Savaş, usulca kırmızı duvağı kaldırdığında etraf sessizleşti. Tüm kalabalık sadece bizi izliyordu. Biz ise birbirimizden başka kimseyi görmüyorduk.
Davul, ince tempoyla sesini çıkartırken yanaklarıma sarılan titrek ellerle yutkunmadan edemedim. Savaş bana yaklaşarak usulca anlımdan öptüğünde içimde kıvılcımlar çakmıştı resmen. Herkes bizi izlerken utanmamak elde de değildi. Herkes bizi izliyordu.
Tekrar duvağı öne alarak kolunu büktü. Ben de koluna girerek ilerlemeye başladım. Kapının önüne geçtiğimiz kar gibi beyaz atı görünce etkilenmeden edemedim. Güzelliğiyle ve ihtişamı ile göz kamaştırıyordu. Atı sevmek istesem de, gelin olduğumu hatırladığım için vazgeçtim.
Davul sesleri artmaya devam ederken belime sarılan elle birden havaya kalktım. Birden kendimi atın üstünde bulurken atın eğerini tutan Savaş ağa ilerlemeye başlamıştı. Sonra arkadan gelen davul zurna sesleri ritimli bir şekilde devam ediyordu. Atın üstünde ilerlemeye devam ederken tuhaf hissetmiştim. Atın üstünde durmaya pek alışık değildim. Yani bir kaç kere binsem de pek alışamamıştım.
Efeoğlu konağının önünde durduğumuzda sesler kesilmişti. Herkes bize döndüğünde Savaş belimden tutarak yavaşça attan indirdi. Sonra konağa geçerek içeri girdik. İmam oturduğu yerde bizi beklerken karşısına geçerek oturduk.
Hayır dualarıyla beraber dini nikah başlamıştı. İmam konuşmaya başlarken benim kalbim deli gibi atıyordu. Şimdi Allah'ın huzurunda gerçek evli olacaktık. Ben Allah'ın huzurunda nasıl yalan konuşacaktım. Evlenmeye razı olacağımı söyleyecektim. Hem de yalan yere. Ama Allah'ım sen de biliyorsun buna mecburum. Başka çare bırakmadılar bana. Sen kalbimi biliyorsun.
Kızım, öncelikle Mehir olarak ne istiyorsun? Herkes birden bana bakmaya başlarken ben ise ne diyeceğimi bilemedim.
" Ne kadar istiyorsan söyle. Bu senin hakkın. Alçak gönüllü olmamalısın bunda. "
Sessizce kulağıma bunu söylerken ben de boğazımı temizleyerek cevap verdim.
" Tamam, 500 gram altın istiyorum. "
" Onu on kilo yapın."
Herkes dehşetle ve şaşkınlıkla Savaş'a bakarken ben de gözlerim yuvalarında çıkmış gibi bakakaldım.
" On kilo altın yazıyorum. Razı mısın kızım?" Hala ağzım açık Savaş'a bakarken kulağıma yaklaşarak fısıldadı. " Güvenliğin için. Olur ya dünya hali. Bana bir şey olursa güvende olursun."
Yutkunurak etrafıma bakınarak bir süre duraksadi. İmam tekrar soru lyu yönettiğini el mecbur. "Tamam." Dedim.
"Mehir olayı da hal olunduğuna göre nikaha geçebiliriz."
Boğazını temizleyerek Savaş ile başladı.
" Sen, Osman oğlu Savaş! Ekrem kızı Çilem'i karılığı kabul ediyor musun?"
Savaş ciddiyetle bana bakarken tekrar imama döndü. " Ediyorum."
" Ettin mi?"
" Ettim."
" Ettin mi?"
" Ettim."
Savaş'ın yüz ifadesine bakarken halinden memnun olmadığı anlamıştım. O da tıpkı benim gibi mecburdu ve maalesef mutsuzdu.
" Sen Ekrem kızı Çilem, Osman oğlu Savaş'ı kocalığa kabul ediyor musun?"
Ne diyeceğimi merakla bekleyen Savaş sessizliğimden endişelenmiş gibi kenardan bana baktı. İmam ise ses gelmeyince tekrar sordu. " Sen, Ekrem kızı Çilem. Osman oğlu Savaş'ı kocalığa kabul ediyor musun? Etmiyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilem (Kitap Oluyor)
RomanceSavaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Bir de yeni okuyanlar için kitap olacaktır. Şimdiden söylemek istiyorum finali burada yayınlanmayacaktır. Sadece bir kaç bölüm kalacaktır canlarım. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç...