Bölüm [5]

423 44 30
                                    

Hepinize merhabalar, öncelikle bu kadar geç geldiği için özür dilerim hemen gereksiz açıklamamı yapayım. Bilgisayar mühendisliği okuyorum ve bir halt anlamıyorum bu yüzden isyanlardaydım kusura bakmayın artı olarak eklemek istediğim bir şey var, kurgunun bakış açısını değiştirdim bu bölüm bu şekilde beğenmezseniz eski haline döndürebilirim fikirlerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim. Bu bölümde Ava ve Henry var gelecek bölümlerde görüşmek üzere. İyi okumalar çokça sevgiler efendim.

🍀🍀🍀

Gözlerini zorlanarak açtığında bir yandan öksürüyor bir yandan da deli gibi üşüyordu, anlaşılan dün gece soğuk onu fena çarpmıştı. Böyle olacağını az çok tahmin ediyordu, o soğukta dışarıda olması üstelik üzerinde doğru düzgün bir palto bile yokken, akıl alacak gibi değildi. Bazen küçük bir çocuktan farkı olmuyordu. Boğazı yutkunmasına bile izin vermiyordu, rütbeli buralardaysa onu hiç şüphesiz çatık kaşları eşliğinde paylayacaktı. Onu düşündüğü için kendine kızdı ne çok zihnini meşgul eder olmuştu bu adam. Birden aklına dün gece rütbelinin onu sıcak kollarında uyuttuğu geldi. Yeşil iri gözleri kocaman açılırken başının altındaki yastığı alıp yüzüne sıkıca bastırdı, rezil bir kadındı resmen ilk gördüğü adamın kollarına atlamıştı üstelik herhangi bir adam değildi, halihazırda üzerine sinen barut kokusu da bunun kanıtıydı.

Bu esnada odanın eski kapısı gıcırdayarak açıldı. Ava odaya gelenin Odiya olduğunu düşünerek hiç ses vermeden gözlerini yumup öylece yatmaya devam etti zira Odiya hiç kuşkusuz gece odaya gelmiş ve ikisini o halde görmüştü en azından Ava'nın fikri bu yöndeydi. Birkaç adım sesinin ardından uzunca bir süre sessizlik oldu gelen Odiya olsaydı şimdiye onu uyandırmıştı üstelik birinin onu izlediğini hissediyordu nitekim öyle de olmuştu. Rütbeli, beyaz çarşafların içinde ceylan yavrusu gibi yatan genç kızı izliyordu. Siyah saçları yastığına dağılmış onun dokunmasını bekliyor gibiydi. Henry Steiner usulca yatağın boş kısmına oturup o nasırlı ve barut kokan ellerini genç kızın ipek gibi yumuşacık saçlarında gezdirdi. Bu barut kokusu öylesine illet bir şeydi ki insanın yalnızca silah tutan eline değil ruhuna da işliyordu.

Henry, Ava'yı incelerken genç kızın uzun siyah kirpiklerinin titrediğini gördü. Üstelik göğsü de öylesine hızlı inip kalkıyordu ki uyanmış olduğunu anlamamak için akıldan eksik olmak gerekirdi.

'Uyandığını biliyorum seni küçük yalancı' dedi Steiner Ava'nın burnunu sıkarken. Genç kız utanarak burnunu rütbelinin kıskacından kurtardı ardından yüzünü yastığına gömdü.

'Boğulacaksın güzelim.' Dedi rütbeli Ava'nın yüzünü gömdüğü yastığı çekerken. Genç kızın inatla ona bakmayıp gözlerini yumması yahut ondan başka her yere her şeye bakıp bir ona bakmaması sinirine dokunuyordu elbet. Ava'yı omuzlarından tutup kaldırdı, bu süreçte çırpınsa da nafileydi, karşısında herkülün canlı hali var gibiydi. Rütbelinin vücudunu bir hayli incelemişti.

'Gözlerini aç Ava, yalnızca bir defa yüzüme bak. Ben canavar değilim' Dedi kızgınlığı sesine de yansırken. Genç kızın canının acımasını önemseyerek nazikçe çenesinden tutup yüzlerini aynı hizaya getirdi. Sıcak nefesi Ava'nın yüzüne çarpıyor kızın kalbini hızlandırıyordu. Nasırlı eller yüzünün her santiminde tur atıyordu. Sıkıca yumduğu gözlerini gayriihtiyari aralayarak rütbeliye dikti. Adamın yüzünde masumane bir gülüş belirdi, bu kıza yaklaşmaya dair amaçladığı ilk şey gerçekleşmiş oldu böylelikle. Masmavi gözlerin içinde yer yer kahverengilikler vardı, ilgiyle onlara baktı daha önce böyle bir şey görmemişti. Keskin yüz hatları, burnu klasik Alman erkeğinden öteydi. Güzel bir adamdı. Gözleri rütbelinin yüzünü tararken savaştan kalan izlerin üzerinde kalakaldı, derince yutkundu başta ardından ince parmaklarını yaraların üzerinde gezindi. Kirli sakalı bu yaraları kapatmaya yetmemişti, içi acıdı. Herkesin savaştan kalan bir izi vardı ancak görünürde onlar aynı tarafta değildi, yine de rütbeliye inanmayı seçti.

General || Henry CavillHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin