6

7 1 0
                                    




Herkese merhabalar bir önceki bölümde bu bölümü uzun yazacağımı söylemiştim fakat öyle olmayacak gibi şu sıralar yoğunluktan ötürü pek bir şey yapabildiğim söylenemez. Buna kodlarda dahil. Sadece burada kendine kehribar göz diyebilen yazarınızdan iyi okumalar dilerim. Bir gün hakkettiği değeri alabilmek ümidiyle :)

Multimediada Hazan'ın kıyafetine benzer bir kıyafet var altını pantolon olarak hayal edebilirsiniz. Bahadır Sağlam'dan Söyleyin Ona ithaf ediyorum size 🤍
__________

Arkadaşların bana yönlendirmesine bakın hele, kızım artık takmasan mı? Ya da şimdiye kadar bu çocuğu neden kabul etmedin anlamam ki?

Hayat gerçekten ısrar edildiği için bir şeyleri yapmaktan mı ibaretti ki? Beynimin kıvrımlarının ağrımaya başladığını hissettiğimde soğuğu soluma ihtiyacı duydum. Şuan tek yapmak istediğim karanlık ve rüzgarlı havada denize nazır yürümek bu İstanbulda olmamalıydı. İstanbul bırak kafa dinlemeyi yalnız dahi bırakan bir şehir değildi. Hiçbir şey olmasa dahi sokaktan geçen satıcı, kornası çalan bir araba sizi yalnızlığa mahkum etmezdi. Bu durumda yapılabilecek kendimce en mantıklı şeyi yaparak denize yönelip bir sigara yaktım.  Kendimce sigara yakmışsam bu benim hayata verdiğim 'sikerler'  mesajıydı. Çektiğim her sigara dumanında bir şeyleri geride bırakmayı umuyordum, şu zamana kadar olan acılarımdan tüm mutluluğuma kadar.

Bu hayatta eğer yaşayacaksam İskandinav ülkelerinde yaşamak istemememin tek sebebi kendime, bana verdiği izinlerdi. Kendimi dinlemeye, kendimi sevmeye verdiği tanıdığı izin, sakinlik. Fakat ben bir memur çocuğuydum hayatım oradan oraya sürüklenirken kader de hırçın deniz dalgalarına karşı durulmuyordu. Keza bense eğlencenin arkasına hüzünlerini saklayan bir insandım.

Sigaranın kırıntılarından kalan zehiri son kez içime çekerken içimdeki kırgın kız Ahmet'in yanında olmam gerektiğini söylüyordu. Ve bu kırgın kıza susturamayacağını bilen benin kalkması gerekliydi. Hayatla hala oyun oynaması gerekiyorsa oynacaktım.

"Ben Ahmet'e bakacağım böyle olmuyor ya!" içimdekileri dışarı yönlendirmemin ardından benim dolan gözlerimle beraber kızların da gözleri dolmuştu. Ah benim kalbi güzel kızlarım.

"Valla sen bilirsin kızım, ama alışması gerektiğini de bil" onlara göre erkek bakış açısına göre normaldi bunu söylemeleri hak veriyordum. Ben böyle bir durumda olsaydım -ki ben aşık olmamak için and içmemiştim elbet fakat aşık olunca olacakları bildiğimden ötürü bir nevi yeminliydim- ne kadar uzaklaşabilirsem o kadar uzaklaşmak isterdim. Fakat demiştim ya içimdeki kırgın küçük kızım soğuk elleriyle soğuk ellerimi tutarak gözlerimin içine bakıyordu.

"Hadi ben kaçar o zaman, gelen var mı?"

"Ben geliyorum." ayaklanan Vedat ile otobüs durağına doğru yol almaya başlarken bizim çılgın arkadaşlarımız arkamızdan bağırmaya başlamışlardı.

"Hey! Kızım! Go Girl Baby! Heyt be patron!" hepsi gülerek alkışlıyordu. Bu bir nevi yeni işimi kutlamaydı.

Vedat ile birbirimize bakarak gülümsemiş bu sırada da çoktan otobüs durağına gelmiştik, beraber Ahmet'e doğru yönelmeye başlamıştık bile.

—————————
Ah deli kafam ben neden hala onu düşünüyordum ki? Gidip ne yaptım, aldım ağzımın payını salak Hazan. Bu da sana ders olsun. Boş boş yüzüme bakıp daha sonra git lütfen deyip kapıyı yüzüme kapadı. Evet şaka gibi gelebilirdi. Al işte boyunun ölçüsünü otur aşağıya.

Neyse tamam hadi sakin ol kızım ve git bir duş al diyerek kendimi ortak banyoya atmıştım. Ah banyo yaptığın suyun seni yakmaması ve yeterli gelmeye başlaması. Fısıldayan rüzgarını dahi seviyordum ben bu mevsimin. İşte benim rahatlamam bu kadar basitti. Hayatımıza sürekli stres için bir köşe ayırıp üzerine perçinlensin diye hüzün taneleri serpiştiriyorduk. Kendi hayat felsefem şuydu, neydi ne gerek vardı? Hani yapabiliyor muydum tartışılır. Fakat endişelenmem gereken şeyler vardı. Mesala babam yarın İstanbula geliyordu ve ben babamı derinlerimde özlemiştim. Üstünü kapadığım duygularla özlemiştim. Yarın gitmem gereken yeni iş yerim vardı. Fakat içimde çılgınlarca ağlama isteği vardı. Ne gerek mottoma göz kırpan için için ağlama isteği yine beyin kıvrımlarımda kol geziyordu. Bu deneyimlerime göre bok gibi hissetmen gerekli fakat yolun sonu vuslat demekti. Aslında işe alınmış olmam vuslata erdiğimi gösteriyordu. Fakat vuslatım o değil gibiydi. Bunca yolluk bunca yıllık çabalarım duygularım yüzünden dalgalanacak gibi hissediyordum. Gel gör ki buna sebep olan şeyse bir delikanlıydı. Yine görüşeceğiz dilekleriyle içten içe keşke dediğim delikanlı.

Dar SokakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin