Belki Bir Mucize Olur

135 15 2
                                    

Uyku tutmamıştı ve uykusuz bir şekilde sabah etmiştim. Alev uyanır uyanmaz söylenmeye başladı. "Uyumadın mı sen?"       

"Uyuyamadım." Sonra ayağa kalktım. "Sence bugün derse gelir mi?"

"Kim? O, Ozan denen yavşak mı?"

Dudaklarım büzüldü ve kaşlarım havaya kalktı. "Dilimizi iyi öğreniyorsun."

"Teşekkürler." dedi ve üstünü çıkarıp başka bir kıyafet giydi. "Ve hayır, geleceğini sanmıyorum."

"Emin misin?"

"Sakat bıraktın çocuğu, nasıl gelsin?"

Göz devirdim. "Az bile yaptım! Bulut olmasaydı öldürmüştüm!"

"Bu halde öldüremezsin, o yüzden kalk giyin."

"Sanki psikolojim buna müsaitmiş gibi..." diye söylenerek ayağa kalktım. Üstüme siyah bir kazak altıma koyu yeşil mini etek giydim. "Oldu mu?"

"Heh şöyle!" dedi gülümseyerek ve makyaj kutusuna doğru ilerledi. "Unutma tatlım, Şeytan ya da Melek ya da bir Bilinmeyen, hiç fark etmez. Sen bir kadınsın. Ne olursa olsun," Eline kırmızı rujunu aldı. "Kırmızı rujunu süreceksin." dedi ve ruju bana uzattı.

Ruju elinden alırken istemsizce gülümsedim. "Alev, sen kadınların gururusun."

"Biliyorum tatlım." dedi siyah saçlarını savurarak. "Hadi şimdi şu ruju sür." Dediğini yapıp ruju sürdüm.

Kapımız çalındı. "Gir." dedi Alev, aynadan gözlerini ayırmadan. Meriç içeri girince Alev gülümseyerek ona döndü. "Bensiz sınıfa gidemedin mi?"

Yanımdan geçip Alev'in yanına gitti ve ona sarıldı. "O da var tabiiki ama ben büyük dedikodu için geldim." derken göz ucuyla bana bakıyordu.

"Ozan'ı mı diyorsun?" dedim hemen.

Gözlerini kısarak sinsi sinsi güldü. "Demek adı Ozan'mış."

Ona gözlerimi devirdim. "Ben çıkıyorum." Kapıya doğru ilerliyorken Alev, Meriç'in omzuna vurdu. "Ne oluyor ya?" diye söylendi Meriç.

Kapıyı açtığımda Han'ı gördüm. Eli havada kalmıştı. "Bende tam şimdi gelmiştim." dedi gülümseyerek. "Günaydın."

"Günaydın." dedim isteksizce.

"Hala kendine gelemedin sanırım?" dedi sorarcasına.

"Nasıl geleyim Han? Şu yaşadıklarımıza bak..."

Anlayışla kafasını salladı ve dudaklarını birbirine bastırdı. "Yani... Ben artık gözlük takmıyorum ve buna bile alışamadım," dediğinde istemeden de olsa kahkaha attım. "Kardeşim, halk dilinde bir laf vardır hani, derdini sikeyim diye. Bildin mi?"

Onaylamayarak cık cıkladı. "Kız göklere çıkmış, burada bile küfür ediyor. Ayıptır ya..."

Tam o sırada içeriden bir ses geldi. "Bu şimdi mi söylenir lan?!" Hemen arkamı dönüp kapıyı açtım ve odaya girip Alev'e baktım. "Alev?"

O da aynı şekilde bana baktı. "Ayda?"

Han ile Meriç de şaşkın şaşkın bize bakıyorlardı. "Sen az önce lan mı dedin?" dedim aynı şaşkınlıkla.

"Evet."

"Öğreniyorsun!"

"Öğreniyorum!" Koşarak birbirimize sarıldık. Han bize kaşlarını çatmış, Meriç ise göz devirmişti. Geri çekilince konuya döndüm. "Bu arada neden bağırmıştın?"

"Bugün dersler iptalmiş, akşam parti varmış!"

"Bu," derken elimi, sanki çok duygulanmışım gibi göğsüme bastırdım. "Bugün içinde aldığım en güzel haber." Sonra Han'a döndüm. "Sigara yakmamız yok mu?"

"Paix lan o."

"Sigara işte." dedim ve kolundan tutup onu çekmeye başladım. "1 saate geliriz."

Kapıdan çıktığımızda hala Han'ı sürüklüyordum. "Hadi hızlı..."

"Ya bir insan ölür dirilirde sigara bağımlılığından kurtulmaz mı, ben anlamıyorum." diye söylendi.

"Ayda." dönüp sağ tarafıma baktım. Güneş yanıma geldi. "Bulut nerede biliyor musun?"

"Oradan bakınca bekçisi gibi mi duruyorum?"

"Efendim?" dedi sarı kaşlarını çatarak.

"Sürekli bana Bulut'u soruyorsun, farkında mısın?"

"Belki sürekli Bulut'un yanında olduğun içindir." dedi imayla.

"Ne diyorsun sen?" derken ona bir adım yaklaşmıştım. Bunu gören Han, hemen kolumu tuttu. "Bizim gitmemiz lazım." dedi ve beni götürdü.

"Sinir oluyorum şu sarı çiyana." dedim sinirle.

"Şimdi sigaranı içer, rahatlarsın. Boşver." dedi ve beni bahçeye çıkardı. Tam Nemeton'a varıyordukki söylendim. "Han, kağıt unuttuk."

"Has..." dedi ani bir tepkiyle. "Neyse. Sen git, ben alırım."

"Tamam." dedim ve Nemeton'un yanına oturdum. Han'ı beklerken aklıma gelen bir şarkıyı mırıldanmaya başladım. Bu şarkıyı dinlemeyeli uzun zaman olmuştu. Eskiden her gün dinlerdim.

O an kafama dank etti. Bir daha asla sevdiğim şarkıları dinleyemeyeceğim.

İstemsizce gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Bir daha müzik dinleyerek hayallere dalmayı ve hayallere dalarak uyumayı hissedemeyecektim.

"Hey." Başımı kaldırıp Bulut'a baktım. "Selam." derken gözyaşlarımı sildim.

Yanıma oturdu. "Koridorda Güneş'le atıştığını görünce merak ettim de... Sen neden ağlıyorsun?"

"Yanlış anlama Güneş'le alakası yok." dedim hemen.

"Peki. Konu ne?"

"Yeni hayatım..." derken tırnaklarımla oynamaya başladım. "Yani... Bana tekrar bir şans verildiği için mutluyum. Gerçekten... Ama sevdiğim çoğu şeyden de vazgeçmek zorunda kaldım ve ağır geliyor."

"Ne gibi mesela?"

"Mesela bugün aklıma çok sevdiğim bir şarkı geldi ama bir daha dinleyemeyeceğim."

Kaşlarını çatarak tamamen bana döndü. "Söylesene bir merak ettim."

Burukça gülümsedim. "Neyi değiştirecekki?"

"Merak ettim işte... Söyler misin, lütfen?"

Meraklı gözlerine baktım bir kaç saniye. Sonra derin bir nefes alıp nakaratı mırıldandım. Bittiğinde tekrar gözlerim dolmuştu. "Bir daha asla dinleyemeceğim..." derken ellerimle gözyaşlarımı sildim hemen.

"Kim bilir?" diyerek omuz silkti Bulut.

"Nasıl yani? Ne demek istiyorsun?"

"Kim bilir, belki de bir mucize olur."

Melek Okulu'nda ÇaylaklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin