3.bölüm: Mardin

143K 5.3K 810
                                    

İnsanların neye alıştığını bir bilseniz şaşırırsınız. İnanın bana insanların sınırı yoktur. İnsanın acıya dayandığı kadar hiç bir canlı acıya dayanamaz. Taş olsa çatlar, bitki olsa solar, hayvan olsa, ölüp giderdi.

Karanlıkta kaldığım o gün kuzenlerim ve Sevgi herkesin uyuduğu bir vakitte gizli gizli gelip parmaklıkların arasından su ve yemek verir benimle konuşmaya çalışırlardı. Benim için endişeleniyorlardı ve belki de bu sayede ayakta durabiliyordum.

Gün geçtikçe bir şeyi çok iyi öğrenmiştim. Sevgi, insanı ayakta tutan tek şeydi...

Babamın bu cezayı vermesi beni değiştirmişti. Karanlıktan artık çok korkuyordum ki ben karanlıktan korkmazdım, aksine elektrikler gittiğinde karanlığa bayılırdım çünkü yıldızlar dâha güzel görüyordum.

Şehrin ışıkları yıldızların güzelliğini söndürüyordu. Karanlıkta yıldızların inanılmaz güzelliklerini fark ettiğimde anladım.

Bazen yalnız uyumak istemediğim için Zara'yı ya da Sevgi'yi yanıma çağırırdım. Bu şekilde atlatmıştım travmayı. Bir gece bile yetmişti etkilenmeme.

Bodrum cezasının fazla olduğunu babam da anlamıştı. Öfkesi gözlerini kör etmişti ve o bile kendine kızmıştı. Bunu durgun tavrından anlamıştım.
Babam da artık bunu bir dâha yapmadı ve eskisinden dâha hassas davranmaya başladı.

İçimde hiç bir duygu kalmamıştı. Ne üzgündüm ne de mutlu, ne ağlamak geliyordu içimden ne de gülmek.
Sanırım duygularımı kaybetmiştim. Sadece nefes alıyordum ve bazen de uzaklara dalıyordum.

Bir keresinde dayanamayıp akşam karanlığında avluya inerek bodruma girmiştim. Bunu neden yapmak istediğimi bilmiyordum ama istiyordum. Bunu tekrar yaşamak istiyordum. Karanlıktan çok korkmama rağmen...

İçeri girdim ve kapıyı ardımdan kapatarak gözlerimi yumdum. Etraf zifiri karanlıktı ve soğuktu, tıpkı o günkü gibi. Aradan bir ay geçmişti ama bu anı kendime tekrar yaşatmak bile nefesimi kesmişti. Girdikten bir süre sonra kalbim sıkışmaya başladı. Nefes alışverişlerim de hızlanmaya. Bunu neden kendime yapıyordum ki? Neden kendime bu kadar zulmediyordum ki? Bir süre bunu anlamamıştım ama sanırsam kendimi cezalandırmak istemiştim.

'Nefes aldığın için bodruma girdin, her şeye rağmen sağ çıktığın için buraya girdin. Sen, sen olduğun için bu cehenneme geri döndün.' İçimdeki düşmanım, acı ama gerçek cümleleri söylemişti. Her ne kadar zehir vermiş gibi olsa da kızılcık şerbeti gibiydi bir yandan.

Dedem de artık benden vazgeçmişti. Sanırım babamın bu öfkesini o da ilk defa görmüştü. Kimse bana karışmıyordu artık. Ara sıra hırpalasalar da üstüme çok gitmiyorlardı. Ne komik, bunun için bir bodrumda aç susuz bırakmaları gerekiyormuş.

Sadece sevgileri değişmemişti. Aynı soğukluk ve mesafe devam ediyordu. Annem biraz dâha ilgi duymaya başlamıştı sadece. Yıllarım bu şekilde geçmişti işte.

Geçen onca zamanın ardından sonra da Mardin'e taşınmıştık. Dedemin asıl memleketi Mardin'di. Sırf babaannem için orda yaşıyordu ama o vefat ettikten sonra dâha fazla duramamıştı. Artık Urfa da kalamıyordu. Bu yüzden o öldükten sonra Urfa'dan ayrılıp Mardin'e döndü.

Bugün ise Mardin de ilk günümüzdü. 12 yıl sonra artık Mardin'e kalıcı olarak yerleşmiştik. Bazen akraba ziyaretleri ve düğünler gibi sebepler yüzünden gelirdik. Ama bu sefer, dediğim gibi temelli kalacaktık. Beni neler bekliyor bilmiyordum ama geçmişimden dâha kötü olacağını zannetmiyordum.

Aynada kendime bakarken bir an savunmasız küçük kızın gözlerini fark ettim. Ela gözleri, buz gibi beyaz tenimin içinde parlıyordu. Acıyla parlıyordu. Yüzüme bir kaç tutam düşen kumral saçlarımı kulağımın arkasına atarken gözlerim bu sefer sevinçle parladı. Eskiler geride kalmıştı çünkü. Artık dâha güçlüydüm ve kendimi dâha çok seviyordum. Kendime yaptığım işkenceden vazgeçmiştim. İnsanların bakışlarıyla, çektirdikleri işkenceden sonra bende kendime tıpkı onlar gibi bakmaya başladığım sonradan fark ettim. O an kaşlarımı hüzünle çatarken, Kendime ne kadar çok zulmettiğimi anlamıştım.

Çilem (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin