hyunjin
bize gel-jeongin
Ayakkabılarımı bağlamakla uğraşmayıp arkasına bastım evde çıkarken. Üç kere Hyunjin'i aramıştım ama üçünde de açmamıştı. Hafif ıslak saçlarımı rüzgârın etkisine bırakıp yan apartmana doğru yürüdüm. Telefonumu yanıma almayı akıl etmemiştim. Annemler evde yoktu ama onlara haber vermeden çıkmam onların da alıştığı bir şeydi.
Hyunjin'in apartmanına geldiğimde önce apartman şifresini girdim. Asansör yerine merdivenleri kullanıp ikinci kata ulaştım ve kapı şifresi girdim tekrardan.
Akşam vakti olmasına rağmen hava daha yeni kararıyordu. Dışarısı daha aydınlıktı, gri ve siyah eve misafirliğe gelmiş gibiydi burda.
Daha fazla holde durmayıp salona ilerledim önce. Karanlık olmasına rağmen bir bedenin sırt kısmını görebiliyordum. Geniş omuzlarından anladığım kadarıyla Hyunjin'di o.
Derin bir nefes verdim dışarı. Kapalı ışıkları açmak için duvara uzattım elimi. Kafamı çevirmeden, gözlerimi Hyunjin'den bir saniye ayırmadan ışıkları yaktım.
Hyunjin kırmızı saten bir gömlek ve yeni kestirdiği siyah saçlarıyla karşımda duruyordu. Yüzünde masum bir gülümseme vardı.
"Saçların..." diyebildim sadece. Saçlarını kestirdiğini söylememişti. Hadi ama insan sevgilisini böyle önemli bir karardan haberdar etmeli.
"Beğendin mi?" diye sordu yüzündeki gülümsemesini silmeden.
Beğenmiştim ama uzun saçları... Prenses Hyunjin'e çok alışmıştım.
"Mum."
Hyunjin'in gülümsemesi kahkahaya dönüştü. Aklıma cümle kurmak için herhangi bir şey gelmiyordu. Beynim işlevini kaybetmiş sadece kelimelerle iletişim kurabiliyordum.
Hwang Hyunjin... Küçüklüğümden beri beni güzelliği ve yakışıklılığıyla etkisi altına almıştı. Ama şu an çok daha farklı geliyordu. Sevgili olduktan sonra duygularımı daha rahat dışa vurabiliyor olmuştum çünkü "sevgili değiliz bunu dersem ne düşünür?" düşüncesinden kurtulmuştum. Sevgiliydik. Kesinlikle ben ve Hyunjin çok yakışan bir çifttik.
Kaptım be yakışıklı çocuğu, aferin Jeongin!
"Orada dikilmeye devam edecek misin bebeğim?" Hyunjin kaşlarıyla, daha önceden fark etmediğim, arkasında duran masayı gösterdi.
"Mantarsız bir sürü tarif denedim." Mantar sevmiyordum. Hatta mantar yiyince gözlerim kızarıyor ve yanaklarım az da olsa şişiyordu ama sanırım kırmızı gömlekli Hyunjin mantarlı mantar yapsa yerim.
Yerimde dikilmeye devam ettiğimde yanıma gelip elini belime attı ve beni masaya yönlendirdi.
"Buyrun Jeongin Bey." centilmen bir tavırla sandalyemi çekti. Otururken benimle senkronize bir biçimde sandalyeyi masaya yaklaştırdı.
Ve algılarım yavaşça açılmaya başladığında Hyunjin'e sinirlenmem gerektiğini kavradım.
Daha oturalı bir dakika olmadan hızlı bir şekilde sandalyeden kalkıp karşımdaki Hyunjin'in yanağına sert bir tokat attım. 4 parmağımın izi suratına geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3 times † Hyunin
Fanfictionjeongin: yapmayın arkadaşlar 3 kere ismini anarsanız bir şekilde geliyor buraya *hyunjin joined chat* jeongin: al işte •hyunjin+jeongin• texting ©mndln0