğunu düşünüyorsan söyle. O günden itibaren fark etmiştim aramızdakinin arkadaşlıktan öte olacağını. En azından ben çok daha fazlasını hissediyordum."

"Hyunjin, inan bana hislerimi anlamak, onları ayırt etmek çok zordu. Daha sevinip üzüldüğümü anlamazken aşk veya hoşlantı denilen bu şeyi asla adlandıramazdım. Sen, arkadaş değildin benim için ama sevgili de değildin. Sen kurtarıcıydın. Yani... Yani ne zaman bir şey olsa üç kere Hyunjin desem yanımda biterdin. Hep dışarıdakilerden korurdun. Aslında bunu Chan ve diğerleri de yapıyordu ama senin farkın vardı.

Sen beni içeridekilerden de koruyordun. İçimdeki o tuhaf düşüncelerden, tuhaf hislerden, normalimin dışındaki şeylerden koruyorsun. Bazen senin bebeğinmişim gibi hissediyorum, yürümeyi seninle öğrenecekmişim gibi. Ama istemsizce ya elimden tutmazsa ya daha ayağa kalkamadan bırakırsa kollarımı diyorum.

Seninle alakalı değil ama bilmiyorum, böyle düşünmeden edemiyorum. Her kitap, acıdan yola çıkılarak başlanır; her şair, acısını dile getirir şiirleriyle. Her kitapta bir söz vardır gizli, belli etmese de bir acı barındırır içinde. Ve o kitaplar çok beğenilir genelde.

Ben bizi çok beğeniyorum Hyunjin. Aynı kitapları beğendiğim gibi..."

Hyunjin, kahverengi saçlı bedeni öpmüştü. Sadece bu bile, Jeongin'in omuzlarının düşmesine ve rahatlamasına sebep olmuştu.

"Böyle düşündüğün her an için seni susturabilirim."

"Böylece sessiz kalmam, aşk mıdır hoşlantı mı?"

"Sessiz kalmama şansın olmasına rağmen, sessiz kalıyorsan aşktır."

"Hep susayım o zaman."

"O zaman seni susturamam."

"Hep konuşurum ben de." Hyunjin, Jeongin'e gülümsedi. "Hm" demekten başka bir şey yapmadı. Meşguldü çünkü. Jeongin'in kahverengi gözlerine bakmakla meşguldü.

İçinde belli belirsiz bir huzur hissi vardı. Sanki gökyüzünden gelen melekler, Jeongin'inle ikisini koruyordu üzücü şeylerden.

Ya da aşktı. Aşk uzak tutuyordu üzüntüyü onlardan.

Hyunjin, hiçbir anılarını unutmayarak gösterirdi aşkını. Jeonginse gülümseyerek. Çünkü Jeongin, Hyunjin'e farklı gülümserdi.

Hyunjin bunun farkında değildi çünkü Jeong, en başından beri ona böyle gülümsemişti...

-----

selam!

son karşılıklı konuşma biraz karışık gibi oldu ama sırasıyla konuşuyorlar. araya girip "hyunjin dedi" vb. ifadeler koymak istemedim çünkü birbirlerinin ardı ardına konuştukları havasını vermeye çalıştım.

değişik bir şekilde uzun zamandır böyle açıklama kısmı yazdım sanırım.

nasılsınız??

okullarda durumlar nasıl? benimki çok erken başlıyor akşam 11 deyince yatağa gömülüyorum

3 times † HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin