BÖLÜM-6

31 4 0
                                    

|6.Bölüm/ Ah|

   

   Saatlerdir boş boş baktığı televizyon ekranını kapayıp oturduğu yere daha da yayıldı. Bakışlarını tavana dikip istemsizce gülümsedi. Hayır delirmedi, henüz değil... Aklı, fikri, kalbi nahoş duygular içerisindeydi ve yabancısı olduğu bu duygu yoğunluğu onu korkutuyordu. Sağ elinde duran kumandayı bırakıp yavaş hareketlerle elini kalbinin üstüne koydu. Ne hızlı atıyordu bu meret demeden edemedi. Bu denli hızlı atmasının elbette ki bir sebebi vardı... Agah Türk. Birkaç gün önce ezkaza tanıştığı adam...

Kimsesizliğinden miydi içindeki bu curcuna? Sevgisizlik? Peki ya yalnızlık? Sanırım hepsiydi kadını bu adama iten. Kimsesizliğine kimse olmuş, sevilmeyen benliğini sevip saymış, yalnızlığına derman olmuştu şu günlerde. Bunca şey olurken kalbi nasıl dayansındı ki zaten... Çok bile dayanmıştı. Sanırım en fenası da bunu bilip içine atmak, tüm bu hisleri yok saymaya çalışmasıydı. En başında olduğu gibi şimdide onun gibi biriyle olamayacağının bilincindeydi. Göz yaşları kendiliğinden akarken içine kıymık batmıştı sanki. Bu farkındalık mahvetmişti Hazel'i!

Bu sabah birlikte yaptıkları kahvaltı, sohbetler... Öğlene doğru uğurlayışı. Sevdiği adamı ağırlar gibi bir şeydi aslında. Tek taraflı bir sevgi. Çünkü biliyorduki Agah kendisini güzel bir arkadaş, bir dost gibi görüyordu. Aksi olmaz, olamazdı. Zengin bir adam ve fakir kız. Klişelerin dibini yaşıyordu resmen. Güzel hissettiren bir klişe! Kalbini şenlendiren bir klişe. Kurtulmak istediği kadar istemediği de bir klişe.

Derin bir nefes alıp yerinden doğrulup odasına gitmek üzere ayaklandı kadın. Bir yanı duygu yoğunluğuyla yanıp kavrulurken bir yanı akşam üzeri Çakal'la yaşadıkları münakaşadaydı! İçi bunalıyordu artık! Yorulmuştu. Yıpranmıştı. Buna rağmen Çakal yine bencilce davranıp kendini düşünüyordu.

*

"Yeni işin hayırlı olsun gülüm!"  

Tam tahmin ettiği gibi o iğrenç sesini duyurmadan yapamamıştı. Birde her yer bitmiş gibi evinin dibinde oturuşu yokmuydu... Tam dayaklık bir herifti ama ne kadının ne de mahallelinin gücü yetebiliyordu! Bir tek onun gücü yeterdi! Masumu hor görmeye, zora sokmaya ve daha nicelerine... Hele Agah'ı o hale sokuşunu asla unutamazdı. Şimdi olmasa bile bir gün mutlaka bunun acısını çıkaracaktı ondan. Geç ödemesi gereken bir kirası varken kendini zora sokmak istemiyordu bu yüzden başını ondan tarafa çevirmeden ulaştığı kapısını açmaya koyuldu.

Fakat Çakal yine durmadı!

"Asla akıllanmayacaksın değil mi?" Cevap vermedi Hazel. Hemen ardından adım sesleri duyuldu.

"O adam kim ki senin evine geliyor? Hatta biraz daha abartalım! O herif kim ki senin evinde kalıyor?" Sesinin kesilmesiyle deminden beri tutukluk yapan kilit yeri gevşeyip dönünce kapı da açılmıştı. Hazel adamı yine duymazdan gelip tam evine adımlıyordu ki kolundan tutulup az evvel çıktığı üç basamaktan hızla geri indirilmişti. Kolunun acısına mı yansın yoksa bedeninin bir anda döndürülmesiyle iki büklüm oluşuna mı bilemedi! Tek bildiği çok sinirlenmiş olması ve canının acısıydı!

"Bırak kolumu!" Ve ilk kez konuştu Hazel. Çakal kolunu öyle sıkı tutuyorduki gözlerindeki yaşların akmasına mani olamadı. Bu seferde adam onu cevapsız bıraktı. Hazel her ne kadar kolunu mengene gibi tutan ellerden kurtarmaya çalışsa da uğraşları boşa çıkıyor, kendini adamın dibinde buluyordu.

"Bırak!!" diye son gücüyle çığlık atarken Çakal'ın yüzünde oluşan adi gülüş daha da büyüdü.

"Bize gelince hep bırak, uzak dur, yaklaşma! Ama o kıl kuyruğa gelince kahvaltıya gitmeler, akşam eve birlikte gelmeler, birlikte kalmalar! Kiminle oynuyorsun sen lan? Bu zamana kadar alttan aldım ama artık yeter! Buraya kadar!"

Kadın canının acısıyla cebelleşirken duyduğu kelimelerle ürkek bakışlarını gizlemekte zorluk çekti. İçten içe sonunun bu adamla olacağını biliyordu. Çakal'da biliyordu. Bilmediği tek şey ise onunla olduğu gün canına kıyacağıydı!

"Asıl sana yeter! Uzak durmanı istiyorum çünkü yanımda yöremde olmanı istemiyorum! Yaklaşmanı istemiyorum çünkü seni sevmiyorum! Küçücük bir tırmata kadar bile sevmiyorum seni! Yoksun bende anlasana, ne kalbimde yerin var ne de aklımda! Böyle yaparak daha da uzaklaştırıyorsun kendini. İçim almıyor, dayanamıyorum sana anla artık!" soluk soluğa söylediği cümleler biterken, adamın gözlerindeki yıkıma birebir şahitlik etti Hazel. 

Elleri gevşeyen adamla bir hışım kendini geri çekip diğer eliyle sarmaladı acıyan kolunu. İkisi de birbirine yaşlı gözlerle bakarken zaman durmuştu sanki. Mahalleliyse nefeslerini tutmuş televizyondaki en vurucu sahneyi izler gibi izliyordular karşılarındaki iki insanı.

"Söylesene Hazel, o adama baktığın gibi bakmayı denedin mi hiç bana?" Yıldırım düşer gibi düşmüştü bu cümle adamın ağzından. Ve Hazel'i düşünmeye itti. Evet denememişti. Çünkü denemeye fırsatı kalmadan adamın namı sarıp sarmalamıştı etrafını. İlk, yaptığı pis işleri işitmişti kulakları. Ki bunlar bile yetmişti ondan uzaklaşmasına. Sonra da kendi gözleriyle şahit olmuştu. Nasıl sevebilsin ki böyle bir adamı. Büyük bir hengamenin içinden çıkıp soluklanmak isterken tekrar daha fenası olan bir hengameye sevgi ya da aşk başlığı adı altında nasıl girebilirdi ki... Yapamazdı. Kendine olan saygısından yapmazdı!

"Yaptığın kötülükleri işitmekten, bizzat şahit olmaktan deneyemedim be Çakal! Kusura bakma ama çıktığım bataklığa tekrar geri dönemem." Duyduklarıyla gözünden akan damlayı hemen silen Çakal içten içe kadın da haklı diyordu ama kalbinin acısı daha ağır basıyordu. Korkuyordu! Deli gibi korkuyordu hemde! Karşısındaki kadın ondan iliklerine kadar nefret ediyordu. Yine kendi yüzünden. Onu kaybedemezdi! Onun için ne gerekiyorsa yapardı ama onu kaybedemezdi.


"İyi olurum. Senin için iyi olurum gülüm. Gül bahçelerinde yaşatırım seni." adamın dedikleriyle Hazel'in omuzları düşerken, onları izleyenler adeta vurgun yemişlerdi! Yılların Çakal Alihan'ı bir kadına boyun eğmiş, iyilikten bahseder olmuştu. Bu resmen devrimdi! Ve bu devrime uzaktan yaşlı gözlerle seyirci olan genç kadın daha fazla orada duramayıp annesine farkettirmeden evine gitti. Kendinin farkında olmayan, gerçekte ne kadar iyi biri olduğunu bilip, yaş aldıkça kötüleşen adamı sevmekten yorulmuştu. Hemde çok yorulmuştu Narin!


"Ben istediğim için değil, kendin için iyi ol Çakal. Benden sana yâr olmaz!" 

Son sözlerini söyleyip eve giden kadınla arkasında kalan Çakal Alihan, aldığı ah'ların bedelini ödemeye devam edecekti.

*

Benn geldimmm :))

Umarım bölümü beğenirsiniz. Vote ve Yorumlarınızı bekliyorummm :)

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 28, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

S O N  BAKIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin